Arab News: Türkiye-Suriye arasındaki buzların erimesi kimi endişelendiriyor?
Türkiye ve Suriye arasında buzların erimesi için süreç nasıl işleyecek? İki ülkenin olası normalleşmesi, PYD-SDG ve ABD için neden endişe kaynağı oldu?
Suudi Arabistan merkezli Arab News'de, son dönemde hem Suriye hem de Türkiye'de artık daha yüksek sesle dillendirilen olası Türkiye-Suriye normalleşme sürecinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suriye lideri Esad tarafından son dönemde gelen normalleşme çağrılarının çığır açıcı bir süreci başlatabileceği belirtilen analizde, bu normalleşme hamlesinin ise özellikle Türkiye'nin açısından iki büyük hedefi hayata geçrimek adına önemli olacağı belirtildi.
Analizde ayrıca; Türkiye-Suriye arasındaki buzların erimesinden dolayı başta terör örgütü PKK ve PYD olmak üzere gibi ABD gibi aktörlerin rahatsız olacağı ve bölgedeki kazanımlarını kaybedeceği belirtildi.
İşte Arab News'de yayınlanan analiz:
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz Temmuz ayında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmeye açık olduğunu belirtmişti. Ancak bu açıklama, Türk askerlerinin Suriye topraklarından çekilmesi şartına bağlı olmadığını da dile getirmişti.
Bir yıl sonra Erdoğan'ın "Türkiye-Suriye ilişkilerini geçmişteki seviyesine getirmek" için Esad'ı "her zaman" görüşmelere davet edebileceğini belirtmesi çığır açıcı bir açıklama oldu.
Bu defa ilginç bir şekilde, Türk askerlerinin Suriye'nin kuzeyinden çekilmesini içeren bir koşuldan bahsedilmedi. Irak ve Rusya da bir süredir bu normalleşmenin gerçekleşmesi gerektiğini savunuyor ve Suriye'deki son gelişmeler de bu ihtimali güçlendiriyor.
Bu normalleşme hamlesi ile Türkiye'nin iki hedefi olacak.
Birincisi, Irak sınırında olduğu gibi Suriye sınırında da tam kontrol sağlamak ve terör örgütü PKK'nın uzantısı olarak kabul edilen Suriye Demokratik Güçleri ile PYD unsurlarını ortadan kaldırmak.
Bu arada; daha önce Türkiye'nin operasyonlarını eleştiren Irak hükümeti, Türkiye'nin Irak'taki yeni güvenlik politikasına yeşil ışık yakıyor.
Ve şimdi Türkiye, Suriye'nin kuzeyinin ulusal güvenliğine tehdit oluşturmaması için Şam'dan da benzer bir anlayış bekliyor.
İkincisi; hem güvenlik hem de insani boyutları olan karmaşık bir konu olarak Suriyeli mültecilerin güvenli bir şekilde geri dönüşü.
Zira; Türkiye on yılı aşkın bir süredir üç milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yapıyor ve bunu her zaman geçici bir tedbir olarak siyasi bir çözüm için çaba gösteriyor.
Türkiye'nin Irak ve Suriye'ye yönelik politikaları arasında önemli farklılıklar olmakla birlikte, her ikisi de diğer iki hükümetin onayıyla sınırlarını güvence altına almayı amaçlayan paralellikler de gerçekleşiyor.
1998 Adana Mutabakatı, on yıllar önce olduğu gibi olası bir Türkiye-Suriye yumuşamasına zemin hazırlıyor. Anlaşma, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin savaşın eşiğine kadar gerildiği bir dönemde imzalanmıştı.
Şam uzun süre, şu anda İmralı adasında ömür boyu hapis cezasını çeken terör örgütü PKK'nın lideri Abdullah Öcalan'ın Suriye'de barınmasına ve yıllardır örgütün faaliyetlerini yönetmesine izin vermişti. Türkiye o dönemde askeri harekat tehdidinde bulununca Şam Öcalan'ı sınır dışı etti ve Suriye'deki PKK kamplarını kapattı.
Adana mutabakatı da bu dengeler ışığında, iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden kurulmasına yardımcı olmak için tasarlanmış ve imzalanmıştı.
Bazı uzmanlar, bunu Mısır ve İsrail arasındaki Camp David Anlaşması'nın Türkiye-Suriye versiyonu olarak tanımladı.
Zira; Suriye'nin Öcalan'ı sınır dışı etme ve Türkiye ile müzakere etme kararı, kendi zayıflığına kıyasla Türk ordusunun gücünden duyduğu endişeyle bağlantılıydı.
Şam ne yapacak?
Şimdi Şam'ın önünde bir seçenek var.
Türkiye ile ilişkileri normalleştirip topraklarındaki oluşumlara karşı güçlerini birleştirmek ya da son on yıldaki politikasını sürdürmek.
Ancak önemli işaretler, Suriye'nin normalleşmeyi tercih edebileceğini gösteriyor.
Suriye'nin kuzeyinde kalıcı bir terör varlığına dair korkular Ankara-Şam görüşmelerini başlatabilir ve Türkiye'nin terörist olarak gördüğü gruplara karşı ortak bir askeri operasyon başlatılması tartışılabilir.
Bu süreç 2020'de istihbarat yetkililerinin toplantılarıyla başladı ve ülkelerin savunma ve dışişleri bakanları arasındaki toplantılar uzun bir süre olumlu ilerledi. Ancak sonra bir noktada tıkandığı görüldü.
Gelinen noktada bir Erdoğan-Esad görüşmesi, ortak meseleleri ele alma ve Suriye'deki sorunları işbirliği içinde çözme ihtiyacından kaynaklanacaktır.
Türkiye-Suriye arasındaki buzların erimesi kimi endişelendiriyor?
Birincisi; öncelikle bu bölgede varlık göstermeye çalışan PYD ve SDG'dir.
Nitekim böyle bir anlaşma ile, bölgedeki kazanımlarını olarak en çok onlar kaybedecek.
İkincisi olarak ise ABD olacaktır.
Zira böyle bir durumda, bölgedeki PYD ve SDG'nin hamisi olarak Washington'un Suriye'deki etkisi azalabilir.
Üçüncüsü, Suriyeli silahlı muhalifler.
Türkiye'nin desteğine bağımlı olan bu muhalifler, Türkiye'nin Esad'la normalleşmesi sonrasında ihanete uğradıklarını hissedebilirler.
Son ve dördüncü olarak ise, Suriyeli mülteciler belirtilebilir.
Zira böyle bir uzlaşma sonrasında, Türkiye'de ve Suriye'nin kuzeyindeki Türk hakimiyetindeki bölgelerde yaşayanlar belirsizlik ve kargaşa ile karşı karşıya kalabilir.
Diğer yandan; Türkiye ve Suriye'nin tehdit olarak algıladıkları gruplar konusunda nasıl anlaşabilecekleri henüz belli değil.
Örneğin, Türkiye bölgedeki bazı grupları terörist olarak görürken, Şam ise Esad rejimine karşı savaşan silahlı grupları terörist olarak görüyor.
Bu farklı bakış açıları, karmaşık insani durum ve paydaşların çıkarları bu sürecin önünde zorluklar teşkil etmektedir.
Bu temel farklılıkların, olası bir yakınlaşmanın önünde nasıl bir engel teşkil edeceğini ise zaman gösterecek.