Arab Center DC: ABD seçim sonuçları, ABD'nin Ortadoğu politikasını nasıl etkileyecek?

ABD, 2020 yılında Biden-Tump karşılaşmasında yaşanan kaosun dejavusuna hazırlanıyor! Peki seçim sonuçları, ABD'nin Ortadoğu politikasını nasıl etkileyecek?

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Arab Center DC'de, ABD'de sonucu merakla beklenen seçimlerin, ABD'nin Ortadoğu politikasına olası etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

ABD'nin bir önceki Biden-Trump karşılaşmasında yaşanan kaos süreci ile tekrar karşı karşıya kaldığına dikkat çekilen analizde, sonucun dünyada giderek karmaşıklaşan jeopolitik ortamda son derece önemli bir hale geldiği belirtildi.

Analizde ayrıca, Biden ve Trump'ın NATO'dan Çin'e, Rusya'dan Ortadoğu'ya kadar çok sayıda başlıkta farklı politikalara imza atacağı ve bunun sadece ABD için değil dünya için de önemli sonuçları olacağı belirtildi.

İşte Arab Center'da yayınlanan analiz:

ABD ön seçimlerde yaşanan son gelişmeler, görevdeki Demokrat Başkan Joe Biden ile eski Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump arasında yaklaşan çatışmayı düşünen Amerikan vatandaşları için tedirgin edici bir tanıdıklığa işaret ediyor.

Gözlemciler arasında hakim olan duygu, 2020 seçimlerinde tanık olunan çekişmeli hesaplaşmayı anımsatan bir dejavu niteliğinde. Öngörülemeyen gelişmeler bir yana, hakim gidişat en azından önceki deneyimin tekrarlanacağına işaret ediyor.

Ön seçimler boyunca ortaya çıkan belirgin kalıplar, Biden-Trump rövanşı olasılığını güçlendiriyor.

Bu beklenen tekrar, seçmenlerin yenilik ve yeni perspektiflere olan arzusu üzerine düşünmeye sevk ediyor. Değişim arzularına rağmen ABD, siyasi manzara tanıdık yüzler ve yerleşik anlatılara gömülmüş görünüyor.

Halk arasında yeni ve genç bir liderliğe duyulan özlemin altında yatan duygu, mevcut adaylar tarafından kolaylıkla yerine getirilemeyen bir duygudur. Vatandaşlar statükodan uzaklaşmayı arzularken, Biden ve Trump arasında bir başka seçim hesaplaşması ihtimali, yenilenme arzusu karşısında yerleşik siyasi dinamiklerin dayanıklılığının altını çiziyor.

Ekonomik kaygılar, enflasyon, sağlık hizmetleri ve göçmenlik gibi yerel kaygılar Amerikan vatandaşları arasındaki söylemlere anlaşılır bir şekilde hakim olurken, uluslararası toplum ABD dış politikasının gelecekteki yönüne ilişkin içgörüleri merakla bekliyor.

Tüm dünyada gözler, partilerinin adaylığı için yarışan adaylara çevrilmiş durumda ve adayların münazaralarda ve kampanya konuşmalarında dile getirdikleri küresel meselelere ilişkin tutumları merakla bekleniyor.

Amerika'nın dış politikası tüm dünyada yankı bulmakta, ekonomileri, güvenliği ve diplomatik ilişkileri etkilemektedir.

Bu nedenle dünya, ABD'nin uluslararası toplumla ilişkilerinin gidişatına dair ipuçları ve güvenceler arayarak başkanlık yarışındaki adayları mercek altına alıyor.

ABD dış politikasının geleceği, giderek karmaşıklaşan jeopolitik ortamda yol alan uluslar ve liderler için son derece önemli bir hale geldi.

Başkan adaylarının söylem ve politikalarının diplomatik ilişkiler, stratejik ittifaklar ve ortak küresel hedefler üzerinde etkileri vardır. Başkanlık yarışı devam ederken, uluslararası toplum her bir adayın dış politika platformundaki nüansları yakından takip etmektedir.

Riskler yüksek ve dünya, Amerika'nın başkanlık seçiminin sonucunun sınırlarının çok ötesinde yankı bulacağını bilerek beklentiyle izliyor.

Biden ve Trump'ın dış politikaya farklı yaklaşımları, kritik küresel meseleleri ele alış biçimlerindeki önemli farklılıkların altını çiziyor. Bu farklılıklar, uluslararası ilişkiler ve stratejik öncelikler konusundaki nüanslı bakış açılarını yansıtmakta ve yönetimleri tarafından benimsenen hareket tarzını şekillendirmektedir.

Her iki adayın da Ukrayna ihtilafı ve Washington'un Kiev'e askeri yardımı konusundaki tutumu, farklı dış politika stratejilerini ortaya koyuyor.

Biden, Rus etkisine karşı koymak için güçlü desteğe öncelik veriyor.

Trump ise seçim kampanyası sırasında birçok kez Rusya'nın savunma harcamalarını karşılayamayan NATO üyesi ülkelere müdahale etmesini desteklediğini ifade etti. İttifakın kolektif savunma maddesini göz ardı ederek, mali katkıda bulunmayan ülkeleri otomatik olarak savunmayacağını ima etti.

Biden bu söyleme derhal yanıt vererek Trump'ın Rusya'ya ilişkin iddiasından duyduğu endişeyi dile getirdi ve bunu endişe verici ve tehlikeli olarak nitelendirdi.

Trump'ın açıklamalarının Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i, başta Ukrayna'yı hedef almak üzere daha fazla çatışma ve şiddeti sürdürme konusunda güçlendirebileceğini ve tehdidi Polonya ve Baltık ülkelerine de yayabileceğini söyledi.

Biden bu tür ihtimalleri derin endişe verici olarak nitelendirdi.

Geçen ayki Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansı toplantısında Trump, Hamas gibi radikal grupların oluşturduğu tehdidi kabul ettiği göz önüne alındığında, İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı bağlamında Filistinlilere sempati duymayan bir duruş sergiledi. Sonuç olarak, ateşkesi kabul etmesi için İsrail'e baskı yapılmasını savunması da beklenemezdi.

Trump ayrıca Beyaz Saray'daki görev süresi boyunca İsrail'in algılanan güvenliğinin altını çizdi ve bunu kendi yönetiminin politikalarına bağladı.

Özellikle de İran'ın Hamas'a verdiği desteğin altını çizen Trump ayrıca, Tahran'a yönelik yaklaşımının bu tür vekilleri destekleme kabiliyetini azalttığını iddia etti.

Trump;

"İran beş parasızdı ve Hamas için paraları yoktu, Hizbullah için de paraları yoktu. Hiçbir şey için paraları yoktu,"

ifadeleri ile Biden'ı suçladı.

Trump eğer Kasım ayında zafere ulaşırsa, Amerika'nın Orta Doğu'daki müdahalesini önemli ölçüde arttırması muhtemeldir.

Trump yönetimi, aşırıcılıkla mücadele etmek ve İran'ın bölgedeki etkisine karşı koymak için İsrail'in yanı sıra çok sayıda Arap ülkesiyle de işbirliği yapacaktır.

Dahası, Trump'ın Irak'a yönelik yaklaşımı, özellikle bölgedeki Amerikan güçlerine yönelik tehditlere karşılık olarak İran Devrim Muhafızları içindeki üst düzey liderleri hedef almaya istekli olduğunu göstermektedir.

Kasım Süleymani'nin hedef alınarak öldürülmesine benzer bir senaryonun gerçekleşme ihtimali de göz ardı edilemez.

Çin'e gelince, Trump'ın ilk döneminde Washington ile özellikle ticari konularda gerilim tırmandı. Trump'ın 2018 ve 2019'da Çin mallarına gümrük vergisi uygulama kararı bu gerilimleri daha da arttırdı.

Eski başkan, destekçilerine Pekin'e potansiyel olarak yüzde 60'ı aşan daha fazla gümrük vergisi sözü verdi. Beyaz Saray'ın kazananı kim olursa olsun, dünyanın en büyük iki ticaret merkezi arasındaki ilişkinin önemli bir değişikliğe uğraması mümkün görünmüyor.

Biden söz konusu olduğunda, politika yaklaşımında süreklilik öngörülmekte ve önemli bir sapma beklenmemektedir.

Kabine kompozisyonunda bazı değişiklikler olsa da, bu ayarlamaların genel politika yörüngesi üzerinde minimum etki yaratacağı tahmin edilmektedir.

Tartışma