Altı Gün Savaşı Ortadoğu'yu nasıl yeniden şekillendirdi?
1967 yılında gerçekleşen Altı Gün Savaşı, İsrail ile Arap komşuları Mısır, Suriye ve Ürdün arasında gerçekleşti ve Ortadoğu'nun güç dengelerinin değişmesi açısından dönüm noktası oldu. Sadece 6 gün süren bu savaş, bölgenin siyasi haritasını değiştirerek İsrail’in bölgede stratejik toprakları işgal etmesiyle sonuçlandı.
Altı Gün Savaşı’nın tarihsel sebepleri
1967'de gerçekleşen Altı Gün Savaşı'nın tarihsel nedenleri, İsrail'in kuruluşuna kadar uzanır.
1948'de İsrail’in Filistin topraklarında kurulması kararı sonrasında, yaklaşık 700.000 Filistinli mülteci durumuna düştü ve zorunlu göç sebebiyle komşu Arap ülkelerine sığındı. Bu durum, bölgede uzun yıllar sürecek gerginliğin ilk adımları oldu.
1948’de İsrail, Birleşmiş Milletler’in önerdiği sınırların (%56) çok ötesine geçerek Filistin topraklarının %78'ini işgal etti, İsrail'in sınırları konusundaki belirsizlikler de gelecekteki çatışmaların tohumlarını ekti.
Süveyş Kanalı krizi
Arap-İsrail ilişkilerinde gerginliğin artmasının bir diğer önemli sebebi, 1956'da Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır'ın Süveyş Kanalı'nı millileştirmesiydi.
Süveyş Kanalı’nın İsrail ve Batı dünyası için ekonomik ve stratejik önemi büyüktü, çünkü Akdeniz'den Kızıldeniz'e doğrudan geçiş sağlıyordu.
Mısır’ın bu hamlesi, Arap dünyası ile İsrail arasında zaten var olan düşmanlığı daha da artırdı ve İsrail, Mısır'ın kontrol ettiği Sina Yarımadası'nı işgal etti, ancak uluslararası baskılarla geri çekilmek zorunda kaldı.
Yine de bu süreç, İsrail'in gelecekteki askeri hamlelerinin bir ön gösterisi oldu.
1960'ların ortasında su kaynakları üzerindeki mücadele, Arap-İsrail çatışmalarının bir diğer önemli nedeni haline geldi.
İsrail, Ürdün Nehri'ni tarım projeleri için kullanmayı planlarken, nehre bağımlı olan komşu Arap ülkeleri bu duruma tepki gösterdi. Özellikle Tiran Boğazı'na erişim, İsrail için hayati önem taşıyordu.
Savaşın patlak vermesi
1967 yılına gelindiğinde, İsrail ile Arap dünyası arasında savaş kaçınılmaz hale gelmişti.
1967 baharında, Sovyetler Birliği'nin Mısır'a verdiği yanlış bir istihbarat, olayları hızlandırdı.
Verilen istihbarat, İsrail’in Suriye sınırında askeri kuvvet yığınağı yaptığıydı.
Mısır, İsrail ile yaşanan gelişmelerden sonra Arap dünyasında bir ağabey(!) konuma gelmişti ve Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır bu durumun farkındaydı. Dolayısıyla gelen bu istihbarat karşısında bir şey yapmak zorunda hissetti.
İsrail'in Suriye sınırında kuvvet topladığı bilgisi üzerine Nasır, BM barış güçlerinin Sina'dan derhal çekilmesini istedi ve İsrail için hayati öneme sahip olan Tiran Boğazı'nı kapattı.
İsrail, Mısır'ın bu hamlesini savaş nedeni olarak gördü.
5 Haziran 1967'de İsrail, Mısır hava kuvvetlerine karşı bir saldırı başlattı.
İsrail savaş uçakları alçak uçuşlar yaparak Mısır askeri radarlarına yakalanmadan başkent Kahire’deki askeri tesisleri vurdu.
Ardından Süveyş Kanalı üzerinde saldırılarına devam eden İsrail, Mısır’daki havalimanları ve diğer bazı stratejik noktaları ardı ardına vurdu.
Daha sonra Suriye ve Ürdün’e saldıran İsrail, Mısır’ın bu ülkelere desteğe gelemeyeceğini de fırsat bilerek bombalamaya devam etti.
10 Haziran 1967'de savaş sona erdi. 6 gün süren bu saldırılar sonrasında İsrail Sina Yarımadası, Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Golan Tepeleri'ni işgal etti.
Savaş sonrası Orta Doğu
Savaş sadece altı gün sürdü, ancak sonuçları bölgeyi onlarca yıl etkileyecek kadar derindi.
İsrail, Sina Yarımadası'nı, Gazze Şeridi'ni, Batı Şeria'yı ve Golan Tepeleri'ni işgal ederek savaşı toprak kazançlarına dönüştürdü.
İsrail'in işgal ettiği bu topraklar, daha sonraki barış müzakerelerinin ve anlaşmazlıkların temelini oluşturdu.
Savaşın ardından Arap dünyası, Hartum Konferansı’nda İsrail ile barış yapmama, onu tanımama ve müzakere etmeme kararı aldı.
Birleşmiş Milletler, Kasım 1967'de 242 sayılı Kararı kabul etti. Bu karar, "barış karşılığında toprak" ilkesini öne sürerek, İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesi gerektiğini ifade ediyordu. Ancak, metindeki ifadeler ciddi anlamda belirsizlik taşıyordu. Metnin ilk taslağında İsrail'in "işgal ettiği topraklardan" çekilmesi öngörülürken, son taslakta "the" (İngilizce’de “belirli” bir şeyi/yeri/kişiyi ifade ederken kullanılan belirteç) belirteci kaldırılarak İsrail'in hangi topraklardan çekileceği konusu yoruma açık hale getirildi. İsrail, bu ifadeyi kendi lehine yorumlayarak işgal ettiği toprakları iade etmedi. Günümüzde bu topraklar hala İsrail işgali altında.
İsrail’in Orta Doğu’daki birçok noktada işgalci durumda olması, bölgedeki çatışmaların 1973 Yom Kippur Savaşı ve 1982 Lübnan Savaşı gibi diğer önemli olaylara evrilmesine zemin hazırladı.
Savaşın jeopolitik sonuçları geniş kapsamlı oldu ve sadece Orta Doğu’yu etkilemedi. Süveyş Kanalı'nın 1975'e kadar kapalı kalması, 1973 petrol krizine neden oldu ve dünya ekonomisini sarstı.
İsrail'in kuruluşundan bu yana yaşanan sorunlar, kitlesel göçlere, ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklara yol açarak geniş bir coğrafyayı etkiledi ve yüz binlerce Filistinlinin topraklarından edilmesine neden oldu.