Arab Center DC: Kaddafi'nin devrilmesiyle savaş arenası haline gelen Libya ve beklentiler

Kaddafi'nin 2011'de devrilmesinden bu yana petrol zengini Libya, çatışmalar, fakirlik ve istikrarsızlık ile boğuşuyor. Libya, en kötü devlet yapısının bile ne kadar değerli olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. 

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Arab Center DC'de, Libya'da 2011 yılında “halk ayaklanması” sonucu devrilen Kaddafi'nin ardından yaşananların ve sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Libya'nın, yaklaşık 13 yıldır gerek uluslararası aktörlerin ülke üzerindeki etkileri gerekse de bu ülkelerin desteklediği iç yapıların etkisi ile büyük bir kaos ortamı yaşadığı belirtilen analizde, petrol zengini ülke halkının fakirlikle boğuştuğu belirtildi.

Analizde ayrıca, Libya'da yaşananların ve istikrarsızlık ortamının en kötü devlet yapısının bile bir ülke için ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkardığı tespiti yapıldı.

İşte Arab Center DC'de yayınlanan analiz:

Libya siyasetinin sürekli değişen ortamında, istikrar ihtimali sadece bir serap olarak kalmaya devam ediyor.

İç iktidar mücadeleleri ve dış müdahalelerin bir araya gelmesiyle kökleşen ve süreklilik kazanan ülkenin siyasi ve güvenlik sorunları, kalıcı bir çıkmazın en olası sonuç gibi göründüğü bir ortamı ortaya çıkardı.

Arap Baharı'nın “umut” olmasını bekleyen Libya halkı için ülkenin geldiği durum tam bir kabusa dönüşürken, bir zamanlar demokratik bir ülke olmak için umutlu olan Libya, petrol zenginliği devam etse ve göreceli olarak çatışmalar azalsa bile statükoya teslim olmuş görünüyor.

Ülkedeki mevcut siyasi manzara ve güvenlik dinamikleri, onlarca yıllık bir rejimi deviren özlemlerden çok uzak. Muammer Kaddafi'nin 2011'de devrilmesinden bu yana Libya geçici barış dönemleri ile açık çatışma dönemleri arasında gidip gelmiş ve umut edilen demokratik dönüşüm bir türlü gerçekleşememiştir.

Bu nedenle Libya'nın 2011 sonrası mirasının, büyük hırsların ve paramparça olmuş hayallerin kalıntıları için bir müze olması şaşırtıcı değil. Çünkü Kuzey Afrika ülkesi, en çok da sıradan vatandaşların kaybedeceği bir hal almış durumda.

Tutarsız politikalar ve yabancı güçler arasında rekabet eden çıkarlarla karakterize edilen uluslararası toplumun tepkisi, çıkmazın çözümüne yardımcı olmak için çok az şey yaptı. Dış aktörler, Libya'nın egemenliği ve demokratik istekleri yerine kendi jeopolitik ve ekonomik çıkarlarına öncelik vermek adına BM öncülüğündeki istikrar çabalarının koordinasyonuna sürekli olarak direnmişlerdir.

Libyalı gruplar kendi alanlarında daha da güçlenirken bu tür sıfır toplamlı oyunlarda ısrar etmek, herhangi bir ulusal otoriteyi zayıflatan bir özerklik seviyesiyle faaliyet göstermeye devam etmelerine ve böylece yıpratıcı bir çıkmazı güçlendirmelerine izin veriyor.

Birbirine taban tabana zıt çıkarların ve grupların bu etkileşimi, küresel toplumun göreceli eylemsizliği ile birleşince, daha sofistike "hibrit aktörlerin" ortaya çıkmasına ve çoğalmasına yol açtı.

Devlet dışı silahlı grupların özelliklerini geleneksel devlet kurumlarının özellikleriyle harmanlayan bu oluşumlar artık Libya'nın sosyopolitik dokusunda neredeyse kalıcı bir yer edinmiş durumda ve genellikle kaynak zengini bölgeler ve kilit altyapı üzerinde önemli bir etkiye sahipler.

Ülkenin geniş petrol rezervleri, kendi çıkarları doğrultusunda ekonomik güç elde etmeye çalışan bu gruplar için birincil hedef haline geldi.

Petrol üzerindeki kontrol mücadelesi sadece çatışmaları körüklemekle kalmadı, aynı zamanda silahlı grupların, birleştirici bir ulusal otoritenin yokluğunda gelir toplayan ve yönetişim sağlayan yarı-devlet varlıkları olarak faaliyet göstermelerine de izin verdi.

Ulusal ve uluslararası önceliklerin bir uzlaşma ve yeniden inşa sürecine doğru önemli ölçüde yeniden ayarlanmaması durumunda, yerel diktatörlerin yükselişi Libya'da yönetişimin parçalanmasını hızlandırmış ve geçiş sürecinde donmuş bir devletin hatlarını oluşturmuştur.

Endişe verici bir şekilde, yeni bir yönetici elit ve büyüyen bir siyasi kast altında yavaş yavaş yeni bir siyasi ekonomi gelişiyor ve bu kast, konumlarının getirdiği zenginlik ve prestij göz önüne alındığında, kontrolü bırakmaya hiçbir şekilde motive olmuyor. Bu dinamik, siyasi geçişi teşvik edecek ve hesap verebilirliği sağlayacak sağlam bir uluslararası mekanizmanın yokluğu ile devam etmektedir.

Doğal olarak bu durum, değişim vaatlerinden bıkmış ve siyasi elitin niyetlerine şüpheyle yaklaşan travma geçirmiş bir halkın üzerine yük bindirmektedir. Güvenilir seçimlerin yapılamaması ve ülkenin zenginliklerinin şeffaf olmayan bir şekilde yönetilmesi halkın güvenini aşındırmıştır.

Tekrarlanan gecikmeler ve demokratik bir yetkinin devam eden yokluğu, Libyalıların liderlerinin meşruiyetini ve anlamlı bir reform olasılığını sorgulamasına neden oldu.

İlgisiz ve dikkati dağılmış bir küresel toplum tarafından dayatılan bu kalıcı çıkmazın ötesinde, sıradan Libyalılar, altyapı yoklukları, hizmet kıtlığı ve ekonomik zorluklar gibi büyük sorunlarla karşı karşıya.

Uzun süren çıkmaz sadece ülkenin ekonomik büyümesini sekteye uğratmakla kalmadı, aynı zamanda Libya'yı sınırlarını aşarak tüm Kuzey Afrika ve Akdeniz bölgesini istikrarsızlaştırma potansiyeli taşıyan bir istikrarsızlık zeminine dönüştürdü.

Örneğin, Libya'nın siyasi sıkıntıları ve güvenlik başarısızlıkları, her ikisi de doğrudan Libya'daki kötüleşen duruma bağlı olarak dalgalanan güvenlik endişeleri yaşayan Tunus ve Mısır gibi komşu ülkeler üzerinde neredeyse tamir edilemez etkilere sahip oldu.

Aşiret ve hizip gerilimleri şiddetlendikçe sosyal olarak parçalanma duygusu hissedilir hale geldi. Bu tür bölünmeler toplumdaki mevcut ayrılıkları derinleştirmekte ve sonuçta uyumlu bir ulusal kimlik inşa etme görevi her zamankinden daha zor hale gelmektedir.

Şiddet ve istikrarsızlık hayaletinin halkın üzerinde uzun bir gölge gibi dolaşmasının psikolojik bedeli de ağırdır. Travma ve yaygın bir umutsuzluk hissi de dahil olmak üzere ruh sağlığı sorunları artıyor ve destek veya iyileşme için çok az kaynak mevcut. Çıkmazın etkileri belki de en trajik şekilde, eğitim ve istihdam olanaklarının kısıtlı olduğu bir gelecekle karşı karşıya olan Libya'nın gençleri tarafından hissedilmektedir.

Daha iyi bir yaşam arayışıyla Akdeniz'de tehlikeli yolculuklara çıkan genç Libyalıların üzücü hikayelerinin de gösterdiği gibi, bu beklentisizlik, radikalleşmeye veya yasadışı göçün tehlikelerine karşı savunmasız olan "kayıp nesiller" yaratıyor.

Dahası, Libya'nın uluslararası konumu da risk altında.

Çıkmaz ne kadar uzun sürerse ülke diplomatik olarak o kadar izole olur ve bu da uluslararası yardım ve desteğe erişim sürecini zorlaştırır. Bu izolasyon ülkenin sorunlarını daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor.

Siyasi ve sosyal çalkantıların ortasında, çevresel kaygılar bir kenara bırakıldı ve bunun en yakın zayiatı geçtiğimiz Eylül ayında Derna'da meydana gelen ve yaklaşık 5.000 kişinin sellerde hayatını kaybettiği ve binlerce kişinin yerinden edildiği trajediler oldu.

Dikkatler hayatta kalma ve çatışmaya odaklanmışken, çölleşmeden su yönetimi sorunlarına kadar, yoğunlaşan iklim kriziyle bağlantılı acil meseleler ihmal edilmekte ve bu durum, sonuçları herhangi bir siyasi sorunun çözümünden çok daha öteye gidebilecek uzun vadeli çevresel bozulmaya yol açmaktadır.

Bu etkiler bir araya geldiğinde, bir ulusun kendi eliyle düştüğü çıkmazın sonuçları ve en kötü devlet yapısının bile bir ülke için ne kadar değerli olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.

Libya'daki bu durumun sonuçları nesiller boyunca yankılanma potansiyeli taşıyor ve bu döngüyü kırmak ve daha umutlu bir geleceğe giden yolu açmak için acil çözümler gerekiyor.

Dış etkiler Libya'daki çatışmayı aralıklı olarak etkilemiş olsa da, çözüm temelde iç eylemlerle çözülebilir.

Geçen yıl ülke gençliği tarafından gerçekleştirilen protestolar, kalıcı barışın sağlanması ve yönetişimin yeniden tesis edilmesine yönelik herhangi bir hareketin yükselişinde kritik önem taşıyacak olan, ülke içindeki köklü şikâyetlerin ve toplumsal sözleşmenin erozyona uğramasının altını çizdi.

Küresel toplum, ülke içinde tanınmanın yönetişimin meşruiyeti için hayati önem taşıdığını ve uluslararası pozisyonlardaki tutarlılık eksikliğinin kapsayıcı çatışma arabuluculuğunu engelleyebileceğini kabul etse de, kapsayıcılık eksik ve değişime dirençli Libyalı elitler tarafından manipüle edilmeye açık olmaya devam ediyor.

Çıkmazdan kurtulmak için, Libya halkı tarafından seçilen ve halka hesap veren bir hükümet aracılığıyla meşru devlet kurumlarının kurulmasının yanı sıra, teşvikler sunan ve yaptırımlar uygulayan güçlü bir uluslararası strateji şart.

Tartışma