BBC: İran'in misilleme saldırısı Netanyahu'ya nasıl can simidi oldu?

İran'in misilleme saldırısı Netanyahu'ya nasıl can simidi oldu? İsrail, ABD ve İngiltere gibi müttefiklerinin itirazına rağmen İran'a karşılık verecek mi?

1. resim

İngiltere'nin önde gelen yayın organlarından BBC'de, İran'ın İsrail'e yaptığı misilleme saldırısının olası etki ve sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

İran'ın 1979'daki İslam Devrimi'nden bu yana süren düşmanlığın ardından ilk kez İsrail'e doğrudan bir saldırı düzenlediğine dikkat çekilen analizde, bu saldırının uluslarası baskılar altında olan Netanyahu ve hükümetine bir can simidi olduğu ve Gazze'nin bir süre manşetlerden düştüğü belirtildi.

Analizde ayrıca, İsrail'in karşılık verme niyetinin ABD tarafından engellenmek istendiği ancak Orta Doğu'da daha büyük bir savaşa ve daha derin bir küresel krize doğru kayışın devam ettiği belirtildi.

İşte BBC'de yayınlanan analiz:

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun büyük bir baskı altında olduğu günlerin üzerinden henüz çok fazla zaman geçmedi.

World Central Kitchen'dan yedi yardım görevlisinin 1 Nisan'da Gazze'de İsrail ordusu tarafından öldürülmesinin ardından ABD Başkanı Joe Biden nihayet sorunlu müttefikine karşı sabrını yitirmiş görünüyordu.

Aynı gün İsrail, Şam'daki İran diplomatik yerleşkesine saldırarak üst düzey bir generali ve en az altı subayı öldürdü ve elçiliklere saldırıyı yasaklayan yasal sözleşmeleri ihlal etti.

İsrail, inandırıcı olmayan bir şekilde, İran'ın yıktığı konsolosluk binasını askeri bir karakola dönüştürerek bu korumayı kaybettiğini iddia etti. İran misilleme yapacağına söz verdi ama üst düzey komutanlara yönelik daha önceki saldırılar eylemden çok laf üretmişti.

İran dışında Şam'a yönelik saldırı, ABD merkezli bir yardım kuruluşu olan World Central Kitchen ekibinin öldürülmesinin yarattığı kızgınlığın gölgesinde kaldı.

Beyaz Saray, Başkan Biden'dan öfkeli bir açıklama yayınladı. Ama bu tek başına bir olay değildi. İsrail yardım görevlilerini ya da Filistinli sivilleri korumak için yeterince çaba göstermiyordu.

Biden, Netanyahu ile yaptığı öfkeli bir telefon görüşmesinde büyük tavizler talep etti ve Gazze'de yaşayanlar yardımlara rahat ulaşmalı şartını ortaya koydu.

Biden, İsrail'in daha fazla sınır kapısının yanı sıra Gazze'nin kuzeyinde açlıktan ölmek üzere olan çocuklara bir saatten az bir mesafede bulunan Aşdod'daki konteyner limanının da açılması gerektiğini iletti.

Başbakan Netanyahu ise bu görüşmenin ardından işlerin değişeceği sözünü verdi. Ancak görünen o ki; buna rağmen İsrail kamuoyunu oyalıyordu.

Netanyahu, Beyaz Saray'dan gelen baskının yanı sıra, İsrail parlamentosundaki destekleri sayesinde koalisyonunu iktidarda tutan aşırı milliyetçilerin de baskısı altındaydı. Zira bu isimler, savaşın İsrail'e Gazze'deki Yahudileri yeniden yerleştirmek için paha biçilmez bir fırsat sunduğuna inanıyorlar.

Bölgedeki Yahudi yerleşimleri İsrail tarafından 2005 yılında bölgeden tek taraflı çekilmenin bir parçası olarak boşaltılmış ve yıkılmıştı.

Geçen haftanın sonunda ABD bu konuda da baskıyı arttırmaya başladı.

İsrail'in altı aydır Gazze'ye uyguladığı kuşatmanın dünyanın en acil gıda krizine yol açtığı hem dostları hem de düşmanları için açıktı. ABD'nin İsrail'e tedarik ettiği silahların kullanımına koşul getireceğine dair bir başka spekülasyon patlaması daha yaşandı.

Cumartesi sabahı, İran'ın İsrail'e saldırısından saatler önce The New York Times, özellikle ABD Kongresi'ndeki önde gelen Demokratlar arasında derinleşen öfkeyi yansıttı. İsrail'e silah sevkiyatının durdurulması çağrısında bulundu ve Binyamin Netanyahu'ya yüklendi.

"İran Netanyahu'ya can simidi sundu"

The New York Times yayın kurulu "İsrail'e Askeri Yardım Koşulsuz Olamaz" başlığı altında Netanyahu ve hükümetindeki sertlik yanlılarını Amerika ile aralarındaki "güven bağını" kopardıkları için eleştirdi.

Ancak bu yazının hemen ardından İran'ın İsrail'e yönelik ilk doğrudan saldırısı Netanyahu'ya bir can simidi sundu.

ABD ve diğer Batılı müttefikler, askeri işbirliğinin olağanüstü bir başarısı olarak, İsrail'in İran tarafından fırlatılan 300'den fazla insansız hava aracı ve füzeyi düşürmesine yardımcı oldu.

Ancak hiçbir Arap lider İsrail'in Gazze'deki savaşını Ürdün Kralı Abdullah kadar sert bir şekilde eleştirmedi. Ürdün'ün hava kuvvetleri operasyona katılarak İsrail'e yönelen füze ve insansız hava araçlarını düşürdü.

İsrail'e yapılan askeri yardımların şarta bağlanması çağrıları yerini dayanışma ifadelerine bıraktı.

Başbakan Netanyahu'nun önüne yeni siyasi fırsatlar çıktı. Gazze en azından bir süre manşetlerden düştü.

Ancak baskı ortadan tam olarak kalkmadı. İsrail'in bir sonraki hamlesi bu baskıyı daha da arttırabilir.

Biden bundan sonra ne olması gerektiğini düşündüğünü çok açık bir şekilde ifade etti.

Biden;

“İsrail bu olayda, yapılan savunma ile kendisi içim bir zafer ilan etmeli ve karşılık vermemeli.”

açıklamasında bulundu.

Biden, Amerika'nın İsrail'e desteğinin "demir gibi sağlam" olduğunu bir kez daha ilan etti.

Bu, 7 Ekim'deki Hamas saldırılarından bu yana izlediği tutarlı politikaya uygundu. Biden ve yönetimi, İsrail'e Gazze'de yıkıcı ve ölümcül bir etkiyle kullanılan büyük miktarda silah sevkiyatı yaparken bile Ortadoğu'da daha geniş çaplı, topyekün bir savaşı engellemek için çok çalıştı.

Ekim ayından bu yana İsrail silahları ve onlara eşlik eden diplomatik desteği kabul etti ve Joe Biden'ın savaş kanunlarına saygı gösterilmesi ve sivillerin korunması yönündeki giderek daha çaresiz ve öfkeli hale gelen çağrılarını görmezden geldi.

"İran'a karşılık verilmemeli"

Müttefiklerinin İran'a karşı eşi benzeri görülmemiş askeri işbirliğinden sadece birkaç gün sonra yaşanan gelişmelere bakıldığında, İsrail'in Biden'ın misilleme yapmama tavsiyesini görmezden gelmeye kararlı görünüyor.

Tıpkı Biden gibi, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da saldırı sırasında bölgeye savaş uçakları gönderdi. Her ikisi de İran'ı kınadı ve her ikisi de İsrail'i karşılık vermemeye çağırdı.

İsrail'de uzun süredir devam eden inanç ve içgüdülerle karşı karşıya geliyorlar. Bunlardan biri İsrail'in hayatta kalmasının saldırılara ezici bir güçle karşılık vermeye bağlı olduğuna dair derin inanç.

Bir diğer başlık ise, Binyamin Netanyahu'nun iktidarda olduğu yıllar boyunca pek çok kez dile getirdiği ve İran'ın İsrail'in en tehlikeli düşmanı olduğu ve Yahudi devletini yok etmeye kararlı olduğu görüşü.

Pek çok İsrailli de bu görüşü paylaşıyor.

Şimdi, 1979'daki İslam Devrimi'nden bu yana yıllarca süren düşmanlığın ardından İran ilk kez İsrail'e doğrudan bir saldırı düzenledi. Uzun süredir gizli yürütülen bir savaş gölgelerden çıktı.

İsrail, sorunun karşılık verip vermeyeceği değil, ne zaman ve nasıl karşılık vereceği olduğunu söyledi. Savaş kabinesi topyekün bir savaşı ateşlemeden bunu nasıl yapacağını tartışıyor.

Ancak sonuçta herhangi bir saldırı, İran'ın da kapsamlı bir savaş istemediği ve buna göre karşılık vereceği kumarını oynayacak. Bu tehlikeli bir varsayım. Her iki taraf da diğerinin niyetini şimdiden fena halde yanlış değerlendirmiş durumda.

Binyamin Netanyahu ve hükümeti bir kez daha İsrail'e düşmanlarına karşı yardım etmek için elinden geleni yapan müttefiklerinin isteklerini görmezden gelmeye kararlı.

Netanyahu'nun aşırı milliyetçi müttefikleri İran'a ezici bir saldırı yapılmasını talep ediyor. İçlerinden biri İsrail'in "çılgına dönmesi" gerektiğini söyledi.

Aynı zamanda Gazze'deki insani felaket de devam ediyor. Bu nedenle uluslararası dikkatler Gazze'den uzaklaştı ama geri dönecek.

İsrail ordusu hala Gazze'de operasyon yapıyor ve sivilleri öldürmeye devam ediyor. Batı Şeria'da Filistinliler ve Yahudi yerleşimciler arasındaki ölümcül şiddet yeniden tırmanışa geçti. İsrail'in Hizbullah ile sınır savaşı hızla tırmanabilir.

İran, İsrail'in saldırması halinde daha güçlü bir şekilde misilleme yapma sözü verdi. İran Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanı Hüseyin Bakıri, İsrail'e yönelik yapılan saldırının "sınırlı" olduğunu söyledi ve İsrail'in misilleme yapması halinde "çok daha büyük" bir karşılık verecekleri sözünü verdi.

Amerikalılar İsrail'in İran'a saldırması halinde yardım etmeyeceklerini söylediler.

Ancak Joe Biden'ın İsrail'in güvenliğine "demir gibi" bağlılık tanımının, İran'ın bir İsrail saldırısına kendi saldırısıyla karşılık vermesi durumunda ABD'yi kenarda tutacağına inanmak zor.

Orta Doğu'da daha büyük bir savaşa ve daha derin bir küresel krize doğru kayış devam ediyor.

Kaynaklar

Tartışma