Arab News: Türkiye'nin olası BRICS üyeliği ve dengeleyici dış politika stratejisi
Erdoğan'ın liderliğindeki Türkiye, statüsünü kullanarak Doğu ve Batı bloğu arasında denge kuruyor. Peki Türkiye'nin olası BRICS üyeliği hangi sonuçları beraberinde getirecek?
Suudi Arabistan merkezli yayın organlarından Arab News'de, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Çin ziyareti ve Türkiye'nin olası BRICS üyeliğinin getireceği sonuçların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Türkiye'nin, Ukrayna'ya yardımın devam etmesine ve egemenliğini güvence altına alma çabalarına desteğini devam ettirirken, aynı zamanda çok boyutlu bir dış politika izleyerek Rusya ve Çin ile de ilişkilerini devam ettirdiğine dikkat çekilen analizde, Erdoğan'ın liderliğindeki Türkiye'nin statüsünü kullanarak iki blok arasında denge kurduğu belirtildi.
Analizde ayrıca, Türkiye'nin olası BRICS üyeliğinin ortaya çıkaracağı sonuçlara dair öngörülerde bulunuldu.
İşte Arab News'de yayınlanan analiz:
Son on yılda, ABD ile Orta Doğu'da, özellikle de Suriye'de güvenlik konusundaki anlaşmazlıklar yoğunlaştıkça, AB üyelik sürecine ilişkin hayal kırıklıkları ve Batı düzenine yönelik eleştirilerle birleşince, Türkiye giderek Batılı olmayan güçlerle daha yakın bağlar kurmaya yöneldi.
Pekin, Türk dış politikasında Moskova ile aynı öneme sahip olmasa da, Türk hükümeti son zamanlarda Çin ile daha yakın ilişkiler geliştirmekle meşgul.
Geçtiğimiz hafta Çin'e resmi bir ziyaret gerçekleştiren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ülkesinin BRICS gibi platformlarda farklı ortaklarla işbirliği için yeni fırsatlar arayışında olduğundan bahsetti.
Fidan, 10-11 Haziran tarihlerinde Rusya'da Çin liderliğinde düzenlenecek BRICS Dışişleri Bakanları toplantısına katılacağını da sözlerine ekledi.
Pekin'den gelen bu açıklama Moskova'da olumlu karşılandı ve Kremlin sözcüsü Türkiye'nin ekonomik bloğa olan ilgisinin gelecek haftaki zirvede gündeme geleceğini belirtti.
BRICS, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'dan oluşan gelişmekte olan ekonomiler bloğudur. Kısa bir süre önce Mısır, Etiyopya, İran ve BAE'yi tam üye olarak kabul etti. Ankara BRICS'e resmen katılma arzusunu ilk kez dile getirmiyor. Ancak şimdi zamanlama manidar.
Fidan'ın ziyareti ve açıklaması, Çin'in Filistin-İsrail çatışması konusunda sesini yükseltmesinin ardından geldi. En büyük rakibi ABD'nin aksine daha önce çatışmayla ilgili olarak nispeten düşük bir profil çizen Pekin, geçen hafta bir Orta Doğu barış konferansı çağrısında bulundu.
Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı'ndan mevkidaşlarıyla birlikte Gazze'ye yönelik diplomatik atakla meşgul olan Fidan, Gazze'de ateşkes sağlanması için Çin'le birlikte çalışacaklarını söyledi.
Fidan ayrıca ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Xi Jinping'i bu yıl Türkiye'yi ziyaret etmesi için davet ettiğini söyledi.
Bir NATO üyesi olan Türkiye, Rusya ve Çin ile olan ilişkileri nedeniyle son yıllarda Batılı müttefiklerinin eleştirilerine maruz kaldı. Ankara, "ekseninin" Batı askeri ittifakından uzaklaştığı iddiasını reddederek NATO'nun kararlı bir üyesi olmaya devam ettiğini ve AB'ye tam üyelik hedefini sürdürdüğünü söyledi.
Bununla birlikte, Türkiye'nin Batılı olmayan güçlerle ilişkilerini geliştirdiği ölçek, özellikle Ukrayna-Rusya savaşının patlak vermesinden bu yana Batılı devletler için bir endişe kaynağı olmuştur.
Bu ay Türkiye, Ukrayna'ya yardımın devam etmesine ve egemenliğini güvence altına alma çabalarına desteğini yineledi. Ancak Rusya'ya karşı savaşta herhangi bir NATO müdahalesini desteklemeyi reddedeceği uyarısında bulundu.
Rusya, Soğuk Savaş sonrası ilk dönemde Türkiye için zaten önemli bir oyuncu haline gelmişti. Ancak Türkiye o dönemde Batı ittifakına sıkı sıkıya bağlıydı.
Hem AB hem de ABD'nin Türkiye'nin siyasi ve güvenlik kaygılarını göz ardı etmesinin ardından Ankara'nın dış politika duruşunda gözle görülür bir değişim yaşandı. Batılı güçlerle yaşanan hayal kırıklıkları, Erdoğan'ın Türkiye'nin yararına kullandığı karmaşık bir ikileme dönüştü.
Ankara için dış politikasının iki yönü birbiriyle çelişen değil, birbirini tamamlayan unsurlardır.
Stratejik özerklik ve dengeleyici dış politika
Bunlar, stratejik özerklik ve esneklik arayan, aynı zamanda Türkiye'nin Doğu ile Batı arasında köprü kuran küresel bir güç olarak tarihsel önemini yeniden canlandırmayı amaçlayan ülkenin dış politikasının ayrılmaz bileşenleridir.
Örneğin, Erdoğan'ın Eylül 2022'de Türkiye'nin Çin'in başını çektiği bir savunma bloğu olan Şanghay İşbirliği Örgütü'ne katılabileceği yönündeki açıklaması bu geniş bağlam içinde okunabilir.
Bu açıklamadan birkaç gün sonra Erdoğan BM Genel Kurulu'nda Türkiye'nin NATO ve Avrupa-Atlantik güvenliğinin temel bir parçası olduğunu savunan bir konuşma yaptı. Dolayısıyla Erdoğan'ın liderliğindeki Türkiye, statüsünü kullanarak iki blok arasında denge kurmaya çalışıyor.
Fidan'ın Çin ziyaretine ilişkin açıklaması da Erdoğan'ın stratejisini yansıtıyor.
BRICS'in bir parçası olma konusundaki bu açıklama önemli ve sadece bir arzunun ötesine geçmektedir. Türkiye'nin BRICS'e katılması ticaret ve yatırım için yeni fırsatlar sağlayacaktır.
Bu aynı zamanda günümüzde devletlerin diplomatik ve ekonomik ortaklıklarını çeşitlendirmek istemeleri anlamına gelen çok kutuplu karşılıklı bağımlılığın da bir parçası olacaktır.
Üyelik için temel motivasyon kaynağı olan ekonomik nedenlerin yanı sıra BRICS'in bir parçası olmak Türkiye'nin uluslararası sahnedeki statüsünü güçlendirecek ve Batılı güçler karşısındaki pazarlık gücünü arttıracaktır.
Türk Akımı boru hattı ve Kuşak ve Yol Girişimi gibi büyük projeler kapsamında Türkiye, Rusya ve Çin arasında halihazırda bir enerji işbirliği mevcut.Fidan'ın ziyaretinden bir hafta önce Türkiye Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye'nin ülkenin kuzeybatı bölgesinde inşa etmeyi planladığı üçüncü nükleer santralle ilgili görüşmeler için Çin'deydi. Bayraktar daha sonra iki ülkenin santral konusunda anlaşmaya yakın olduğunu söyledi.
Türkiye ayrıca Suriye ihtilafı ve Güney Kafkasya'daki gerilimler gibi bölgesel konularda Moskova ve Pekin ile daha yakın işbirliği arayışında.
ABD'nin bölgedeki konumunun zayıflamasının Rusya ve Çin'e, ABD'nin boşluğunu tamamen dolduramasa da, Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerini çeşitli açılardan güçlendirme fırsatı yarattığını söylemeye gerek yok.
Pekin ve Moskova, hem Türkiye'ye hem de diğer bölge ülkelerine bölgedeki tek ağır top olan ABD'ye olan bağımlılıklarını azaltma ve onlarla çok yönlü bir ilişki geliştirme fırsatı sunuyor.