Center for Strategic and International Studies: Türkiye'de muhalefet bloğu Batı'nın güvenini kazanmak zorunda

Türkiye'de muhalefet bloğu seçimleri kazansa bile Batı'nın güvenini kazanmak zorunda. İlk olarak; S-400'ler iade edilmeli, AİHM kararları uygulanmalı ve İsveç'in NATO üyeliği onaylanmalıdır.

1. resim

Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Center for Strategic and International Studies'de, Türkiye'deki seçimleri muhalefetin kazanması durumunda hangi politikaları izleyeceği ve Batı'nın yeni oluşacak hükümetten beklentilerine dair bir analiz yayımladı.

14 Mayıs seçimlerinde muhalefet bloğunun zafere çok yakın olduğu iddia edilen analizde, ancak bu zaferin Türkiye ile Batı arasındaki ilişkileri hemen düzeltmeyeceği belirtildi.

Türkiye'deki yeni yönetimin seçimlerden sonra Batı'ya güven vermesi gerektiği belirtilen analizde, bu güveni vermek için Türkiye'nin hızlı bir şekilde İsveç'in NATO üyeliğini onaylaması gerektiği ve AİHM kararlarının uygulayarak, Rus S-400 sistemini iade etmesi gerektiği belirtildi.

İşte Center for Strategic and International Studies'de yayımlanan analizin tamamı:

Türkiye vatandaşları 14 Mayıs'ta milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimi için sandık başına gidiyor. Bu seçim, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'deki 20 yıllık iktidarının sonu olabilir. Türkiye'nin transatlantik müttefikleri, kendilerini potansiyel değişime hazırlamalı.

Sonuç ne olursa olsun Batı'nın seçimlere tepkisi ilişkilerin geleceğini şekillendirecek. Türkiye, Rus işgalinin ardından daha büyük olan “geniş Avrupa'yı yeniden inşa etme” hedefinin önemli bir parçasıdır. Seçimden sonraki Batı politikaları önümüzdeki yılların gidişatını belirleyecek ve şimdi Türkiye'ye yönelik politikaları daha iyi koordine etmenin zamanı geldi.

Batı ile ilişkiler söz konusu olduğunda muhalefet bloğu ne vaat ediyor?

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı'nın ortak adayı Kemal Kılıçdaroğlu, yurt içinde ve yurt dışında birçok değişiklik vaat ediyor.

Bunlardan bazıları Batı'nın Türkiye ile ilişkileri açısından çok önemli. Kılıçdaroğlu; demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, temel hak ve özgürlükleri canlandırmak, Türk dış politikasında ise tek taraflılığın azalması ve Türkiye'nin Batı hedefini geri getirmeyi vaat ediyor.

Demokratik bir iktidar geçişi olursa ve bu sözler tutulursa, Batı'nın Türkiye ile ilişkilerinde gerçek bir dönüşüm şansı ortaya çıkacak demektir.

Türkiye'nin dış politikası gerçekten değişebilir mi?

Kıbrıs veya Doğu Akdeniz ile ilgili bazı Türk ulusal çıkarları kalacaktır. Türkiye muhalefetinin Suriye'deki hükümetle bir anlaşma yapma arzusu da var ve bu, Batı için bir hayli tartışmalı olacak. Türkiye'nin enerji, turizm ve doğrudan yabancı yatırımla ilgili olarak Rusya'ya olan stratejik bağımlılıklardan kurtulması da zor.

Ancak, muhalefet ittifakının “vizyon platformuna” göre, özellikle Türkiye'nin Batı'ya yönelik eski rollerini geri alma ve Batı politikalarında yapıcı bir rol oynama arzusu, önemli değişimleri beraberinde getirecektir.

Türk dış politikası, muhtemelen Erdoğan'ın tek taraflılığından uzaklaşarak, dünya meselelerine çok taraflı bakan bir yaklaşıma doğru kayacaktır. Dış politika yapımının yeniden kurumsallaşması ve aşırı kişiselleştirilmiş bir başkanlık sisteminin yakın çevreleri yerine Dışişleri Bakanlığı'nın yeniden canlandırılması da muhalefetin vaatleri arasında yer alıyor.

Türk dış politikasındaki tüm bu yapısal değişiklikler, Türkiye ile Batılı müttefikleri arasında daha uyumlu bir ilişkinin yanı sıra AB-NATO ilişkilerinin önemli ölçüde iyileşmesine yol açabilir.

Türkiye'nin Rusya ile ilişkisi ve Avrupa'daki yeri ne durumda?

Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra Avrupa Birliği'nin "daha geniş Avrupa" yaklaşımında çok büyük değişiklikler var.

Balkan ülkeleri ve Avrupa'nın doğu komşu ülkeleri Avrupa yolunda ilerlerken, Türkiye belirsizlik içinde. Anca muhalefet kazanırsa Türkiye'yi Avrupa'ya yaklaştırmaya çalışacak.

Türkiye, Rus uçaksavar füze sistemleri olan S-400'lere sahip bir NATO üyesidir. Bu satın alma, ABD'nin CAATSA yaptırımları uygulamasına ve Türkiye'nin F-35 programından çıkarılmasına da yol açtı. Ancak bu hamle, Türkiye'nin Rusya ile olan özel ilişkisinin devam etmesine ve daha da geliştirilmesine engel olmadı.

Erdoğan, Putin ile kişisel ilişkilerini sürdürdü. Karşı taraflarda olsalar bile (örneğin Suriye'de veya Dağlık Karabağ'da) iletişim halinde kaldılar. Bu, Türkiye'nin Kasım 2015'te bir Rus savaş uçağını düşürmesinden sonra bile değişmedi.

Türkiye'nin Rus gazına ve turizme bağımlılığı da diyaloglarının devam etmesinin sebeplerinden birisi oldu. Türkiye ayrıca Akkuyu Nükleer Santrali'nin inşaatını da Rusya'ya verdi. Savaştan sonra bazıları Türkiye'nin yön değiştirmesini bekliyordu. Anca yapmadı ve Türkiye, savaşa rağmen bu dengeyi sürdürdü.

Muhtemel bir muhalefet galibiyeti bu dinamikleri bir gecede değiştirmeyecek. Ancak Batı'nın potikikalarına yönelik adımlar zamanla atılacaktır. Önemli bir değişiklik, yeni bir hükümetin daha geniş bir yelpazede Avrupa'da yapıcı bir rol oynaması olacaktır. Yeni kurulan Avrupa Siyasi Topluluğu, tüm bu diyalogları başlatmak için iyi bir platform olacaktır.

Avrupa Birliği ile ilişkiler ne durumda?

AB-Türkiye ilişkileri, tarihi derecede düşük seviyede. Türkiye'de bir liderlik değişikliği olursa ve ülkede yeniden demokratikleşmeye dair güçlü sinyaller olursa, ilk adım diyaloğu artırmak ve güven inşa etmeye başlamak olmalıdır. Güven inşası ve güvence adımları atıldıktan ve olumlu sinyaller verildikten sonra, bunu somut politika alanları ve kurumsal yapıya ilişkin tartışmalar takip etmelidir.

Avrupa Birliği'ndeki pek çok kişi, AB-Türkiye ilişkilerini yeniden rayına oturtmayı düşünmeden önce hem iç hem de dış politika gidişatında Türkiye'den güvence bekleyecek. Avrupa Birliği, Türkiye'nin demokrasiye dönüşünün yanı sıra, Batı'ya olan yönelimi ve Avrupa Birliği ile uzun vadeli dış politika uyumu konusunda emin olmak isteyecektir.

Türkiye'nin AB aday statüsüne rağmen, katılım müzakereleri 2018'den bu yana resmen dondurulmuş durumda ve Avrupa Siyasi Topluluğu dışında çoğunlukla hiçbir stratejik girişimde yer almıyor.

Avrupa'nın Türkiye'nin gidişatı ve Avrupa Birliği ile ilişkileri hakkındaki şüpheciliği, akıllı bir strateji belirlenmezse Ankara'da hüsrana yol açabilir ve yeni bir hükümetin altını oyabilir.

İlişkilerin yeniden inşasının odak noktası sadece AB üyelik müzakereleri olamaz. Kısa vadede daha kapsamlı bir yaklaşımla ilişkiler istikrara kavuşturulmalıdır. Türkiye, bağlanabilirlik söz konusu olduğunda - enerji, bilgi ve ulaşım başta gelen alanlar olurken aynı zamanda ticari ilişkileri geliştirirken - Avrupa'nın diğer ülkeleriyle aynı çizgide olmalıdır.

İlişkilerin akıllı bir şekilde yeniden canlandırılması, ileriye dönük bir yol belirlemelidir. Türkiye'nin katılım müzakerelerini basitçe yeniden canlandırmak yeterli veya gerçek olmayacağından, bunun somut olması gerekecek. Türkiye'nin Avrupa Birliği ve gümrük birliği de dahil olmak üzere Batılı kurumlara üyeliğini tarihsel olarak desteklemiş olan ABD'nin bu yenilikçi düşünce döneminde oynayacağı bir rol var. Transatlantik müttefikleri, ilerideki adımlar hakkında stratejik bir görüşme yapmalıdır. Bunu yaparken Türk dış politikasındaki ilk kararlar önemli rol oynayacaktır.

Batılı ortaklarının güvenini yeniden kazanmak için Türkiye'nin hızlı hareket etmesi gerekecek. Türkiye Parlamentosu, İsveç'in NATO üyeliği için derhal oylama yapmalıdır, ancak parlamentonun askıya alınması durumunda bu bir müzakereye dönüşebilir. Ayrıca, Rusya'nın yaptırımları savuşturmasını durdurmak için harekete geçmelidir. Ayrıca S-400'leri elden çıkarabilir ve NATO uyumlu bir sistem elde etmeye çalışabilir. Bekleyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyulması, müttefiklerin Türkiye'nin hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etme sözünü tutmasını sağlayacaktır.

Tüm bu adımlar, yıllarca süren kopuştan sonra müttefikler arasında güven oluşturmaya yardımcı olacaktır.

Demokratik bir Türkiye ne anlama gelir?

Muhalefet zafer kazanırsa, bir mesaj esastır. Demokratik bir Türkiye, Batı ittifakına ve Avrupa topluluğuna aittir. Bu mesaj sembolik bir değer taşıdığı gibi kısa vadede yatırımcıları da cesaretlendirecektir.

Seçimlerin ardından Türkiye'nin ekonomik yeniden yapılanması en önemli gündem maddesi olacak. İlişkileri geliştirme sürecinin geri kalanında yenilikçi düşünce ve sabır gerekir. İlişkilerin gerçekçi dönüşümü zaman alacaktır. Ancak bir değişiklik olması durumunda, Batılı müttefikler bu mesajı yüksek sesle ve net bir şekilde vermenin en iyi yolunu koordine etmelidir.

Tartışma