Atlantic Council: Orta Doğu'da değişen güç dengesi Türkiye lehine gelişiyor!

Ankara'nın politikaları, Müslümanlar arasında yankı buluyor ve Körfez monarşilerine alternatif sunuyor. Türkiye, Libya ve Somali'ye kadar uzanan Osmanlı topraklarındaki etki alanını genişletiyor.

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Atlantic Council'de, Suriye'de yaşanan son gelişmelerin bölgeye etkilerinin ve Türkiye'nin hamlelerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Suriye'deki son gelişmelerin ardından, bölgedeki en büyük kazananın Türkiye olduğu tespiti yapılan analizde, Ankara'nın politikalarının Müslümanlar arasında geniş yankı bulduğu ve Türkiye'yi, Körfez monarşilerine alternatif olarak ortaya çıkardığı tespiti yapıldı.

Analizde ayrıca; Erdoğan ile birlikte Türkiye'nin Libya ve Somali'ye kadar uzanan Osmanlı topraklarındaki etki alanı hedefine ulaşmaya yaklaştığına dikkat çekildi.

İşte Atlantic Council'de yayınlanan analiz:

Suriye rejiminin çöküşünün ardından Orta Doğu'da devam eden sismik değişimlerin bölgeyi nereye götüreceğini tahmin etmek zor. Ancak şimdiden belli olan şey, birkaç hafta önce hayal bile edilemeyecek şekilde kazançlı çıkan Türkiye'nin en büyük kazanan olduğu.

Wall Street Journal'dan Yaroslav Trofimov, geçen yıl Gazze'deki savaşın başlamasından bu yana ilişkileri çok daha kötüye giden ABD'nin iki müttefiki olan Türkiye ve İsrail'in şimdi Suriye ve ötesinde “bir çarpışma rotasına” girdiğini yazıyor.

İsrail'in Orta Doğu'nun dramatik jeopolitik yeniden düzenlenmesinden ne elde etmeyi umduğunu değerlendirmek zor değil. Çünkü ulusal çıkarları iyi biliniyor ve doğası gereği varoluşsal.

İsrail'in kararları, güvenlik ihtiyacı, askeri ve teknolojik üstünlüğünü sürdürme arzusu ve İran ile vekillerini caydırma, kontrol altına alma ve onlara karşı koyma ihtiyacı tarafından yönlendiriliyor.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Wall Street Journal'a verdiği bir röportajda;

“Güç sadece silahlar, füzeler, tanklar ve uçaklar değildir. Savaşma ve inisiyatifi ele geçirme iradesidir.”

ifadelerini kullandı.

Diğer yandan, şimdiye kadar dünya, Türkiye'nin kendi isteklerine bu kadar odaklanmamıştı ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunları tartışmaktan çekinmiyor.

Erdoğan yaptığı açıklamada;

“Bölgemizde ve özellikle Suriye'de yaşanan her olay bize Türkiye'nin Türkiye'den daha büyük olduğunu hatırlatıyor. Türk milleti kaderinden kaçamaz.”

ifadelerini kullandı.

Erdoğan bu “kaderi” medeniyet terimleriyle çerçeveliyor ve “yeni Türkiye”yi Osmanlı mirasının devamı ve bir İslam dünyası lideri olarak konumlandırıyor.

New Lines Magazine'in kurucusu ve genel yayın yönetmeni Hassan Hassan, Guardian'daki yazısında;

“Suudi Arabistan, BAE ve İsrail için Şam'daki değişim, kendilerini bölgesel bir rakiple karşı karşıya getirebilecek bir oyun değiştirici süreç oldu. Batılı politika yapıcılar için Ankara'nın artan iddiası, Ortadoğu siyasetindeki merkeziyetçiliğinin kabulüne kadar geniş bir yelpazede değerlendiriliyor. Bu durum Ankara'nın işine geliyor.”

değerlendirmesinde bulundu.

Hassan'a göre Türkiye'nin yükselişi, Riyad'ın kendisini Müslüman dünyanın tartışmasız lideri olarak tasvir eden anlatısını bozuyor.

Hassan;

“Ankara'nın politikaları Müslümanların geniş bir kesiminde yankı buluyor ve Körfez monarşilerine bir alternatif sunuyor”

ifadelerini kullandı.

İsrailliler İran'dan gelen tehdidin azalmasıyla son dönemde rahat bir nefes alırken, Türkiye'nin liderliğindeki gruplarla ,lgili yeni endişeler dile getiriyorlar. Bu arada Avrupalı ve ABD'li diplomatlar Şam'da, Esad rejimini deviren son hamleye öncülük eden Heyet Tahrir el-Şam'ın (HTŞ) lideri Ahmed el-Şara ile görüşüyor.

ABD'nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf Şara ile bir araya geldi ve ABD'nin Şara'nın yakalanması için koyduğu on milyon dolarlık ödülü kaldıracağını açıkladı. Leaf ayrıca HTŞ liderinin terörist grupların Suriye'de faaliyet göstermesinin engellenmesi gerektiği konusunda hemfikir olduğunu söyledi.

Şara ülkesini inşa etmek istediğini ve yeni savaşlar başlatmak istemediğini söylüyor ama yine de ABD tarafından Muhammed el Cevlani takma adını taşıyan bir terörist olarak tanımlanıyor.

Süreç nereye varacak?

Bu kadar çok şey hareket halindeyken ve gelişmeler çok hızlı gerçekleşiken, bu sorunun cevabı hakkında kimse emin olamaz.

Açık olan şu ki, Türkiye önümüzdeki dönemde Şam'da en önemli söz sahibi olacak ve bunun ötesinde giderek bölgede de daha büyük bir söz sahibi olacak.

Wall Street Journal'dan Yaroslav Trofimov bu süreci;

“Gelinen nokta; Erdoğan'ı, eski Osmanlı topraklarından Libya ve Somali'ye kadar uzanan bir etki alanı hedefine ulaşmaya her zamankinden daha fazla yaklaştırdı.”

sözleri ile değerlendiriyor.

Tartışma