Avrupa'nın krizi
: Ekonomi sanayi ve teknolojik güçlükler içinde yaşlı bir kıta

Avrupa tarihin en büyük krizlerinden biriyle karşı karşıya. ABD ve Çin gibi ülkelerin inovasyona yaptığı yatırımlar karşısında Avrupa geride kalıyor. Türkiye, Avrupa’nın ağır işleyen yapısı karşısında hızlı ve dinamik bir örnek olarak öne çıkıyor.

1. resim

Yaşlı kıta Avrupa, tarihinin en derin krizlerinden biriyle karşı karşıya. Ekonomik rekabet gücünü giderek yitiren kıta, sanayiden teknolojik gelişmeye, demografiden jeopolitik etkilere kadar pek çok alanda zorluklarla yüzleşiyor.

Eski Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı ve eski İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin hazırladığı kapsamlı rapor, Avrupa'nın küresel rekabet sahnesinde kalıcı bir oyuncu olarak varlığını sürdürebilmesi için yıllık 800 milyar avro gibi devasa bir teknoloji yatırımı gerekliliğini ortaya koyuyor.

Draghi’ye göre, Avrupa'nın küresel teknoloji yarışında geride kalmamak için bahsi 800 milyar avro gibi yüksek bir yatırım yapması halinde bile, kıtanın ABD ve Asya karşısında tam rekabet gücü kazanmasını sağlamayabilir.

Çatı alev aldı

Avrupa'nın bu noktaya gelmesinde pek çok etken var. Draghi'nin raporunda da öne çıkan başlıklardan biri, kıtanın “statik sanayi yapısı” içinde sıkışıp kalması.

Dünyada savunma bütçeleri en yüksek olan ülkeler
Dünyada savunma bütçeleri en yüksek olan ülkeler

ABD ve Çin gibi ekonomilerin inovasyona yaptığı yoğun yatırımlar karşısında Avrupa, özellikle teknoloji alanında bürokrasi ve yavaş karar alma süreçleriyle geride kalıyor.

Volkswagen gibi Almanya'nın sembol sanayi devleri bile bu dönüşümde zorlanırken, şirket CEO’su Thomas Schäfer’in

Çatı alev aldı

ifadesi Avrupa sanayisinin krizini somutlaştırıyor.

Tesla ve Çin merkezli elektrikli araç üreticileri gibi hızlı yenilik yapan firmalar karşısında Avrupa’nın sanayi devi Volkswagen hızla pazar payını yitiriyor. Volkswagen, yüksek maliyetler ve rekabet sorunları nedeniyle Almanya'daki iki fabrikasını kapatmayı ve %10 maaş indirimi yapmayı planlıyor.

Çinli firmalara karşı üretim maliyetleri düşürme amacıyla 2025 ve 2026 yıllarında maaş zammı yapmama kararı aldı. CEO Thomas Schäfer’in açıklamaları, Volkswagen’in mevcut sanayi yapısının yavaş işleyişi nedeniyle büyük bir krizin eşiğinde olduğunu doğrularken, bu durum aynı zamanda Avrupa sanayisinin de karşı karşıya olduğu genel sorunları gözler önüne seriyor.

İnovasyon açığı

ABD ise Avrupa'nın bu zorluklarıyla tezat oluşturacak şekilde teknoloji yatırımlarını güçlü şekilde artırmaya ve inovasyon hızını yüksek tutmaya devam ediyor. Büyük Amerikan şirketleri, araştırma geliştirme faaliyetlerine büyük yatırımlar yaparken, start-up ekosistemi de yenilikçi projeleri destekliyor.

Draghi'nin raporunda değindiği üzere, ABD'nin piyasa değeri 1 trilyon avroyu aşan teknoloji devleri, son yıllarda küresel ekonomi üzerinde belirleyici bir etki yarattı. Amerika’nın bu yüksek teknolojiye dayalı büyümesi, büyük altyapı yatırımları ve teknolojiye yönelik teşviklerle destekleniyor.

Amerika inovasyon ve risk sermayesi ekosistemi sayesinde, yapay zekâ, biyoteknoloji ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda dünya liderliğini sürdürüyor. Draghi'nin Avrupa için önerdiği yatırımlar ABD'nin bu mevcut gücüne bir yanıt niteliğinde.

Draghi’ye göre Avrupa’nın inovasyon açığını kapatması ve rekabet gücünü artırması için ABD gibi yüksek riskli projelere kaynak ayırması ve daha hızlı karar süreçlerine sahip olması gerekiyor.

Yavaşlayan ekonomi ve demografik risk

Avrupa ekonomik dinamizmini kaybederken yaşlanan nüfusunun yüküyle de mücadele etmek zorunda. Draghi'nin raporunda, AB'nin kalkınmasını sürdürebilmesi için önemli yapısal değişiklikler yapılması gerektiği belirtiliyor.

Ancak kıtanın yaş ortalaması hızla artarken, iş gücüne katılım azalıyor. Sağlık ve sosyal güvenlik gibi maliyetler de artıyor.

Bu demografik yapı, Avrupa'nın sanayideki yerini korumak için büyük bir engel teşkil ediyor. Draghi, bu yapının radikal bir dönüşümle desteklenmesi gerektiğini vurguluyor ve Avrupa’nın yaşlanan nüfusuna rağmen küresel sahnede rekabet edebilir kalması için inovasyona dayalı bir kalkınma stratejisi önermesinin zorunlu olduğunu belirtiyor.

Türkiye genç nüfusta Avrupa lideri
Türkiye genç nüfusta Avrupa lideri

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Avrupa'nın kendini jeopolitik ve ekonomik anlamda güçlendirmesi gerektiğini savunuyor. Macron, Avrupa’nın ABD ve Çin gibi güçlerle başa çıkabilmesi için bağımsız bir savunma ve teknoloji politikası benimsemesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Macron’un ifadesiyle Avrupa, “ya refahından ya çevresinden ya da özgürlüğünden” ödün vermek zorunda kalabileceği bir noktada. Draghi ve Macron’un liderlik ettiği bu uyarılar, kıtanın radikal bir dönüşüm yapmadığı takdirde rekabet gücünü tamamen kaybedeceği yönünde güçlü bir mesaj veriyor.

Yükselen bölgeler ve gelişen Türkiye

Bu zorluklar karşısında gelişmekte olan bölgeler Avrupa’nın yerini alma yolunda hızla ilerliyor. Özellikle Çin, Hindistan ve Güneydoğu Asya ülkeleri, teknoloji ve üretim yatırımlarında Avrupa’ya karşı büyük bir avantaj elde ediyor.

Çin, altyapı projeleri ve yapay zekâ yatırımlarıyla Avrupa’nın endüstriyel üstünlüğünü tehdit ederken, Hindistan da dijital teknolojilerde küresel bir merkez olma yolunda büyük bir ilerleme kaydediyor. Asya-Pasifik bölgesi, Avrupa'nın demografik zorluklar ve bürokrasinin yavaşlatıcı etkileri altında geride kaldığı bu süreçte hızla öne çıkıyor.

Bu noktada Türkiye, özellikle savunma sanayiindeki gelişmelerle dikkat çekiyor. Türkiye, Bayraktar TB2 ve Bayraktar AKINCI gibi ileri teknolojiye dayalı insansız hava araçlarıyla küresel pazarın hâkimi haline geldi.

Türkiye dünyanın en büyük SİHA tedarikçisi
Türkiye dünyanın en büyük SİHA tedarikçisi

Uçak gemisi ihtiyacına etkin bir çözün sunan kısa pistli gemiler için geliştirilen Bayraktar TB3 SİHA ve ülkenin ilk insansız savaş uçağı Bayraktar KIZILELMA, jeopolitik risklerin arttığı bu dönemde dünyanın dikkatle izlediği projeler olarak öne çıkıyor.

Savunma sanayiinde milli üretime dayalı hava savunma sistemleri, gemiler ve yüksek teknolojiye sahip bileşenler gibi yenilikçi atılımlar yaparak, Avrupa’nın eksikliğini hissettiği bu alanda kendini kanıtlıyor.

Teknoloji geliştirmenin merkezinde olduğu TEKNOFEST gibi dev bir organizasyon ise özellikle genç nüfusun dijital dönüşümde etkin bir şekilde rol almasına öncülük eden bir yapı olarak dikkat çekiyor.

Türkiye'nin bu yükselişi Avrupa’nın geleneksel sanayiye dayalı ağır işleyen yapısı karşısında hızlı ve dinamik bir örnek olarak değerlendiriliyor.

Avrupa'nın önünde zor bir dönem

Draghi’nin de belirttiği üzere Avrupa, küresel rekabetten geri kalmamak için hızla dönüşüm geçirmeli. Ortak borçlanma ve yatırım projeleri, kıtanın geleceğini güvence altına alabilecek çözümler olarak öneriliyor.

Ancak Almanya gibi ülkeler, AB çapında ortak borçlanmaya dair çekincelerini sürdürüyor. Kıtanın büyük ekonomileri arasındaki bu anlaşmazlıklar Avrupa'nın ihtiyacı olan hızla karar almayı ve ilerlemeyi zorlaştırıyor.

Bugün Avrupa, yaşlanan nüfusu, yavaş karar alma süreçleri ve küresel teknoloji yarışında geride kalması nedeniyle ekonomik ve stratejik bir varoluş kriziyle karşı karşıya.

Draghi ve Macron gibi liderlerin uyarılarında dile getirdiği gibi radikal adımlar atılmazsa, Avrupa sadece geçmişteki gücünün gölgesinde kalan bir kıta olacak. Avrupa'nın bu krizden çıkışı; yenilikçi yatırımlar, hızlı politik dönüşüm ve bölgedeki dinamik oyuncularla daha entegre bir yapı kurmasına bağlı olacak.

Tartışma