gdh'de ara...

Basın Kanunu'nda değişiklik teklifi TBMM'ye sunuldu

Basın, sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenlemeler içeren kanun teklifi, TBMM Başkanlığına sunuldu.

1. resim
27.05.2022

AK Parti ve MHP milletvekillerinin imzasını taşıyan basın, sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenlemeleri içeren Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Başkanlığına sunuldu.

Teklifin gerekçesinde, teknolojinin önemli sonuçlarından birinin de internet olduğu, internet üzerinden geliştirilen ve her geçen gün artan kolay erişim ve iletişim yöntemlerinin, "sosyal medya" kavramını toplumsal yaşamın merkezine taşıdığı belirtildi.

İnternetin, haber ve bilgiye erişimi kolaylaştırdıkça ve hızlandırdıkça, buna bağlı olarak sosyal medyanın kullanımının da arttığı vurgulanan gerekçede, bu artışın, yeni ve farklı temalı sosyal medya platformlarının oluşmasına, kişilerin zamanının büyük bölümünü bu platformlarda geçirmesine neden olduğuna işaret edildi.

Gerekçede, "Öyle ki dijitalleşme ortamıyla bağlantılı olarak yeni sosyal problemlerin, kişilik bozukluklarının ya da psikolojik hastalıkların tartışıldığı bir dünyaya doğru gidildiği uzmanlarınca dile getirilmektedir. Diğer taraftan dijital dünyanın insan hayatında fazlasıyla etkili olması ve sosyal medya platformlarının bu denli çeşitlenmesi, kişilerin gerek sosyolojik gerek hukuki birçok problemle veya kişisel haklarının ihlaliyle karşılaşmasını beraberinde getirmiştir." ifadelerine yer verildi.

"Düzenleyici bir rol üstlenmesidir"

Sosyal ağ sağlayıcılarının ya da dijital dünyanın arka planında rol alan diğer aktörlerin, geniş çaplı kullanıcı sayıları ile kullanıcı verilerinden yararlanarak elde ettikleri gelire ya da özel bilgiye rağmen, kişilerin haklarının korunması noktasında ihtiyaç duyulan önleyici ve koruyucu mekanizmaları geliştirmediklerinin gözlemlendiği ifade edilen gerekçede, bu aktörlerin etkin tedbirler almadıklarına, kullanıcıların ve devletlerin haklı taleplerine direnç gösterdiklerinin görüldüğüne dikkati çekildi.

İnternet ortamının; ulusal sınır tanımayan olgusunun, kötü niyetli kullanıcıların kimliklerini gizleyerek yasa dışı iş ve eylemlerini hayata geçirmesine fırsat tanıdığının altı çizilen gerekçede, şunlar kaydedildi:

"Sahte isim ve hesaplarla yasa dışı içerik oluşturup paylaşma, farklı siyasi düşüncedeki kişilere, herhangi bir alanda rakip olarak gördüklerine, farklı dinlere veya milletlere yönelik küfür, iftira veya hakaret etmek, karalamak ya da itibarsızlaştırmak, nefret ve ayrımcılığa zemin oluşturmak amacıyla kullanıldığı durumlarda internet, düzenleme yapılması gerekli alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda kişilik hakları ihlal edilen bireyler, anayasal güvence altında olan haklarının korunması noktasında devletten beklenti içine girmektedirler. Devletin bu alanda ki yükümlülüğü, temel hak ve özgürlüklerin korunacağı ve aynı zamanda ifade özgürlüğünün de güvence altına alınacağı düzenleyici bir rol üstlenmesidir. Bunun sonucunda devletlerin vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini hem diğer kullanıcılara hem de sosyal medya platformlarına karşı koruması gerekmektedir."

"Dezenformasyonun vardığı nokta mücadeleyi zorunlu kılmıştır"

Bazı Avrupa ülkeleri ile ABD'nin, dijital dönüşümün küresel ölçekte ve toplumun tüm kesimlerinde hissedilir hale gelmesiyle, bu alanda yeni regülasyonlar yaptığı belirtilen gerekçede, AB'nin de Dijital Hizmetler Yasası ile Genel Veri Koruma Tüzüğünde öncü regülatör olarak gerekli adımları attığı anımsatıldı.

Türkiye'nin de dijital dünyada vatandaşlarının karşılaştığı sorunları, gerçek dünyada olduğu gibi çözebilmek adına, söz konusu diğer ülke ve uluslararası kuruluş düzenlemelerini dikkate alarak gerekli adımları atmayı hedeflediği bildirilen gerekçede, bu adımların zemininde, özellikle ifade özgürlüğüne temas eden noktalarda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan hükümlerin yer aldığı aktarıldı.

Anayasanın ilgili hükümleri ile tanınarak koruma altına alınan temel hak ve özgürlüklerin, gerçek dünyada olduğu gibi, dijital dünyada da korunmasının amaçlandığı vurgulanan gerekçede, dijital dünyada da insanların onur, şeref ve saygınlığının, kişisel haklarının, özel hayatlarının dokunulmazlığının ve kişisel verilerinin korunması gerekliliğine işaret edildi.

Bu bağlamda, yalan haberi kasıtlı olarak üretme ve yayma eyleminin, birey ve toplum iradesini ipotek altına alan, vatandaşların gerçek bilgiye ulaşma hakkını engelleyen ciddi bir tehdit haline geldiğinin açık olduğu kaydedilen gerekçede, "Bu tehdit, başta ifade özgürlüğü ve haber alma özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını engellemeye yöneliktir. Gelişen teknoloji ile birlikte dezenformasyonun vardığı nokta, temel hak ve özgürlükleri korumak adına bu tehditle mücadele etmeyi zorunlu kılmıştır. Bu çerçevede mevzuatımızda ki mevcut düzenlemeleri yeni duruma uygun hale getirmeye yönelik ilave düzenlemeler yapılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır." değerlendirilmesinde bulunuldu.

İnternet haber sitelerinde çalışanlar için getirilen haklar

Teklifin gerekçesinde, bilgiye ulaşabilme kolaylığının, interneti diğer iletişim araçlarının önüne geçirdiğine ancak internet haber siteleri ve çalışanlarının, gazetelere ve gazetecilere tanınan haklardan yararlanamadıklarına işaret edildi.

Bu durumu ortadan kaldırabilmek amacıyla teklifle, internet haber siteleri çalışanlarının, yazılı medyada çalışan basın mensupları ile eşit şartlara sahip hale getirilmesinin amaçlandığı vurgulanan gerekçede, internet haber sitelerinde fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanların da gazeteci tanımına dahil edileceği, bu sayede ifade özgürlüğü ve doğru haber alma hakkının kuvvetlendirilmesinin hedeflendiği aktarıldı.

Teklifin gerekçesinde, Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanunda, internet haber sitelerini de kapsayacak şekilde değişiklik yapılması, resmi ilan ve reklamların bu mecralarda belirli kurallar çerçevesinde yayınlanmasının sağlanmasının öngörüldüğü belirtildi.