Azerbaycan ile Ermenistan kalıcı barışa çok yakın

 7 Aralık'ta Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Ofisi ile Ermenistan Başbakanlığı Ofisi ortak bir bildiri yayınladı.

1. resim

Azerbaycan ile Ermenistan, Karabağ’ın 30 yıllık işgalini ve İkinci Karabağ Savaşı’nı sona erdiren 9 Kasım 2020 tarihli Moskova Deklarasyonu’ndan bu yana Rusya, Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başta olmak üzere farklı aktörlerin arabuluculuğunda görüşmeler gerçekleştiriyor. Bu görüşmelerin hedefi, Moskova’da imzalanan ateşkesin kalıcı barış anlaşmasına dönüştürülmesi ve bölgenin istikrar ve güvenliğinin sağlam bir zemine oturtulması.

Bu kapsamada 7 Aralık gecesinin sürpriz gelişmelere tanıklık ettiğini ifade etmek mümkün. İlk olarak Ermenistan, Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraf Devletler Konferansı'na (COP29) ev sahipliği yapmak için gerçekleştirdiği başvuruyu geri çekerek Azerbaycan'ın adaylığını desteklediğini açıkladı.

Bundan kısa bir süre sonra da Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı ile Ermenistan Başbakanlığı ortak bir bildiri yayınladı. Bildiride tarafların kalıcı barış anlaşmasının imzalanması için kararlı oldukları vurgulandı. Ayrıca tarafların esir değişimi konusunda anlaştığı ifade edildi.

Bahse konu olan bildiriden de anlaşılacağı üzere hem Bakü hem de Erivan, kalıcı barış anlaşmasının imzalanmasının rasyonel olduğu kanaatinde. Tarafların çıkarlarına ilk olarak Azerbaycan açısından bakmak gerekirse, Bakü’nün sınırlarında istikrarın sağlandığı, çatışma riskinin olmadığı bir ortamda bölgesel çekim merkezi haline geleceği öngörülebilir. Özellikle de Azerbaycan, Kafkasya’daki istikrarsızlık unsurları tamamen ortadan kaldırıldığında, Orta Koridor bağlamında enerji ve lojistik koridorlar vesilesiyle jeoekonomik önemini artıracak. Azerbaycan’ın Nahçıvan ile kara bağlantısının teşkil edilmesi ise ülkenin toprak bütünlüğünü pekiştirecek.

Aynı zamanda bu gelişmenin Türkiye ile Türk Dünyası arasındaki kesintisiz kara bağlantısını sağlayacağı ve dolayısıyla Bakü - Erivan hattında imzalanacak kalıcı barış anlaşmasının Türk Dünyası entegrasyon süreçlerine olumlu yansıyacağı söylenebilir. Bu da Türk Devletleri Teşkilatı’nın güçlenmesi demek.

Buna Kuşak ve Yol Projesi çerçevesinde Çin’den başlayıp Orta Asya üzerinden Hazar Denizi’ni geçerek Kafkasya ve Anadolu rotasını takip eden bağlantı çerçevesinde Çin mallarının Avrupa’ya taşınmasını da dahil etmek mümkün. Zira Orta Koridor, diğer koridorlara kıyasla en düşük maliyetli, en kısa ve en güvenli koridor. Barış anlaşmasının bu güvenlik ortamını çok daha sağlıklı bir noktaya taşıyacağı aşikar.

Dolayısıyla yalnızca Azerbaycan’ın değil, söz konusu güzergahta bulunan tüm devletlerin kazanım elde edeceği bir ortam yaratılabilir. Hiç şüphesiz bu sürecin kazananlarından biri de Ermenistan olacak.

Bilindiği gibi Ermenistan, Karabağ’ı 30 yıl boyunca işgal altında tutmuş; ancak bu işgal, Ermeni halkına fakirlikten başka bir şey getirmemiştir. Azerbaycan ve Türkiye ile sınırları kapalı olan Ermenistan, dünyadan izole olmuş ve bu da Ermenistan’ı Rusya ve İran’a muhtaç bir konuma sürüklemiştir. Esasen Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın farkında olduğu gerçek de bu.

Açıkçası Ermeni halkı da bu realiteyi idrak etmiş durumda. Bunun göstergesi ise İkinci Karabağ Savaşı’nın kaybedilmesinin ardından Ermeni diasporasının ve Karabağ Klanı’nın kışkırymasıyla başlayan protestolara ve Ermeni ordusundaki radikallerin provokasyonu sonucu dönemin Ermenistan Genelkurmay Başkanı Onik Gasparyan’ın verdiği muhtıraya rağmen Paşinyan’ın erken seçimden ezici bir zaferle çıkmış olması.

Mevzubahis zafere rağmen ateşkes anlaşmasının henüz imzalanmamış olması, Ermenistan’ın kendi iç dinamikleriyle ilişkili. Paşinyan yönetimi, bir yandan Karabağ Klanı’nın harekete geçirdiği toplumsal hareketlerle, diğer taraftan da Karabağ’ın işgalini endüstrileştirmiş diasporaların baskısıyla karşı karşıya. Dahası ASALA gibi örgütler de yeniden aktive olacağını dile getiren videolarında Paşinyan’ı ve hükümetindeki bakanları ölümle tehdit etti. Buna Ermeni diasporlarının önde gelen isimleriğnin tehditleri de dahil.

Bu süreçte Ermeni lider, ateşkes konusunda olumlu mesajlar verse de iç siyasetin getirdiği baskı nedeniyle iki konuyu barışın önündeki temel engellere dönüştürdü. Bunlardan ilki, sınırların belirlenmesi hususu. İkincisi ise Zengezur Koridoru’nun açılması.

Kalıcı barış anlaşmasına giden sürecin uzaması ise ateşkesi kırılganlaştırıyordu. Zaman zaman gerçekleşen sınır ihlallerine bağlı çatışmalar da bunun göstergesiydi. Ancak son dönemde gerçekleşen heyetler arası görüşmeler, bu konuda ilerleme kaydedildiğini gösteriyor. Aslında Azerbaycan’ın Hankendi’deki 24 saatlik terörle mücadele operasyonunda Paşinyan hükümetinin takındığı tavrın da yapıcı olduğunu ifade etmek mümkün.

Nihayetinde 7 Aralık bildirisi, Azerbaycan ile Ermenistan’ın barış anlaşmasına giden süreçteki zorlu virajları aştığını gösteriyor. Artık kalıcı barış anlaşması çok da uzak değil. Bu ise yalnızca iki ülkenin değil, tüm bölgenin refahına ve güvenliğine katkı sağlayacak oldukça mühim bir gelişme.

Tartışma