Arab Institute for Security Studies: İsrail, Filistin'i yok etme projesini hızlandırdı!

Netanyahu hükümeti, Kudüs'ü “kutsal kitaplara uygun yerleşim projeleriyle çevreleme planını” harekete geçirdi. İsrail yönetimi, bedelini düşünmeksizin Filistin halkına karşı bir haçlı seferine odaklandı.

1. resim

BAE merkezli düşünce kuruluşu Arab Institute for Security Studies'de son dönemde İsrail'in Filistin üzerinde uygulamaya çalıştığı stratejinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı. 

Netanyahu hükümetinin, dünyadaki kaostan yararlanarak Kudüs'ü “kutsal kitaplara uygun yerleşim projeleriyle çevreleme planını” harekete geçirdiği belirtilen analizde, İsrail yönetiminin, bedelini düşünmeksizin Filistin halkına karşı bir haçlı seferine odaklandığı belirtildi.

İşte Arab Institute for Security Studies'de yayınlanan analiz:

İsrail Bölge Planlama Komitesi geçtiğimiz günlerde Kudüs'ün doğusunda yaklaşık 4.000 konutluk yerleşim biriminin inşasına izin verecek olan bir planı onayladı. Bu yerleşimler, aşırılık yanlısı bir ideolojiyle hareket eden Netanyahu hükümetinin vizyonunu tamamen ortaya koydu.

Şubat ayında İsrail, Filistin, Ürdün, Mısır ve ABD'den üst düzey yetkilileri bir araya getiren Akabe Zirvesi'nin ardından İsrail, "dört ay boyunca yeni yerleşim birimlerinin tartışılmasını ve altı ay boyunca herhangi bir ileri karakola izin verilmesini durdurma" taahhüdünde bulunmuştu.

İsrail, Filistin, Ürdün, Mısır ve ABD'den üst düzey yetkilileri bir araya getiren Akabe Zirvesi
İsrail, Filistin, Ürdün, Mısır ve ABD'den üst düzey yetkilileri bir araya getiren Akabe Zirvesi

Ancak Tel Aviv'in verdiği sözlerden hemen cayması nedeniyle zirvenin artık bir değeri kalmadı.

Bugün inşa edilmekte olan yerleşimler Başbakan Benjamin Netanyahu göreve geldiğinde planlama aşamasındaydı. Ancak son onaylanan yerleşimler tamamen yeni bir plan olarak hayata geçirilmeye başlandı.

Son olarak ile onaylanan plan doğrultusunda; Kidmat Zion, Ras Al-Amud ve Abu Dis arasındaki sınırda, şimdiye kadar tamamen Filistinlilerin yaşadığı bölgelerde yeni yerleşim yerleri inşa edilecek. Burada dikkat çekilmesi gereken, bölge yalnızca Filistinlilere ait olduğu için bir mahalle değil tam olarak bir yerleşim bölgesidir.

İsrail'in yeni onayladığı inşa planı tamamlandığında, 384 konutla Kudüs'teki en büyük yerleşim bölgesi olacak. Uzmanlara göre bu, hükümetin bölgeyi İncil'e uygun yerleşim projeleriyle çevreleme planının bir parçasıdır.

İsrail'in Kudüs'de inşa ettiği yerleşim bölgelerinden bir kare
İsrail'in Kudüs'de inşa ettiği yerleşim bölgelerinden bir kare

Kabul edilmesi beklenen ikinci plan ise Givat Hamatos mahallesine bitişik 3.500 konutun inşa edilmesini öngörüyor. Plan, El Halil yolu boyunca 1.300 otel odası ve 30 katlı 25 bina içermektedir.

Yerleşim projesini genişletmenin yanı sıra bu plan, Kudüs ile Beytüllahim arasında bir tampon bölge oluşturma stratejik hedefinin bir başka parçasıdır. İsrail'in bize gösterdiği bir şey varsa o da yerleşim politikasından taviz vermek istemediğidir. Yerleşimler ne kadar genişlerse, İsrail-Filistin çatışmasının çözüm şansı da o kadar azalacaktır.

Bu yerleşim planları Kudüs'ün karakterinde köklü bir değişiklik yaratacaktır.

Bölge konusunda uzman isimlerden birisi olan Daniel Seidemann'a göre bu yerleşimler zaten zor durumda olan iki devletli çözüme bir darbe daha vuracak. ABD'de Biden yönetiminin Netanyahu hükümetini açıkça eleştirmesine ve Amerika'da bile kamuoyunun yerleşimlerin genişlemesinden dehşete düşmesine rağmen, İsrail liderleri bu durumdan ürkmüş görünmüyor.

Smotrich ve Itamar Ben-Gvir gibi İsrail yönetimindeki isimler, kendi politikalarının nihai oyununun ne olabileceğini sorguluyor gibi görünmüyorlar. Daha net ifade ile Netanyahu hükümeti bu hamleleri ile, iki devletli bir çözümü imkansız hale getirmeyi amaçlıyor.

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve İsrail Başbakanı Netanyahu
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve İsrail Başbakanı Netanyahu

Elbette nihai amaçları Filistinlileri Ürdün'e itmek ve tarihi Filistin topraklarının tamamına sahip olmak. Ancak bu gerçekleşmeyecektir. İlan edilmemiş diğer amaçları ise Filistinlileri Filistin içinde gettolara ya da mülteci kamplarına hapsetmektir ve bu çok tehlikelidir.

Tüm dünya bu akıl almaz plana karşı durmalıdır. Netanyahu hükümeti bölgede çok fazla sorun olduğu, yani hiçbir dış tarafın Filistin-İsrail çatışmasına bir çözüm bulmak için yeterince çaba sarf etmeye istekli olmadığı gerçeğine güveniyor. Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen'in hepsi sorunlu. Filistin bu karmaşık yapbozun küçük bir parçası. Ancak dünya böyle bir durumu kabul etmemelidir. Bu bir deja vu mu?

Arap liderleri mantıklı davranmaya karar verirse İsrail'in kapması için masaya avantajlar koyabilirler. Ancak aşırı sağcı İsrail hükümeti, İncil'deki vizyonuyla o kadar körleşmiş durumda ki oyunun sonunu göremiyor.

Bu aşırılık yanlıları artık açıkça Filistin diye bir şey olmadığını ve Filistinlilerin kendilerine ait bir ülkeye sahip olmaya hakları olmadığını söylüyorlar. İsrail'i destekleyenler bile bu öneriden dehşete düşüyor çünkü Filistin'in bir devlet olarak sona ermesinin İsrail'in bir "Yahudi devleti" olarak sona ermesi anlamına geleceğini biliyorlar.

Ancak ideoloji mevcut hükümetin gözünü kör ediyor.

Netanyahu hükümeti ayrıca yerleşimlere tolerans eşiğini aştığının da farkında değil. Dünyanın diğer pek çok sorunla meşgul olduğunu, bu fırsatı değerlendirerek Filistinlileri sınırlı alanlarda karantinaya alabileceğini düşünüyor.

Yerleşimlerin sonu herkes için kötü olacak. Bu; evlerini kaybedecek Filistinliler için ve ruhunu kaybedecek İsrailliler için kaos anlamına gelecek.

Ancak İsrail yönetimi, daha sonra ödemek zorunda kalacakları bedeli düşünmeksizin ele geçirebilecekleri her toprağı ele geçirmeye yönelik bir haçlı seferine odaklandıkları için bu çirkin sonu göremiyor gibi görünüyor.

Tartışma