Center for Transatlantic Relations: Ukrayna'da zafer mi yoksa üçüncü dünya savaşı mı?

Macron, Ukrayna'ya “asker gönderme” çıkışı ile ne hedefliyor? Macron'un bu yaklaşımı, Ukrayna'ya zafer mi getirecek yoksa üçüncü bir dünya savaşına mı yol açacak?

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Center for Transatlantic Relations'da, Macron'un “Ukrayna'ya askeri birlik gönderme” çıkışının nedeninin ve olası sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Ukrayna savaşında iki yil geride kalmasına rağmen ABD ve NATO'nun, Ukrayna'ya asker gönderme konusunu asla düşünmediklerine dikkat çekilen analizde, Macron'un bu çıkışının ise aslında hem Rusya'ya hem de kendi müttefiklerini bir mesaj niteliği taşıdığı belirtildi.

Analizde ayrıca, şu anda dünyanın bir Soğuk Savaş 2.0 ile karşı karşıya olduğu böyle bir hamlenin, dünyayı, üçüncü bir dünya savaşına götüreceği tespiti yapıldı.

İşte Center for Transatlantic Relations'da yayınlanan analiz:

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, uluslararası tartışmalara yabancı değil.

Macron'un kendi liderlik özelliklerine olan inancı, sık sık kibir suçlamalarına yol açıyor. Ancak görünen o ki Macron, kendisini ülkenin en yüksek makamına taşıyan bu nitelendirmeden büyük bir keyif alıyor gibi görünüyor.

Ancak Macron'un son olarak Paris'te katıldığı bir zirvenin sonunda yaptığı basın toplantısında, Ukrayna'ya destek olmak için Avrupa birliklerinin savaş bölgesine gönderilmesi olasılığını göz ardı etmediğini açıklaması, kendi standartlarına göre bile bomba etkisi yarattı.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden bu yana geçen iki yılda, Ukrayna güçleri etkileyici bir şekilde Rusya tarafından işgal edilen toprakların yüzde 50'sinden fazlasını geri almayı başardı.

Ancak Ukrayna'nın tüm topraklarını geri alma çabaları başarısız oldu ve karşı saldırıları durdu.

Bununla birlikte, topraklarının neredeyse beşte biri hala Rus birlikleri tarafından işgal altında ve bu, askeri çıkmazı kırmanın ilk başta öngörülenden daha zor olduğu artık daha net gösteriyor.

Savaşın başında Batı, Ukrayna'yı askeri, ekonomik ve diplomatik olarak desteklemek için hem amaç hem de hazır olma konusunda birleşmişti. Ancak görünen o ki, şimdi yorgunluk çöktü ve diğer krizler de Batı'nın dikkatini başka yöne çekti.

Ve çatışma çözümsüz kaldıkça, Ukrayna'nın işgal altındaki topraklarını geri almak için gösterdiği haklı ve kahramanca çaba daha da durgunlaşıyor.

Batı için; Ukrayna'ya ve Ukrayna halkına destek vermek, her şeyden önce insani ve ahlaki bir zorunluluktur. Ancak hiçbir noktada Ukrayna'ya destek, ona iyilik yapmak ya da hayırseverlik olarak görülmemelidir.

Çünkü bu destek, kurallara dayalı bir uluslararası düzeni korumak için kolektif bir çabayı temsil etmektedir. Aksi takdirde, sadece Rusya tarafından değil, dünyadaki diğer güçler tarafından da benzer saldırganlık eylemlerinin önü açılmış olur.

Ukrayna, savaş suçlarının önlenmesi ya da bu suçları işleyenlerin adalet önüne çıkarılması bir yana, BM'nin ve diğer uluslararası sözleşmelerin tüm ülkelerin egemenliğinin korunması açısından ne ifade ettiğinin savunulması için bir test vakası haline gelmiştir.

Saldırganın BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olduğu bu durumda, bu ilkelere bağlı kalmak daha da hayati bir önem taşımaktadır.

Ukrayna'ya verilen yaygın desteğin ardında, COVID-19 salgınından yeni çıkmakta olan dünya ekonomisini geriye götüren hayat pahalılığı krizinin şiddetlendirdiği enerji ve gıda tedarik zincirlerindeki ciddi aksaklıklara karşı koyma ihtiyacı gibi acil pratik nedenler de vardı.

Bu destek kararlılıkla devam etse de Batı, nükleer bir güçle üçüncü bir dünya savaşı başlatmanın içerdiği risk nedeniyle, Ukrayna'ya şimdiye kadar asker göndermekten uzak durdu.

Macron'un Ukrayna'ya kara birlikleri göndermeyi dillendirmesi, Moskova'ya olduğu kadar kendi müttefiklerine de bir uyarı niteliğindeydi.

Nitekim Macron bu çıkışından kısa bir süre sonra Batılı müttefiklerini, Ukrayna'yı Rus işgaline karşı destekleme konusunda "korkak" olmamaya çağırdı.

Macron, “asker gönderme seçeneği” konusundaki sözlerinin de tamamen "arkasında olduğunu" vurgulayarak, bunun bir dil sürçmesi olmadığını açıkça ortaya koydu.

Fransa lideri şu anda Ukrayna'daki savaşı kazanma stratejisini, Batılı müttefiklerinden bu noktada ayırıyor.

Macron'un iddiasına göre;

"Rusya'nın tutumunda bir değişiklik var. Daha fazla toprak elde etmek için çabalıyor ve gözünü sadece Ukrayna'ya değil başka ülkelere de dikmiş durumda.”

Bu nedenle yaptığı önerileri, savunmaya yönelik bir tedbir olarak tanımlayan Macron, diğer ülkeleri de bu tavsiyeye kulak vermeye çağırıyor.

24 Şubat 2022'de NATO karargahında, Ukrayna'nın NATO'ya üye olmaması nedeniyle büyük bir rahatlama yaşanmıştı. Zira bu durum NATO'yu, Ukrayna'yı savunmak zorunda bırakacak olan 5. Maddeyi harekete geçirme yükümlülüğünden kurtardı.

Yine de bu durum NATO'yu ve üyelerini Ukrayna'ya büyük miktarda destek seferber etmekten alıkoymadı. Bu sayede Ukrayna, Batı birliklerinin sahaya inmesine gerek kalmadan Rusya'nın ordusunu kontrol altına alabildi.

Macron'un motivasyonu, CIA de dahil olmak üzere Ukrayna'nın mühimmatının tükenmekte olduğuna dair sürekli uyarı işaretlerine daha dikkatli yaklaşmasından ve ABD Kongresi'nin Ukraynalıları desteklemek için daha fazla fon tahsis etmekte çok yavaş davranmasından kaynaklanmış olabilir.

Bir de Donald Trump'ın Kasım ayında Amerika'da yapılacak başkanlık seçimlerini kazanma ihtimali var.

Macron ayrıca bu savaşa asker gönderme fikrinden korkan AB'deki rakibi Almanya Başbakanı Olaf Scholz'a meydan okumaya çalışmış olabilir.

Yakın zamanda sızdırılan belgeler İngiltere, ABD, Fransa, Letonya ve Hollanda'nın da aralarında bulunduğu bir dizi ülkenin Ukrayna'ya az sayıda özel kuvvet gönderdiğini ortaya koyarken, bu ve diğer ülkeler vatandaşlarının Ukrayna tarafında savaşmak için gönüllü olmalarını engellemek için bir çaba sarf etmedi.

Ancak Macron şimdi çok daha geniş çaplı bir askeri müdahale ve böyle bir durumda kaçınılmaz olarak Rusya'ya savaş ilan edilmesi ihtimalini gündeme getiriyor.

Bu kuşkusuz hafife alınmaması gereken son derece riskli bir hamle olacaktır.

Ukrayna'nın dünyanın desteğine ihtiyacı var ve bunu hak ediyor. Çünkü bu, Kiev'in sadece kendi savaşı değil. Bu, hukukun üstünlüğünü savunan ve Rusya'nın daha fazla yayılmasını önleyecek bir gerçeklik.

Ancak Macron'un söylemlerine rağmen, Batı birliklerinin Ukrayna'ya gönderilmesi, ancak Ukrayna'nın tam olarak bir yenilgi tehlikesiyle karşı karşıya kalması durumunda son çare olarak başvurulacak bir seçenek olmalıdır.

Şimdilik askeri yardım, mühimmat tedarikinin yenilenmesi, mevcut silahların geliştirilmesi ve teknik ve eğitim yardımı sağlanması ABD ve Avrupa politikası olarak kalmalıdır.

Macron'un Ukrayna'ya kara birlikleri gönderme fikrinin haklı yanları var. Ancak halihazırda bir Soğuk Savaş 2.0 ile karşı karşıya olan dünya, böyle bir durumda üçüncü bir dünya savaşının eşiğine gelebilir.

Tartışma