Almanya’nın Orta Asya açılımında enerji faktörünün yeri

Berlin, Almanya-Orta Asya Enerji Zirvesi’ne ev sahipliği yapıyor. Bu zirve, bir Avrupa ülkesinin Orta Asya devletleriyle bu formatta geliştirdiği ilk zirve olması nedeniyle dikkat çekici. 

1. resim

Berlin, 29 Eylül’de Almanya-Orta Asya Enerji Zirvesi’ne ev sahipliği yapıyor. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ve Türkmenistan Cumhurbaşkanı Serdar Berdimuhamedov’un katıldığı zirve, bir Avrupa ülkesinin Orta Asya devletleriyle bu formatta geliştirdiği ilk zirve olması nedeniyle dikkat çekici. Öyleyse sorulması gereken soru şu: Berlin yönetimi neden böyle bir zirveye ihtiyaç duydu?

Esasen bu sorunun yanıtı basit: Almanya, Avrupa’nın sanayi devi olmasının yanı sıra kıtanın en kalabalık nüfusunu barındırıyor. Haliyle gerek ekonomisinin itici gücü olan sanayide gerekse de hanehalkının ısınma ihtiyacının karşılanmasında doğalgaza gereksinim duyuyor. Orta Asya ülkeleri ise bilhassa Hazar Denizi’ne kıyıdaş olan devletler, zengin doğalgaz rezervlerine ev sahipliği yapıyor. Bu da Almanya’nın Orta Asya’ya olan ilgisini arttıran temel etken. Yani Almanya’nın bölge politikasının temelinde enerji faktörünün belirleyici rol oynadığını ifade etmek mümkün.

Bilindiği üzere, Almanya hem kendisinin hem de Avrupa Birliği’nin (AB) enerji politikalarında uzun yıllar boyunca Rusya ile karşılıklı bağımlılık ilişkisi geliştirilmesini savunmuş bir aktör. Lakin Kuzey Akım I ve Kuzey Akım II doğalgaz boru hatları üzerinden geliştirilen ilişkiler, sanıldığı gibi enerji konusunda karşılıklı bağımlılık ilişkisi yaratmamış; bilakis 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından Moskova yönetiminin enerjiyi bir koz olarak kullandığı görülmüştür.

Bu süreçte Kıta Avrupası’nın önceliği de Rus gazına olan bağımlılığın giderilmesi ve alternatif tedarikçilerin çeşitlendirilmesi oldu. Afrika’dan Ortadoğu’ya pek çok devletle enerji ihtiyacını karşılamak için görüşen Avrupa’nın arzu ettiği neticeyi elde ettiğini söylemek ise mümkün değil. Enerji uzmanlarına göre, Türkmenistan-Özbekistan-Kazakistan-Azerbaycan gazını birleştirecek bir formül olmaksızın Avrupa’nın kendi ihtiyacını karşılamasının mümkün olmadığı yönünde.

Öyle görünüyor ki; Ukrayna’nın karşı taarruzunun yavaş ilerlemesi, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın uzayacağını bir kez daha teyit ederken, yaklaşan kış aylarıyla birlikte Almanya’da Orta Asya enerjisine yönelerek uzmanların savunduğu görüşü hayata geçirmeye yöneliyor. Çünkü Berlin’deki zirve, bunu teyit eder mahiyette.

Bu noktada Almanya’nın yoğunlaştığı formülün Orta Asya ülkelerinin doğalgaz kaynaklarının Kazakistan ve Türkmenistan’ın gazıyla birleştirilerek Hazar Denizi üzerinden Azerbaycan’a ve oradan da zaten halihazırda var olan boru hatları kullanılarak, gerekirse bu hatların kapasitesi geliştirilerek ya da yeni hatlar inşa edilerek doğalgazın Avrupa’ya taşınması yönünde olduğu anlaşılıyor.

Aslında Avrupa’nın Rus gazına olan bağımlılığını sona erdirebilecek tek rasyonel formül de bu. Yani ticarette Orta Koridor’a artan ilgi gibi, enerjide de Orta Koridor’un rotasını içeren Güney Gaz Koridoru’na yoğunlaşılarak Trans-Hazar Doğalgaz Boru Hattı ile Trans-Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı arasındaki bağlantının kullanılması. Mevzubahis rota, Avrupa’nın ihtiyacını karşılayacak olan en rasyonel güzergahı sunuyor. Peki, Orta Asya devletleri bu plana nasıl bakıyor?

Bölge devletlerinin yaklaşımında doğalgaz zengini olan Türkmenistan’ın en büyük ihtacat pazarını Çin’in oluşturduğu bilinse de Kuzey Akım boru hatlarında meydana gelen patlamaların ve AB ülkelerinin uyguladığı yaptırımların ardından Rusya’nın Asya pazarına ve özellikle de Çin’e yöneldiği düşünüldüğünde, Aşkabat’ın Avrupa’ya ihracat fikrine sıcak bakacağı öngörülebilir.

Kazakistan ve Özbekistan ise zaten Batılılaşma eğilimi içerisinde olan iki ülke. Bu konuda ciddi reformlar gerçekleştiriyorlar. Dolayısıyla Astana ve Taşkent’in özelde Berlin ve genelde ise Avrupa başkentleri ile ilişkilerini geliştirme konusunda enerji alanındaki ticareti fırsat olarak görecekleri düşünülmekte.

Tüm bunlara ek olarak Orta Asya devletlerinin en önemli beklentisi, halklarına müreffeh bir gelecek yaratabilmek için ülkelerine doğrudan ve dolaylı yabancı yatırım çekebilmek. Bu, beş Orta Asya cumhuriyetinin de ortak beklentisi. Bu nedenle de bölge devletleri, Avrupa’dan yatırım çekebileceklerini düşünerek enerji alanında geliştirilecek ilişkilere sıcak bakıyor. Nitekim Orta Asyalı liderlerin Almanya Şansölyesi’nin davetine icabet etmeleri de bunun göstergesi.

Aynı zamanda bu durum, Almanya’ya Avrupa’nın enerji krizini aşmasına öncülük ederek AB içerisinde Fransa ile yürüttüğü liderlik mücadelesinde elini güçlendirme fırsatı sunacak bir gelişme.

Sonuç olarak Almanya-Orta Asya enerji zirvesi, Berlin yönetiminin önce Almanya’nın ve daha sonra da Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacının giderilmesi noktasında Orta Asya’ya yöneldiğini gösteriyor. Avrupa’dan yatırım çekmek isteyen Orta Asya ülkeleri de Almanya ile düzenlenen zirveyi özelde Almanya ve genelde ise AB ile ilişkileri geliştirecek bir araç olarak görüyor. Dolayısıyla süreç, Avrupa’da Rus gazına alternatif olarak Hazar Denizi kaynaklarına yönelindiğini gösteriyor.

Tartışma