Demir Işın ve yönlendirilmiş enerji silah sistemleri
İsrail Başbakanı Naftali Bennett Şubat başında yaptığı bir konuşmada, "Iron Dome" (Demir Kubbe) füze savunma sisteminin çok maliyetli olduğunu, roket ve füze saldırılarına karşı İsrail'in savunmasını güçlendirmek için lazer teknolojisi alanında yapılan çalışmalara hız verileceğini açıkladı. Bennett, bir "lazer duvarı" olarak tanımladığı yeni füze savunma teknolojisinin bir yıl içinde ortaya çıkarılacağını ve ilk etapta ülkenin güney kesiminde konuşlandırılacağını söyledi.
Arda Mevlütoğlu, İsrail’in hayata geçirmeyi planladığı "lazer duvarı" olarak tanıtılan yeni füze savunma teknolojisini AA Analiz Masasına değerlendirdi.
Bennett konuşmasında ayrıntı paylaşmamış olsa da pek çok gözlemci tarafından işaret ettiği sistemin "Iron Beam" (Demir Işın) adlı sistem olduğu değerlendiriliyor. Demir Işın, literatürde yönlendirilmiş enerji silah (YES) sistemi başlığı altında incelenen silah sistemlerinden biri. İlk kez 2014 yılında kamuoyuna tanıtılan sistem, İsrail'in topçu roketi ve havanlardan balistik füzelere kadar geniş bir yelpazedeki hava tehditlerine karşı kurmuş olduğu çok katmanlı hava ve füze savunma şemsiyesinin en son bileşeni. Bu şemsiyenin en alt katmanında Demir Kubbe bulunurken en üst katmanında ise en son Ocak’ta deneme atışı gerçekleştirilen Arrow 3 bulunuyor.
YES sistemleri, genel olarak elektromanyetik spektrumun belli bir kesiminde çalışan, yoğunlaştırılmış ya da odaklanmış enerjinin tahrip kabiliyetini kullanan silah olarak tanımlanabilir. Teknolojideki gelişmelerin sonucunda özellikle son on yılda artan bir ivmeyle çok farklı kabiliyetlerde YES sistemleri ortaya çıktı. Bu sistemlerin geliştirilmesinde insansız hava araçları (İHA), yüksek süratli seyir füzeleri ve küçük çaplı roketlerin teşkil ettiği tehdidin katlanarak artması etkili oldu. Nitekim İsrail'in özellikle 2000'lerin ortalarından itibaren yoğun maruz kaldığı roket saldırıları, Demir Işın'ın geliştirilmesinde ana etken oldu.
Demir Işın ve YES sistemlerinin ayrıntılarına geçmeden önce, Bennett'in yüksek maliyetine vurgu yaptığı Demir Kubbe sistemine göz atmakta fayda var.
Demir Kubbe
Demir Kubbe füze savunma sisteminin geliştirilmesine, 2006 Lübnan Savaşı'nda İsrail'e Hizbullah tarafından 4 binden fazla roketin ateşlenmesinden sonra başlandı. Rafael firması tarafından, ABD'nin finansal desteğiyle geliştirilen sistem 2011 yılında hizmete girdi. Sistemin ABD'de de üretilmesi için Raytheon firmasıyla bir ortak girişim şirketi kuruldu.
Bu, hedef tespit ve takip radarı, komuta kontrol merkezi ve füze fırlatma sisteminden oluşan bir sistem. Sistemin radarı, aynı anda bin 100 hava hedefini tespit ve takip edebiliyor. Radarın bir diğer işlemi de ateşlenen füzenin hedefe kadar uçuşu sırasında füzeye kumanda sinyallerinin iletilmesi. Radar, İsrail'in geliştirdiği "David's Sling" (Davud'un Sapanı) ve Barak hava savunma sistemlerinde de kullanılıyor. Demir Kubbe'de kullanılan Tamir füzesi ise kendi radar arayıcı başlığına sahip; hedefe son yaklaşma anında bu radarı kullanarak hassas rota düzeltmesi yapıyor.
Demir Kubbe'nin merkezi sinir sistemi olarak nitelendirilebilecek komuta kontrol sistemi ise radarın elde ettiği hedef bilgilerini işleyen, yapay zeka tabanlı bir yazılım tarafından idare ediliyor. Sistem, tespit edilen hedeflerin rota ve süratlerine göre tehdit niteliklerini analiz ediyor, muhtemel çarpma noktalarını hesaplayıp önceliklendiriyor. Bu sistemin yaptığı tehdit analizine göre Tamir füzesinin ateşlenip ateşlenmeyeceğine karar veriliyor. Tüm süreç insan müdahalesi olmadan otomatik şekilde işleyebiliyor.
Demir Kubbe sisteminin ana hedefi, Hamas ve Hizbullah tarafından kullanılan ve genellikle "Katyuşa" olarak adlandırılan roketler. Bunların büyük kısmı basit atölyelerde üretilen, maliyeti düşük silahlar. Bir kamyon ya da seyyar bir fırlatma rampasından, çok hızlı şekilde salvo halinde ateşlenip can ve mal kaybına ya da en azından psikolojik baskıya neden olabiliyor. Bu tip roketlere karşı etkili bir savunma teşkil edebilmek ise teknik olarak kolay değil. Zira büyük kısmı çok küçük boyutlu olan bu roketleri ateşlenmelerinden sonra radar ve elektro-optik sistemlerle tespit, teşhis ve takip etmek çok zor. Çoğunun en fazla 10-20 kilometre civarında olan menzili, savunan tarafın reaksiyonu için çok kısa bir süre anlamına geliyor.
Standart bir Demir Kubbe bataryasında üç ila dört füze fırlatma sistemi bulunuyor. Her bir füze fırlatma sistemi, 20 Tamir füzesine sahip, dolayısıyla bir bataryada atışa hazır füze sayısı 60 ila 80 arasında. Açık kaynaklara göre bir Tamir füzesinin maliyeti 20 ila 50 bin dolar arasında; bir Demir Kubbe bataryasının maliyeti ise 40-50 milyon dolar olarak geçiyor. Ancak Demir Kubbe'nin önleyeceği roketlerin birim maliyeti ise tipine göre birkaç yüz dolar ile birkaç bin dolar arasında. İsrail kaynaklarına göre Demir Kubbe ile yapılan her bir başarılı önlemenin maliyeti 100-150 bin dolar arasında.
En son geçtiğimiz sene Mayıs ayında Gazze Şeridi'nden ateşlenen çok sayıda roket ve bunları önlemek için Demir Kubbe bataryalarından ateşlenen füzelerde, bu asimetri çok çarpıcı bir şekilde göz önüne serilmişti: Tek bir roketin önlenmesi için bazı durumlarda iki, üç Tamir füzesinin ateşlendiği görülmüştü. Dolayısıyla savunan ve saldıran taraf arasındaki fark yalnızca teknoloji alanında değil aynı zamanda maliyet alanında da geçerli. İsrail Başbakanı Bennett'in Demir Işın YES sistemini öne çıkarmak için vurgu yaptığı maliyetin sebebi de bu asimetri.
Demir Işın
İlk kez 2014 Singapur havacılık fuarında tanıtılan Demir Işın da Demir Kubbe gibi Rafael firmasının ürünü. Açık kaynaklara göre 7 kilometre civarında menzile sahip olan sistem, İHA, roket, top ve havan mermilerini havada imha etmek için fiber lazer kullanıyor. İsrail'in mevcut hava savunma ağına entegre olacak şekilde geliştirilmiş sistemin her bir ateşlemesinin maliyetinin 2 bin dolar civarında olduğu kaydediliyor.
Ateşleme başına düşük maliyetin yanı sıra Demir Işın'ın İsrail açısından diğer füze savunma sistemlerine kıyasla iki önemli avantajı daha bulunuyor. Bunlardan birincisi, hedef başına yapılabilecek ateşleme sayısının sınırsız olması. Bir Demir Kubbe bataryasında ateşe hazır füze sayısı, dolayısıyla önleme yapılabilecek roket sayısı sınırlı iken, Demir Işın'da böyle bir kısıt bulunmuyor. İkinci olarak ise önleme için bir füze ateşlenmediği için, hedefi ıskalama ya da arıza durumunda sivil yerleşim birimlerine düşme gibi bir riskin bulunmaması. Zira Demir Kubbe bataryalarının neredeyse tamamı yerleşim birimlerinin içi ya da çok yakınlarında bulunuyor.
Yönlendirilmiş Enerji Sistemleri
Yönlendirilmiş enerjiyi, yoğunlaştırılmış elektromanyetik enerji, atomik ve atom altı parçacık olarak tanımlamak mümkün. Bu enerjiyi silah olarak kullanan YES sistemlerinin geliştirilme amacı ise düşmanın mühimmat, platform veya sistemlerini tamamen imha etmek ya da işlevsiz hale kılmaktır.
Kullanılan teknolojinin tipine bağlı olarak YES sistemlerini, lazerler, mikrodalga silahlar, parçacık ışınlı (particle beam) silahlar ve yüksek güçlü sonik silahlar olarak dört ana kategoride toplamak mümkün.
İngilizce “Light Amplification by Stimulated Emission of Radiation” (Uyarılmış Işımanın Yayımı İle Işığın Güçlendirilmesi) teriminden türetilmiş lazer, kimyasal tepkime, elektrik akımı ya da yoğun ışık aracılığıyla oluşturulmuş doğrusal ve odaklanmış bir hüzmedir. İlk kez 1960 yılında ABD'de geliştirilen lazer sistemleri günümüzde pek çok endüstriyel uygulamada kullanılmakta. Halen geliştirme ve kullanım aşamasındaki lazer silah sistemlerinin güç aralığı 10 kW civarlarından başlayıp 100-150 kW'a kadar çıkıyor.
YES sistemlerinin geliştirilmesinde ilk olarak öne çıkan alan, düşman balistik füzelerinin uzak mesafelerden tahribiydi. Uçuşlarının büyük kısmını uzay ortamında gerçekleştiren kıtalararası balistik füzeleri, çok uzak mesafelerden vurabilmek için yörüngeye konuşlu lazer silah sistemleri, ABD'nin 1980'lerde üzerinde çalıştığı ve "Yıldız Savaşları" olarak bilinen Stratejik Savunma Girişimi (Strategic Defense Initiative; SDI) projesinin temel bileşeniydi. İlerleyen süreçte farklı tür füzeler ve İHA'lara karşı lazer sistemlerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar hız kazandı. Bu süreçte yalnızca tahribat yani fiziksel imha değil, işlevsel imha maksatlı olarak da lazerler ortaya çıktı. Bu tip sistemlerin geliştirilme amacı ise düşman füze veya platformlarını, üzerlerinde bulunan sensör, arayıcı başlık ya da muhabere sistemlerini bozmak ya da karıştırmak suretiyle etkisiz hale getirmektir.
YES Kullanımının Avantajları
Başta lazerler olmak üzere YES sistemlerinin klasik mühimmatlara göre bazı önemli avantajları bulunuyor. Birincisi, YES sistemlerinde kullanılan enerji, ışık hızında hareket ettiği için ateşleme ile hedefe varış arasında geçen süre klasik mühimmat ve füzelerle kıyaslanamayacak kadar düşüktür. Bu da anlık vuruş ve çok kısa bir reaksiyon süresi anlamına gelmektedir.
İkincisi, YES sistemlerinde mühimmat sayısı gibi bir kısıtlama yoktur. Yapılacak ateşleme sayısı, sisteme sağlanan elektrik enerjisine bağlıdır. Dolayısıyla özellikle çoklu hava hedeflerine karşı ardı ardına çok sayıda ateşleme yapılması mümkündür.
Üçüncüsü, yüksek geliştirme maliyetlerine karşın YES sistemlerinin atış başına maliyetleri son derece düşüktür. Demir Işın için telaffuz edilen ateşleme başına 2 bin dolar maliyetin Demir Kubbe'nin her bir füzesinin 20-50 bin dolar arasındaki maliyetle karşılaştırılması, bu farka örnek olarak gösterilebilir.
Dördüncüsü, YES sistemlerinde menzil ve tahribat etkisi ayarlanabilmekte, sistemin nokta atış kabiliyetiyle birleştirildiğinde işlevse ya da fiziksel imha sağlanabilmektedir. Bu avantajlarına karşın, YES sistemlerinin klasik mühimmat ve füzelere karşı bazı dezavantajları da bulunuyor.
Öncelikle lazerin bir YES sistemi olarak etkinliği, oluşturulan hüzmenin odağının ne kadar uzun mesafede korunabileceğine bağlıdır. Söz gelimi sistemden çıkış anında 1 santimetre olan hüzme çapı birkaç kilometre içinde birkaç metreye ulaşıyorsa, bu mesafedeki tahrip etkisi neredeyse sıfıra iner. Bu durumda da hüzmenin mümkün olduğunca uzun bir menzilde odaklanabilmesini sağlayacak çıkış gücü ve hüzme oluşturma teknolojisi önem kazanmakta. Tahrip gücü ve menzili değerine göre çıkış gücü ihtiyacı misliyle artıyor.
Ayrıca YES sistemleri, hedef üzerinde kinetik bir etki yaratmamaktadır. Noktasal etki söz konusu olduğu için, özellikle büyük boyutlu hedeflerde kritik bir bölgenin tahrip olması sağlanamazsa, hedefin başarılı şekilde önlenmesi mümkün olmayabilir. Örneğin gelen bir füzenin motor ya da harp başlığı gibi kritik bir bileşeni tahrip edilemezse, füze bir şekilde uçuşuna devam edip dost unsurları yine de vurabilir ya da çevresel hasara neden olabilir.
Son olarak teknolojideki gelişmelere karşın YES sistemlerinin güç tüketimi hala son derece yüksektir. Enerji verimliliğine ilaveten bu tip sistemlerin soğutma ve bakım-idame gereksinimleri maliyetli ve karmaşıktır.
Türkiye’de YES sistemleri
Milli bir katmanlı hava savunma şemsiyesi kurmakta olan Türkiye'de, YES alanında son yıllarda kayda değer gelişmeler sağlandı. Bunlar arasında ROKETSAN tarafından geliştirilen Alka ve TÜBİTAK BİLGEM tarafından geliştirilen ARMOL örnek olarak verilebilir.
Alka YES sistemi, özellikle İHA'lara karşı geliştirilmiş ve üzerinde hem lazer silahı hem de elektromanyetik karıştırma sistemi bulunan entegre bir sistem. Alka'nın bir diğer kullanım alanı, el yapımı patlayıcıların (EYP) imhası. 750m etkili tahrip menziline sahip Alka, kendi bünyesindeki hassas elektro-optik hedef takip sistemi ile hedefin vurulacak bölgesini seçebiliyor. Araca monteli ya da sabit olarak konuşlandırılabilen Alka'nın bu yıl içinde Emniyet Genel Müdürlüğü hizmetine girmesi planlanıyor.
TÜBİTAK BİLGEM tarafından geliştirilen ARMOL, yüksek güçlü lazer sistemi ile birlikte açık alanda yüksek çözünürlüklü görüntü alabilme yeteneğine sahip bir sistem. Bu özelliği ile istihbarat amaçlı bilgi toplama, tehdidi önceden tespit edip etkisizleştirme süreci için gerekli planlamaları önceden yapabilme imkanı sağlamakta. ARMOL'un önemli bir diğer işlevi, tel kesme, demir, çelik gibi materyalleri tahrip edebilme yeteneği ile teröristler tarafından hazırlanmış tuzakları uzaktan etkisiz hale getirmek. Farklı tiplerde kara araçlarına monte edilebilen ARMOL, 2019 yılında gerçekleştirilen kabul testlerini tamamlayarak Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine girmişti.
Sonuç olarak YES sistemlerinin, teknolojideki gelişmeler doğrultusunda özellikle terör örgütlerinden kaynaklanan İHA, roket ve EYP tehditlerini bertaraf etmede büyük imkanlar sağladığını söylemek mümkün. Buna karşın YES sistemlerinin kabiliyetlerinin artması, enerji verimliliği ve geliştirme maliyetlerine doğrudan bağlı. Her halükarda, hava tehditlerinin son derece hızlı bir şekilde nitelik değiştirdiği modern muharebe sahasında, YES sistemleri hava savunma şemsiyesinin temel unsurlarından olmaya aday.