Arab News: Türkiye-Irak anlaşması bölgesel dengeleri nasıl etkileyecek?

Türkiye ve Suriye normalleşmesi gerçekleşecek mi? Türkiye-Irak anlaşması bölgesel dengeleri nasıl etkileyecek?

1. resim

Suudi Arabistan merkezli yayın organlarından Arab News'de, Türkiye ve Irak arasında son dönemde yaşanan yakınlaşma ve anlaşmaların bölgeye olası etkilerinini değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Türkiye ile Irak arasındaki anlaşmaların özellikle Kuzey Irak'taki terör örgütü PKK varlığına yönelik köklü sonuçları olabileceği değerlendirilen analizde, iki ülke arasındaki yakınlaşmanın Suriye'deki gelişmeleri de etkileyeceğine dikkat çekildi.

Analizde ayrıca; Türkiye'nin Suriye ile normalleşme adımlarına dair gelişmelere de yer verilerek, iki ülke arasındaki normalleşmenın Irak süreci ile farklı bir aşamaya girdiği belirtildi.

İşte Arab News'de yayınlanan analiz:

Geçtiğimiz hafta Irak ve Türkiye arasında gerginliğin azaltılması ve askeri, güvenlik, ekonomi ve su kaynakları yönetimi de dahil olmak üzere bir dizi alanda işbirliğinin güçlendirilmesi amacıyla önemli bir anlaşma imzalandı.

Anlaşma kapsamında Başika'da ortak bir askeri eğitim tesisi kurulacak, PKK'ya karşı ortak operasyonlar yoğunlaştırılacak ve Kalkınma Yolu adı verilen 17 milyar dolarlık bir altyapı ve ticaret projesi başlatılacak.

Ayrıca su kaynaklarının yönetimi konusunda da 10 yıllık bir anlaşma imzalanarak suyun adil bir şekilde dağıtılması garanti altına alındı.

Bu anlaşma ile iki ülkenin ikili ilişkilerinin geliştirilmesi yönünde önemli bir adım atılmış oldu.

Bu anlaşma aynı zamanda Türkiye ve diğer birçok paydaşı için Levant bölgesi ve özellikle Suriye dosyası üzerindeki etkisine ilişkin bir soruyu da gündeme getirdi.

Tıpkı Ankara'nın Suriye ile ilişkilerinde olduğu gibi, Türkiye ile Irak arasında da, çoğunlukla Kuzey Irak'taki terör örgütü PKK varlığı nedeniyle, uzun süredir devam eden düşmanlıklar var. Bu gerginlikler, bu anlaşmanın ana arka planını oluşturuyor.

Yeni anlaşma, uzun süredir devam eden bu sorunların sona erdirilmesine yönelik bir yolun başlangıcını oluşturuyor.

Diğer yandan Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde, Suriye Demokratik Güçleri'nin kontrolü altındaki bölgelerde yoğunlaşan askeri varlığı hala önemli boyutlarda.

Suriye Demokratik Güçleri'nin hala ABD tarafından desteklendiğini de unutmamak gerekiyor ki bu da durumun karmaşıklığını arttırıyor.

Buna rağmen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sık sık Tel Rıfat ve Menbiç'e odaklanarak bölgede daha fazla askeri harekat mesajında bulunuyor.

Suriye'nin kuzeyi sürekli olarak askeri hareketliliğe sahne oluyor ve sürekli hava saldırıları ve askeri operasyon haberleri durumu gergin tutuyor.

Türkiye'nin son zamanlarda Suriye karşıtı gelişmelere tanık olduğunu belirtmek gerekir ki bu da Suriye karşıtı duyguların ve iç huzursuzluğun arttığının bir göstergesidir. Ayrıca, Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'nin desteklediği Suriyeli muhalif grupların kontrolü altındaki bölgelerde çatışmalar yaşanabiliyor.

Tüm bunlar, son zamanlarda düşmanlık ve uzlaşma yönündeki temkinli adımların bir kombinasyonu ile karakterize edilen Türkiye-Suriye ilişkilerine de yansıyor.

Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan son dönemde, Esad ile barış istediğinin sinyallerini verdi. Bu adım, Suriye Devlet Başkanı'nın rehabilitasyonu ve Arapların aynı yöndeki çabalarıyla birlikte atılıyor.

Güvenlik düzeyindeki toplantılar, Suriyeli mültecilerin olası geri dönüşlerine ilişkin görüşmeler ve terörle mücadelede işbirliği, diplomatik çabaların bir parçası oldu.

Ancak hala pek çok büyük zorluk var. Suriye hükümeti Türk ordusunun Suriye topraklarını terk etmesini talep ediyor. Ayrıca, Suriye'nin Rusya ve İran ile olan bağlantılarını da içeren karmaşık bölgesel dinamikler Türkiye'nin olumlu girişimlerini zorlaştırıyor.

Bu zorluklara rağmen, son diplomatik hamleler iki ülke arasındaki ilişkilerde temkinli ama kayda değer bir değişime işaret ediyor.

Dolayısıyla Irak-Türkiye anlaşması, Suriye'nin kuzeyinde gerginliğin azaltılması ve barışçıl bir çözüm bulunması için bir yol haritası işlevi görebilir.

Bununla birlikte, Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerin daha da bozulması durumunda ikinci bir cepheden kaçınmak için gerilimi azalttığı şeklinde de yorumlanabilir.

Erdoğan'ın yeni yaklaşımı gerilimi azaltmaya yönelik samimi bir arzuya işaret ediyor.

Rusya ve İran söz konusu olduğunda Irak ve Suriye'nin aynı hizada olması, potansiyel olarak daha fazla istikrarın güçlü bir göstergesidir. Dahası, Bağdat'ın Ortadoğu'nun geri kalanıyla daha büyük bir denge arayışına girerek Tahran'la ilişkilerini yeniden düzenlemek ya da yeniden ayarlamak istediği açıkça öngörülebilir.

Aynı şey, analistlerin düşündüğünün aksine Tahran'a bağımlılığının azalmasını memnuniyetle karşılayacak olan Esad için de geçerli olabilir.

Bu arada IŞİD Suriye'nin kuzeyinde, özellikle de İdlib vilayetinin yanı sıra Humus, Dera, Süveyda ve Deyrezzor'un çöl bölgelerinde varlığını az da olsa sürdürüyor. DAEŞ, 2019 itibariyle topraklarının çoğunu kaybetmesine rağmen saldırılar düzenlemeye devam etmiştir.

Bu tehdit bölgede güvenlik sorunlarının devam etmesine yol açıyor ve u tehdidin ortadan kaldırılmasını desteklemek için Türkiye'nin daha geniş kapsamlı çabaları olabilir ve bu da Ankara'nın sınırlarını güvence altına alma ve terör tehditlerini ortadan kaldırma yönündeki daha geniş stratejisiyle uyumlu olacaktır.

Bununla birlikte bu çabaların Suriye Demokratik Güçlerini hedef almayı da içermesi gerekecektir.

Hiç şüphe yok ki işler zaman alacak ve her şeyden önce Irak anlaşmasının kalıcı olması gerekiyor.

Suriye'ye ek olarak, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bu hafta Türkiye'nin müttefiki Azerbaycan'a yaptığı ziyaretin de tanıklık ettiği üzere, Türkiye hem İran hem de Rusya ile gerilimi azaltma arzusunu dile getirmiştir.

Pek çok kişi Türkiye-Suriye anlaşmasını görmek isterken ve bunun Tahran'ın Şam'daki etkisinden uzaklaşmanın bir işareti olmasını umarken, gerçekte tüm güçler arasında işbirliği ve kontrollü çatışmanın bir karışımı olan yeni angajman biçimleri söz konusu olabilir.

Kaynaklar

Tartışma