Biden Orta Doğu ziyareti öncesi neden Washington Post'un kapısını çaldı?
ABD Başkanı Joe Biden'ın neden Orta Doğu ziyaretlerini ilk neden Washington'tan verdiğini kimse düşünmedi.
ABD Başkanı Joe Biden'ın neden Orta Doğu ziyaretlerini ilk neden Washington'tan verdiğini kimse düşünmedi. Neden özellikle bu gazeteyi seçtiğini bilen yok!
Mısırlı araştırmacı yazar Süleyman Cevdet, ABD Başkanı Biden'ın Washington Post'a röportaj vermesinin arkasında yatan sebebi yazdı:
Beyaz Saray’a ve Ortadoğu’ya iki başkan taşıyan gazete: Washington Post
ABD Başkanı Joe Biden dün, İsrail'de başlayan ve yarın Cidde'de iki gün devam edecek bölge ziyaretine hazırlıklarına ilişkin yazısını yayınlamak için yalnızca Amerikan gazetesi ‘The Washington Post’u’ seçti. Neden özellikle bu gazeteyi seçtiğini bilen yok!
En sevdiği gazete olduğu için mi? Sabah kahvesiyle birlikte okuduğu için mi? Yoksa dünyanın en yaygın gazetesi olarak tanımlanan New York Times’a karşı siyasi bir manevra olarak mı? Neden böyle bir manevra yapsın ki?
Peki; 2016 başkanlık yarışındaki zaferinden sonra inatçı siyasi rakibi Donald Trump'ın ziyaret ettiği gazete olduğu için mi? Olabilir.
New York Times, adaylığı sırasında Trump ile düşmanlığa yakındı. Ancak Trump kısa bir süre sonra kazanır kazanmaz gazetenin genel merkezini ziyaret etti.
Ziyaretten dolayı gayet hoşnut görünen, editörler ve çalışanlar ile şakalaşan Trump, iyi bir ruh halinde olduğu imajı veriyordu. Ancak Biden'ın bunun yerine, yayınlandığı andan itibaren dünya gazetelerinin alıntı yaptığı bu yazısını yayınlamak için Washington Post’u tercih etmesinin sebebini arıyorsak bu yeterli bir sebep gibi görünmüyor.
Beyaz Saray'ın efendisi, konu basın olduğunda Trump'ın tam tersi hareket ettiğini ve bir türünü diğerine tercih ettiğini mi söylemek istiyor? Bu da mümkün. Çünkü eski Başkan’ın New York Times'ı ziyareti o dönemde ve sonrasında da göründüğü gibi değildi.
Onu kendi tarafına çekmek veya bunu yapamasa bile kötülüğünden kaçınmak, en azından tarafsız olmasını sağlamak istiyordu! Trump'ı yönetimi sırasında ve ondan önce Hillary Clinton ile başkanlığa aday olduğu dönemde takip ettik.
Bildiğimiz kadarıyla geleneksel medyaya az ya da çok olsun meyilli değildi. Nitekim onun meşguliyeti, nasıl kullanılacağını bildiği ve kullanmakta iyi olduğu yeni medya ile ilgiliydi ki kendisini Beyaz Saray'a taşıyan tam da bu medyaydı. Trump bu medyaya hayrandı. Detoksifiye etme arzusu dışında geleneksel medyayla pek meşgul olmadı. Oysa bu Amerika gibi bir ülkede halen güçlüdür ve etki etme kabiliyetine sahiptir.
Biden yazısını yönetimi tarafından yapılan resmi bir açıklama şeklinde de yayınlayabilirdi.
Ayrıca insanlar arasında geniş bir kullanım alanı bulunan sosyal paylaşım sitelerinden biri aracılığıyla da… Böyle bir durumda kimse onu kınayamaz ve bir şey diyemezdi. Ancak tiraj, okuyucuları üzerindeki ve karar alma sürecindeki etkisi ve belki de güvenilirliği açısından bile ülkesinde ikinci sırada gelen gazeteyi seçti.
Onun için bu müteşekkir olunması gereken bir seçimdir. Bunun sebebi ise sorumluluk sahibi ve okuyucuya ilettiği her şeyde bu sorumluluğun sınırları içinde hareket eden basından yana olmaktır. Yeni medyanın bu sorumluluğu bilmediği ve biliyorsa bile uygulamadığı bir sır değil.
Geleneksel medya ile Trump'ın sıklıkla kullandığı medya arasında bir karşılaştırma yapılırsa, bu karşılaştırma bize her durumda geleneksel basının bize sunduklarından sorumlu olduğunu ve profesyonelliğini gösterecektir. Yeni ve farklı medya ise şimdiye kadar özgürlüğün ve sorumluluğun diğer yüzü olduğunu fark etmedi. Biden bunlardan ilkini tercih etti. Çünkü yazısını dünyaya ve dünyanın ötesinden bölgemize taşıyacak platform arıyordu.
Elbette Washington Post onun fikirlerini bize kadar taşıdı. Şayet istersek dünyanın bu bölgesine yaptığı yolculukta kendisinin de taşıdığını söyleyebiliriz. Çünkü bir adam, yani genel olarak bir kişi, inandığı ya da bir bölgede duyurmak istediği fikirlerinden başka bir şey değildir.
Bir de bu adam ABD başkanı ve bölge de Ortadoğu ise! Elbette Beyaz Saray'ın efendisi iyi biliyor ki bu gazete hiçbir ABD’linin unutamayacağı bir tarihe sahiptir.
Bu gazete, rakip partiye yönelik casusluğunun detaylarını okuyucularla aktardığında Nixon'ın Beyaz Saray'dan çıkmasına sebep olmuştu. Ancak Washington Post için mesele yalnızca Nixon'ın görevinden ayrılmasına değil, aynı zamanda Gerald Ford'un Oval Ofis'e girmesine de neden olmasıydı. O sıra Ford, Nixon'ın yardımcısıydı ve anayasada başkanlık pozisyonunun boşalması halinde yardımcısının doğrudan seçimler olmaksızın başkan yardımcısının başkanlık koltuğuna geçeceğini öngörüyordu ki halen de öyledir.
İşte o dönemde olan tam da buydu. Bu, Ford'un Washington Post'un ön sayfasında, manşette yer alan ifadelerinde dile getirdiği şeydi ki yazılı tarihin manşetleri arasında türünün tek örneği olmayı sürdürecektir.
Gazetenin başkentteki genel merkezini ziyaret edenler, bu manşetin yanından geçmiş olmalılar. Yetkililer bu manşeti alıp Nixon'ın yerine geçen yeni başkanın fotoğrafını içeren bir çerçeveye koyup astılar. Duvarda bir çerçeve içinde asılı olan bu büyük manşette Ford’un şu ifadeleri yer alıyor:
“Başkanlığı bu gazete sayesinde elde ettim!”
Nitekim gazete, ünlü “Watergate” skandalı kampanyasını başlatıp bunu sonuna kadar devam ettirmeseydi ve kampanya 1974'te Nixon'ın istifasıyla sona ermeseydi Ford bu kadar kolay başkan olamazdı. Ford, Nixon'ın görev süresinin soruna kadar başkanlık koltuğunda kaldı. Ardından seçimlerde Demokrat aday Jimmy Carter'a karşı yarıştı ve küçük bir farkla kaybetti. Dolayısıyla Washington Post olmasaydı, Ford’un adı Beyaz Saray'dan geçen başkanlar listesinde yer almazdı.
> Washington Post Ford'u doğrudan Beyaz Saray'a taşıdı.
Sonra Biden, sayfalarında yayınladığı yazısındaki fikirleri aracılığıyla kendisini dolaylı olarak Orta Doğu'ya taşıması için bu gazeteyi seçti. Bu genellikle basın dünyasında nadir görülen bir şeydir ve farklı bir Amerikan gazetesiyle tekrarlanması pek olası değildir. Çok sayıda gazete olmasına ve birçoğunun okuyucuların elinde bulunmasına rağmen durum bundan ibarettir!