Bir Savunma Sanayii şirketinden ötesi: Baykar

Türkiye'de yerli ve milli sihaların fikir babası olarak kabul gören Özdemir Bayraktar'ın temellerini attığı ve bir aile şirketi olarak yükselen Baykar bugün Türkiye'de bir savunma sanayii şirketi olmaktan fazlasını ifade ediyor.

1. resim
14.07.2022

Türkiye'nin savunma sanayiinde son dönemin en çok konuşulan ürünlerinin mucidi: Baykar

Özdemir Bayraktar'ın vefatından sonra Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlenen Selçuk Bayraktar aynı zamanda şirketin Teknoloji Lideri.

Abi Haluk Bayraktar ise Genel Müdür olarak görev yapıyor.

Baykar'ın serüveninin başladığı noktada şirket yöneticileri bugün şirketin geldiği konumu hayal etmişler miydi bilmiyoruz. Fakat bugün Baykar'ın ortaya koyduğu vizyon ve stratejinin bir savunma sanayii şirketinden çok ileride olduğu, uluslararası arenada da tescillenmiş durumda.

Baykar’ın oluşturduğu eko-sistem sadece savunma ürünleri üretmekle kalmayıp, gençleri ve toplumu teknoloji alanına yakınlaştırmayı amaçlayan kapsamlı bir vizyon. Baykar, ortaya çıkardığı sinerji ile gelecek nesillerin yetişmesinde ve toplumsal farkındalık oluşmasında ciddi bir rol oynuyor.

Ancak tüm bu sinerji ve faaliyetler arasında Baykar’ı bir savunma sanayii şirketinden farklı kılan şey, şirketin ihracat başarıları ile Türk dış politikasına olan olumlu etkisi.

Dünyadaki tüm savunma sanayii şirketleri ürünlerini pazarlamak ve satmak için farklı devletlerle ve temsilcilerle iletişim ve ilişki kurmakta.

Örneğin ABD’deki savunma sanayii şirketlerinin bazı silah satışlarının gerçekleşmesi için Amerikan Senatosu’nda lobi faaliyetleri yaptıkları veya Amerikan dış politikasını kendi kazançları için yönlendirmeye çalıştıkları bilinen bir durum. Bu durumu dünyadaki silah sektörünün olağan akışı olarak değerlendirebiliriz.

Ancak, bir dünya devi haline dönüşen Baykar’ın vizyonunda durum çok daha farklı. Baykar'ın şirketin finansal çıkarlarını öncelemeyen, Türkiye’nin imajını önemseyen bir yaklaşımı mevcut.

Selçuk Bayraktar yakın zamanda İngiliz yayın kuruluşu The Telegraph'a verdiği röportajda [https://haber.gdh.digital/kebap-evet-ucak-mi-hayir-selcuk-bayraktar-telegraph/] drone yapmalarındaki asıl amacı; "kar elde etmek değil, ulusumuzu bağımsız ve güçlü kılmak için yüksek teknolojili havacılık unsurları geliştirmek” olarak özetliyor.

Baykar, kısa süreli gelir elde etmek yerine, hem kendisinin hem de Türkiye’nin prestijine katkı sunarak, gelecekte tüm Türk savunma sanayii şirketleri için alan açmaktadır.

*

Nasıl mı?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından Türkiye bir denge politikası izlemeye başladı.

Bu politika sayesinde olumlu bir sonuç çıkmasa da, Türkiye İstanbul’da tarafları bir araya getirmeyi başardı ve dünyanın kıtlık tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı bu dönemde Ukrayna tahılının çıkarılması için rol oynamaya devam ediyor.

Özellikle ilk aylarda Türkiye’nin bu tutumuna karşı dünya kamuoyunda bir anlayış hakimken, zamanla algı değişmeye başladı. İstanbul’daki barış görüşmelerinin beklenen sonucu vermemesi, Rusya’nın Buca’daki katliamı, Rusya’nın Ukrayna'ya ait tahılları çalması ve savaşın uzayacağının belli olması, Türkiye’ye karşı yürütülmek istenen algıların önünü açtı.

NATO içerisinde Rusya’ya karşı yaptırım uygulamayan tek ülkenin Türkiye olması, Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini sürdürmesi ve Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınmasına koyduğu şerhler, Türkiye düşmanı lobilerce Türkiye’nin NATO içerisinde bir Truva atı olduğu yönünde suistimal edilmeye çalışıldı.

Hatta bu lobiler bir adım daha ileriye giderek, Türkiye’nin Ukrayna’ya herhangi bir askeri yardımda bulunmadığı ve sadece parası karşılığında satış gerçekleştirdiği algısını oluşturmaya çalıştılar.

Türkiye aleyhinde yürütülen bu süreçte Baykar'ın doğal bir yaklaşımla attığı adımlar rüzgarı tersine çevirdi. Ukrayna Savunma Bakanlığı’nın yayınladığı Bayraktar TB2 görüntüleri ve Ukraynalıların yaptığı Bayraktar şarkıları ile zaten Baykar Türkiye’nin Ukrayna politikası için önemli bir rol üstlenmiş durumdaydı.

Ancak bu rol Litvanya Savunma Bakanı’nın başlattığı Ukrayna için Bayraktar TB2 kampanyası ile daha da önemli hale geldi.

Kampanya sonucunda sivil halktan toplanan para ile Ukrayna’ya alınmak istenen adet Bayraktar TB2 SİHA, Baykar tarafından karşılıksız olarak Ukrayna için hibe edilirken, toplanan paranın Ukrayna halkının insani ihtiyaçları için harcanması talep edildi.

Bu açıklama ile dünya kamuoyu, Türkiye’nin Ukrayna’ya kendisini koruması için İnsansız Hava Aracı hibe ettiğini duymuş oldu.

Daha sonra Ukrayna Ukraynalı sunucu Sergiy Prıtula tarafından başlatılan kampanyada Ukrayna halkı, kendi silahlı kuvvetleri için 3 adet Bayraktar TB2 alımı için rekor sürede para topladı.

Baykar bu kampanyaya karşılık, yine para almadan, 3 Bayraktar TB2'yi Ukrayna'ya hibe ederek, toplanan bağışların Ukrayna'nın onurlu halkının faydasına kullanılmasını talep etti.

Bu açıklamalar bazı kesimler tarafından Baykar’ın reklamı olarak değerlendirilebilir. Fakat bu durum gerçeği yansıtmamaktadır. Baykar’ın üretmiş olduğu Bayraktar TB2, harp alanlarında operasyonel yeterliliklerini kanıtlayan, harp paradigmalarını değiştiren bir insansız hava aracı olarak dünyada kabul görmüş durumdadır.

Ukrayna'ya, Rus ordusu karşısında böylesi bir başarı elde ettiren bir silah sisteminin hiçbir reklama ihtiyacı yoktur. Harp alanlarındaki başarısı, bugün onun için, ülke yöneticilerinin de dahil olduğu hibe kampanyaları düzenlenmesini sağlayan en büyük etkendir.

Baykar’ın aldığı bu kararlar elbette Ukrayna ile dayanışmanın bir sonucudur. Ve bu dayanışmanın sonucunda, şüphesiz Türkiye'nin dış politikada eli güçlenmiştir.

Litvanyalıların dayanışmasına ortak olmak ve bir örnek göstermek istedik. Böyle durumlarda bir şirket gibi düşünemeyiz. Elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Haluk Bayraktar - Baykar Genel Müdürü

Baykar’ın bu kararı ile Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna arasındaki denge politikasının sürmesi ve başarılı bir şekilde devam etmesi adına güçlü bir zemin oluşturulmuştur.

Eğer Baykar bu kararı almamış olsa, Türkiye aleyhinde çalışan lobilerin argümanları doğrulanmış olmakla kalmayacaktı.

Türkiye’nin dış politikadaki tavrı giderek sorgulanacaktı. Hassas dengeler üzerine kurulu denge politikasının sürdürülebilirliği daha zorlaşacaktı.

Bu gelişmelerden sonra Baykar’ın Ukrayna’ya üç adet Bayraktar TB2 hibe etmesi, dengeleyici oldu.

Türkiye bir yandan Rusya ile ilişkileri bozmadı, diğer yandan da Ukrayna’ya yardım eden ve onları destekleyen ülke konumunu güçlendirdi.

*

Baykar’ın geliştirdiği ürünlerin dünya çapında alıcı bulması uluslararası ilişkiler literatürüne "Bayraktar Diplomasisi" kavramını soktu.

Bu kavram ile Türkiye’nin Bayraktar TB2’lerin ihracatı üzerinden oluşturduğu etki alanı ve diplomatik kazanımlar tescillenmiş oldu.

Örneğin, Polonya’ya yapılan Bayraktar TB2 ihracatları, sadece bir SİHA ihracatı değildi. Aynı zamanda ABD olmaksızın Rusya’nın nasıl sınırlandırılabileceğine dair bir modelin ortaya konulmasıydı.

Baykar’ın geliştirdiği ürünlerin Suriye’de, Libya’da ve Karabağ’da elde ettiği başarılar Türkiye ve Türkiye’nin dış politikası için kritik bir öneme haiz oldu.

Baykar’ın geliştirdiği ürünler ile Türkiye dış politikada yeni, dinamik ve sert güç araçlarına sahip oldu, rakiplerine karşı asimetrik bir üstünlük kazandı.

Örneğin Libya’da Bayraktar TB2’lerin Çin muadili ürünlerden daha iyi bir performans sergilemesi BM destekli Libya hükümetinin Hafter karşısında galip gelmesinin önünü açtı.

Bayraktar TB2 SİHA'lar olmasaydı, Libya müdahalesi çok daha maliyetli ve çok daha karışık olacak, belki de başarılı olamayacaktı.

Benzer şekilde Karabağ’da Bayraktar TB2’ler Ermenistan ordusunu tarumar ederek, Azerbaycan’a galibiyeti getirdi. Karabağ, literatüre "SİHA'larla kazanılan ilk savaş" olarak geçti.

Elbette diğer savunma sanayii şirketleri de geliştirdikleri ürünler ile Türkiye’nin dış politikadaki sert gücüne katkı sağlamıştır.

Ancak Baykar yürüttüğü yüksek teknoloji geliştirme faaliyetleri ve ihracat başarıları sayesinde dünya ile çok farklı bir seviyede iletişim kurabilmekte ve Türkiye’nin dış politikasına katkı sağlamaktadır.

Baykar, herhangi bir özel şirket gibi sadece kendi finansal çıkarını değil, eylemleriyle, Türkiye’nin bir bütün olarak çıkarını düşündüğünü dünyaya göstermiştir.