Çin ve Rusya NATO'nun yeni Hint-Pasifik stratejisini tetikledi
Pekin ve Moskova tehdidi Avrupa-Atlantik ve Hint-Pasifik arasında güçlü bağlar kurulmasını sağladı.
Madrid'de düzenlenen en son NATO zirvesinde alınan kararlar Hint-Pasifik bölgesindeki gelişmeler üzerinde çok önemli bir rol oynadı.
NATO'nun dört Hint-Pasifik ortağının liderleri (“Asya-Pasifik Dörtlüsü "(AP4) Güney Kore, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda) müttefiklerin yeni bir Stratejik Konseptin onaylandığı bu belirleyici zirveye ilk kez davet edildiler.
NATO'nun önümüzdeki on yılına ilişkin bu yol haritası, ittifaka yönelik en doğrudan tehdit olarak Rusya'ya güçlü bir şekilde odaklanmayı sürdürüyor, ancak aynı zamanda Çin'in ortaya koyduğu ve bir ilk olan “sistemik zorluklara” da dikkat çekiyor.
Ukrayna'da devam eden savaşın ortasında NATO'nun Rusya'ya odaklanmasına rağmen, bu zirve gösterdi ki Hint-Pasifik bölgesi, NATO ufkuna sağlam bir şekilde girdi.
Çin'in Rusya ile çok sayıda alandaki ortaklığı ve Pekin'in işgalden sonra Moskova ile arasına mesafe koymama kararı, NATO'nun Hint-Pasifik konusundaki kararlarını yeniden yapılandırmasında kilit rol oynadı. Bu süreç, Hint-Pasifik'te Çin'in engellemeye yönelik olarak NATO müttefiklerinin varlığının artmasına yol açacaktır.
Çin-Rusya faktörü
Tüm NATO müttefikleri, Çin'in jeopolitik yükselişi ve güç projeksiyon yeteneklerinin yanı sıra bunların kurallara dayalı uluslararası düzen ve küresel güç dengesi üzerindeki etkileri konusunda artan bir endişeyi paylaşıyor.
Bugün Çin yalnızca Hint-Pasifik güvenlik meselelerinde merkezi bir rol üstlenmekle kalmıyor, aynı zamanda Avrupa ve çevresinde giderek daha görünür bir güvenlik aktörü haline geliyor.
Ve Pekin'in Rusya ile Rusya'nın Ukrayna'yı işgali karşısında bile teyit edilen “stratejik ortaklığı”, birçok müttefikin tehdit algılarının şekillenmesinde kilit rol oynuyor. Son birkaç yıldır hem Avrupa hem de Doğu Asya'daki ortak Çin-Rus askeri tatbikatları da özel bir endişe konusu haline geldi.
NATO'nun Çin'in Avrupa-Atlantik bölgesinde ortaya çıkardığı herhangi bir güvenlik sorunuyla yüzleşmedeki rolü açıktır. Ancak ittifakın Hint-Pasifik'teki rolünün ne olması gerektiği uzun zamandır tartışmalı bir nokta olmuştur.
Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Fransa gibi bazı NATO üyeleri Hint-Pasifik'te düzenli bir askeri varlığını sürdürürken, diğerleri Rusya'nın kendisini açık ve doğrudan olarak ortaya koyması nedeni ile Asya'ya konuşlanma gereğini görmüyor. Çünkü bu bölge özel olarak Avrupa için tehdit olma özelliğine sahip değil.
Ancak görünen o ki, ittifak yakın zamanda Hint-Pasifik'te toplu olarak faaliyet göstermeyecek. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'e göre; “NATO'nun Güney Çin Denizi'ne girmesine imkan yok”.
Peki ittifak, Çin'in özellikle Hint-Pasifik'teki “hırsları ve zorlayıcı politikaları” karşısında uluslararası kurallara dayalı düzeni korumak için ne planlıyor?
Cevap, küresel bir varlıktan çok küresel bir yaklaşımla ilgilidir. Ve Hint-Pasifik bölgesindeki NATO'nun küresel ortaklarıyla işbirliği, bu yapbozun merkezi parçasıdır. Ve aslında Madrid'de "Asya-Pasifik Dörtlüsü"nün varlığı, bu hedefe doğru atılmış bir adımdır.
Asyalı ortaklar Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini kınadı ve Moskova'ya yaptırım uyguladı. Ve karşılığında, Asya'daki herhangi bir olası çatışma için NATO'nun desteğini almaya çalışıyorlar. Japonya Başbakanı Fumio Kishida , Madrid'de bunu en açık şekilde ifade etti.
Batı'nın yaptırım politikasının Çin ve Rusya'yı birbirine yaklaştırdığına dair korkulara rağmen, gerçek şu ki Çin-Rus uyumu aynı zamanda NATO'yu birleştiriyor ve Avrupa-Atlantik ülkelerini Hint-Pasifik'teki müttefikleri ve ortaklarıyla yakınlaştırıyor.
Pekin ve Moskova, istemeden de olsa Avrupa-Atlantik ve Hint-Pasifik arasında güçlü bağlar kurulmasını sağladı.
Institute for China Studies'de yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.