Center for a New American Security: Rusya ve Çin'in 'sınır tanımayan' ortaklığı ve olası sonuçları
ABD, Ortadoğu'da geçmişe nazaran daha büyük güçlüklerle karşı karşıya kalabilir. Rusya ve Çin arasındaki 'sınır tanımayan' ortaklık yeni bir jeopolitik gerçeklik mi yaratacak?
ABD merkezli düşünce kuruluşu Center for a New American Security'de, Çin ve Rusya'nın artan işbirliğinin ve bu ortaklığın ABD politikaları üzerindeki olası etkilerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Rusya ve Çin arasında giderek artan işbirliğinin, ABD'nin Ortadoğu'daki politikaları üzerinde büyük zorluklar yaratma potansiyeline sahip olduğu belirtilen analizde, iki ülkeninin İsrail-Filistin savaşı hakkında da tutumlaını giderek sertleştirdiklerine dikkat çekildi.
İşte Center for a New American Security'de yayınlanan analiz:
Geçtiğimiz hafta Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Kuşak ve Yol Uluslararası İşbirliği Forumu sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. Xi görüşmede, iki liderin "son 10 yılda 42 kez" bir araya geldiğini ve "iyi bir çalışma ilişkisi ve derin bir dostluk geliştirdiklerini" belirtti.
Son toplantı, Şubat 2022'de "Çin-Rus işbirliğinde sınır yok" açıklamalarıyla gerçekleşmişti. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen toplantının ardından da benzer açıklamalar yapıldı ve iki ülke arasındaki bu duruş teyid edildi.
Peki iki ülke arasındaki görüşmelere ve önceliklere bakıldığında, ikili ilişkilerin "sınırsız" ortaklığa evrimi hangi sonuçları beraberinde getirecek?
Rus liderin foruma katılımı, Moskova'nın Kuşak ve Yol Girişimi altyapı-kalkınma projesindeki işbirliğine verdiği güçlü desteği gösterirken, Çin için de Rusya'yı uluslararası arenada kilit bir ortak olarak gördüğüne işaret ediyor.
Bu "derin dostluk", Rusya ve Çin arasında özellikle ticari ve ekonomik işbirliğinin temel dayanağı olmaya devam etmektedir.
Russia Briefing haber servisi, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2022 yılında yüzde 29,3'lük bir artışla 190,27 milyar dolar gibi rekor bir seviyeye ulaştığını belirttiğini aktarıyor.
Yatırımlara bakıldığında, Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanlığı'na göre, bu yılın Eylül ayı itibariyle Çin ve Rusya toplam 170 milyar dolar değerinde 79 büyük ölçekli proje üzerinde birlikte çalışmaya devam ediliyor.
Rusya aynı zamanda Çin petrol piyasasında da kilit bir konuma sahip. Rusya Başbakan Yardımcısı Alexander Novak, 2022 yılı sonunda düzenlenen beşinci Rus-Çin Enerji İş Forumu sırasında yaptığı açıklamada, Rusya'nın Power of Siberia doğalgaz boru hattı aracılığıyla 15 milyar metreküpten fazla doğalgaz tedarik ettiğini açıkladı. Rusya bu yıl arz hacminin 22 milyar metreküpe ulaşmasını bekliyor.
Novak;
"Power of Siberia gaz boru hattını 2025 yılına kadar 38 milyar metreküplük kapasiteye ulaştırmayı planlıyoruz"
ifadelerini kullandı. Bu da iki ülke arasındaki ortaklığın giderek artacağını ortaya koyuyor.
Diğer yandan, her iki ülkenin de hayati bir rol oynadığı Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın yükselen ekonomilerini bir araya getiren BRICS'in kısa süre önce açıklanan tarihi üyelik genişlemesi, gelişmekte olan ülkelerin çok kutuplu bir dünya arayışına olan güvenlerinin arttığını göstermektedir. Bu, özellikle Rusya'nın güçlü bir savunucusu olduğu bir vizyondur.
Çin ayrıca, önümüzdeki yıl Kazan'da BRICS Zirvesi'ne ev sahipliği yapmaya hazırlanan Rusya'yı destekliyor ve gıda güvenliği, enerji güvenliği, küresel sanayi ve tedarik zincirlerinin istikrarı gibi geleneksel olmayan güvenlik tehditlerini ele almak üzere BM, Şanghay İşbirliği Örgütü, G20 ve diğer çok taraflı çerçeveler dâhilinde Moskova ile birlikte çalışmaya hazır olduğunu ifade etti.
Bu elbette Rusya'nın dünya sahnesindeki varlığının Ukrayna'daki savaş nedeniyle gerginliklerle kuşatıldığı ve Güney Pasifik'te Çin ile ABD arasındaki ilişkilerin en iyi ihtimalle belirsiz olduğu bir dönemde gerçekleşiyor.
Son olarak, bu ilişki her iki ülkenin de siyasi gelişmelere, en önemlisi de Orta Doğu'daki mevcut duruma verdiği tepkiyi etkilemektedir. Nitekim, İsrail-Hamas çatışması daha geniş jeopolitik gerginliklere ve sonuçlara yola açabilecek bir potansiyele sahip ve her iki ülke de Gazze konusundaki tutumlarını giderek sertleştiriyor.
Örneğin Çin Dışişleri Bakanı yaptığı açıklamada İsrail'in saldırısının "meşru müdafaa kapsamının ötesine geçtiğini" ve "Gazze halkına yönelik toplu cezalandırmaya son vermesi gerektiğini" belirtti.
Bu arada Putin de, İsrail'in Gazze'ye yönelik yoğunlaştırılmış kuşatmasının İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman birliklerinin Leningrad'ı kuşatmasına benzeyebileceği endişesini dile getirdi.
Bu arada ABD Gazze'ye insani erişimin sağlanması için çatışmalara ara verilmesi çağrısında bulunan BM Güvenlik Konseyi kararına karşı oy kullanan tek ülke oldu.
Bu keskin dille ortaya konulan ortak yaklaşım, Rusya ve Çin'in "sınır tanımayan" ortaklıklarının çok kutupluluğa doğru ilerleyişlerini de yansıtmaktadır.
Özetle iki ülkenin, ortaya konulan "sınır tanımayan" ortaklığının sonuçları hem küresel hem de jeopolitik çalkantıların yaşandığı bir dönemde büyük etkiler ortaya çıkarabilir.
ABD, İsrail ve Filistin arasında yaşanan savaş ile yeniden dönmek zorunda kaldığı Ortadoğu'da geçmişe nazaran daha büyük bir stratejik güçlükle karşı karşıya kalabilir.