Çin, Rusya ve Türkiye Afrika'daki Batı egemenliğine meydan okuyor

Sovyetler Birliği'nin otuz yıldan fazla bir süre önce çöküşü bu dinamiği değiştirdi ve kaçınılmaz bir Rus geri çekilmesi ve tartışmasız Batı egemenliğine geri dönüşle sonuçlandı. Ancak bu statüko uzun sürmedi. Çin ve nihayetinde Rusya ve Türkiye, kıtadaki Batı egemenliğine meydan okumaya başladı.

1. resim
15.08.2022

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Afrika'daki son turu, yalnızca Rusya'nın kıtayla ilişkileri açısından değil, ABD, Avrupa, Çin ve Türkiye'yi içeren küresel güç mücadelesinde önemliydi.

Basında çıkan birçok haber ve analiz; Lavrov'un Mısır, Kongo Cumhuriyeti, Uganda ve Etiyopya ziyaretini, "Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı ortamın, güç dengelerini etkilemememesi" için yaptığı konusunda hem fikirdi.

İngiliz Guardian'dan Afrika uzmanı olan Jason Burka, Lavrov'un ziyaretini şu sözlerle özetledi:

“Lavrov, Afrikalı liderleri ve Afrikalı sıradan insanları, Moskova'nın ne çatışma ne de gıda krizi için suçlanamayacağına ikna etmeye çalışıyor.”

Bu açıklama büyük ölçüde doğru olsa da, tehlikede olarak aslında daha fazlası var. Zira; Afrika'nın jeostratejik önemi yeni bir olgu değil.

Batılı hükümetler, düşünce kuruluşları ve medya raporları, Çin ve Rusya'nın uzun zamandır Afrika'ya çok fazla ilgi gösterdiğini ortaya koyuyor. Bu iki ülke, Batı'nın Afrika'daki varlığı karşısında yıllardır arayı kapatıyor. Ancak yine de sınırlı bir başarı elde ettiler denilebilir.

The Economist, Mayıs ayında yayınlanan raporunda; "dünyanın dört bir yanından hükümetler, Afrika için kapışıyor ve Afrika'daki fırsatlar için yarışıyor." tespitinde bulundu.

Derginin raporuna göre, 2010'dan 2016'ya kadar Afrika'da 320 yeni yabancı elçilik açıldı. Ve rapora göre bu, muhtemelen dünyanın herhangi bir yerindeki en büyük elçilik kurma patlaması. Çin genellikle sadece ekonomik fırsatlar arayan bir ülke olarak tasvir edilse de, Pekin'in Afrika ile ilişkilerinin doğası ve gelişimi aksini kanıtlıyor.

Dünyada yayımlanan birçok raporda, Pekin'in Sahra altı Afrika'nın en büyük silah tedarikçisi haline geldiğini ve savunma teknolojisinin neredeyse tüm kıtaya yayıldığı belirtiyor. Diğer yandan 2017 yılında Çin, Afrika Boynuzu'nda bulunan Cibuti'de, kendi toprakları dışındaki ilk askeri üssünü kurdu.

Rusya'nın Afrika'daki askeri etkisi de katlanarak artıyor ve Moskova'nın gücü, başta Doğu Afrika olmak üzere çeşitli stratejik alanlarda Fransa, ABD ve Çin' meydan okuyor.

Ancak ABD ve diğer Batılı devletlerin aksine Çin, Rusya ve Hindistan gibi ülkeler, askeri angajman, ekonomik kalkınma ve siyasi dil arasında mükemmel bir denge kurmaya çalışırak daha temkinli davranıyorlar.

Quartz Africa, Afrika ve Çin arasındaki ticaretin 2021'de "rekor bir seviyeye yükseldiğini" açıkladı. Fakat bu açıklama basite alınmamalı çünkü bir önceki yıla göre bu artış çok büyüktü: Çin'in Afrika'daki ticaret hacmi, 2020'den 2021'e kadar %35 arttı ve toplam 254 milyar dolara ulaştı.

Covid-19 kısıtlamalarıın büyük ölçüde kaldırılması nedeniyle de, Afrika ile Çin arasındaki ticaretin önümüzdeki yıllarda astronomik seviyelere yükselmesi muhtemel.

Batı'daki ekonomik çöküş ve potansiyel durgunluk göz önüne alındığında, Washington, Londra ve Brüksel'in bariz hayal kırıklığına rağmen, Pekin'in ekonomik genişlemesinin yavaşlaması pek olası değil. Çin'in şimdiden Afrika'nın en büyük ticaret ortağı olduğu ve açık arayla önde olduğu söylenmelidir.

Rusya-Çin-Afrika'nın güçlü bağları uluslararası sahnede meyvelerini veriyor. Rusya'nın Ukrayna'daki askeri harekatını kınayan BM oylamasında, çekimser oyların neredeyse yarısı yalnızca Afrika'dan geldi. Bu, Rusya'nın kıtadaki başarısının ve yeni ittifakları teşvik etme kabiliyetinin kanıtı olarak görülebilir. Aynı zamanda bu, mevcut jeopolitik mücadelede Rusya'nın ana müttefiki olan Çin'in etkisini de gösteriyor.

Fakat Afrika'nın konumu, askeri alanlar ve ticaretin genişlemesi ile ilgili gelişmelerdem daha fazlasını içeriyor.

Tarih, Afrika sözkonusu olduğunda en kritik başlıktır. Tarihe baktığımızda ilk Afrika ile ilgili çatışmalar gün yüzüne çıktığında, Avrupa ülkeleri Afrika kıtasını ikiye böldü ve sömürgelere ve etki alanlarına göre adeta paylaştı. Bunu takip eden süreçteki yaşananlar, sömürü ve vahşet, modern insanlık tarihinin en karanlık bölümlerinden biri olmaya devam ediyor.

The Economist'in Soğuk Savaş döneminde “Afrika için ikinci kapışma” olarak adlandırdığı şey, Sovyetler Birliği'nin yüzyıllar boyunca Batılı ülkeler tarafından kurulan mevcut sömürgeci ve yeni sömürgeci paradigmaları yıkma girişimiydi.

Lavrov ve Afrikalı meslektaşları bu bağlamı tamamen anlıyor. Rusya artık komünist bir devlet olmasa da Lavrov, konuşmalarında Sovyet dönemine, dolayısıyla Moskova'nın Afrika ile olan eşsiz ilişkisine atıfta bulunmaktan çekinmedi.

Örneğin, Kongo ziyareti öncesinde verdiği bir röportajda Lavrov, Rusya'nın "Sovyetler Birliği günlerinden beri Afrika ile uzun süredir devam eden iyi ilişkilere sahip olduğunu" söyledi.

Batı'nın sömürge geçmişi ve bütün bu gelişmeler düşünüldüğünde diyebiliriz ki; Afrika'daki neredeyse her sıradan insan, Batı hegemonyasının pençesinden kurtulmak için can atıyor.

IOL Africa'da yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.