Deprem diplomasisi Türk-Yunan ilişkilerini onarmaya yeter mi?
💢 Deprem sonrası Atina'nın yaptığı yardımlar Türkiye ile Yunanistan arasında bir yumuşamayı beraberinde getirecek mi?
💢 Deprem diplomasisi, Türkiye-Yunanistan ilişkilerini onarmaya yetebilir mi?
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen 7,7 ve 7 Şubat 2023 tarihinde yine Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde gerçekleşen 7,6 şiddetindeki depremler, Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Osmaniye, Malatya, Adana, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adıyaman ve Kilis’te büyük bir yıkıma sebebiyet vermiş ve Türkiye, 43.556 vatandaşını kaybetmenin acısını yaşamıştır.
Kuşkusuz asrın felaketi şeklinde nitelendirilebilecek olan deprem, devleti tüm kurumlarıyla harekete geçirirken; 81 ilden yapılan yardımlar da Türk milletinin dayanışma duygusunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Türkler, krizler esnasında canlanan o birliktelik ruhuyla destansı bir duruş ortaya koymuştur. Fakat meselenin dış yardımlar boyutu da oldukça mühim.
Depremin hemen ardından İçişleri Bakanlığı’nın uluslararası yardım çağrısında bulunmasının ardından dünyanın pek çok ülkesi, arama kurtarma ekiplerinden insani yardım malzemelerine, sahra hastanelerinden çadır desteğine kadar çeşitli şekillerde Türkiye’yle dayanışma içerisinde olduğunu göstermiştir. Şüphesiz bu yardımlar, dünyanın çeşitli milletlerinin Türk insanının acısını paylaştığını ortaya koymuş ve Türk halkı da bu desteği yüreğinde hissetmiştir. Yardımlar bağlamında dikkat çeken ülkelerden biri de komşu Yunanistan.
Depremin ardından Yunanistan’ın Türkiye’ye yolladığı yardımlar, Yunan arama-kurtarma ekibinin kurtardığı çocuğun ardından döktüğü gözyaşı ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın deprem bölgesine yaptığı ziyaret; diplomatik ilişkilerde yumuşama yaşanacağının habercisi olarak değerlendirilmekte.
Esasen bunu Dendias da ilişkileri onarmak için bir depremi daha beklememek gerektiğini belirterek ifade etti. Nitekim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da insani diplomasinin siyasete de yansımasını ve diyaloğun ön plana çıkmasını savunduğunu dile getirdi. Bu atmosferin hatırlattığı realite ise 17 Ağustos 1999 depreminden sonra dönemin Dışişleri Bakanları İsmail Cem ve Yorgo Papandreu’yla özdeşleşen Türk-Yunan ilişkilerindeki sıcak süreç.
Hatırlanacağı üzere, 1990’lı yıllar Kardak Krizi’nden it dalaşlarına pek çok açıdan Türkiye ile Yunanistan’ın savaşın eşiğine geldiği bir dönem olarak tezahür etmiş; fakat depremin ardından ilişkilerde aklı selim ön plana çıkmıştır.
Bu bağlamda son yıllarda Türk-Yunan ilişkilerinde Atina’nın Sevilla Haritası çerçevesinde uluslararası hukuka aykırı tezlerini Doğu Akdeniz’de kabul ettirme ve bu anlamda Türkiye ile KKTC’yi enerji jeopolitiğinde by-pass etme çabaları, donanma diplomasisine ağırlık verilmesine yol açmıştır. Dahası Yunanistan, silahlanma çılgınlığıyla da bölgede güvenlik ikilemine yol açmış ve Türkiye’nin tehdit algılamalarını arttırmıştır. Böylesi bir ortamda deprem, insani diplomasi aracılığıyla diyalog zeminine dönüşe işaret etmekte. Fakat kazın ayağı öyle değil.
Elbette Yunan halkının Türk milletiyle olan dayanışması takdire şayan. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yüzyıllar boyunca kardeşlik hukuku çerçevesinde bir arada yaşamış iki millete yakışır mahiyette. Fakat Çavuşoğlu’nun diyalog çağrıları ve Dendias ile Yunanistan Başbakanı Kriakos Miçotakis’in olumlu açıklamalarına rağmen Yunanistan, dış politikasında Türkiye karşıtı eylemlerini sürdürme noktasında kararlı gözüküyor.
Bahse konu olan durumu açmak gerekirse, 23 Şubat 2023 tarihinde Miçotakis’in Atina’yı ziyaret eden Fransa Savunma Bakanı Sebastien Lecornu’yla bir araya geldiğini ve tarafların Belharra firkateyninin inşasındaki ilerlemenin yanı sıra Yunanistan-Fransa Stratejik Savunma Anlaşması’nı görüştüklerini hatırlatmak gerek. Bu gelişme, Atina’nın silahlanma sürecinde kararlı olduğunu göstermekte.
Dahası ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in ziyaretini de göz ardı etmemek gerek. Bu ziyarette verilen en güçlü mesaj, Washington-Atina hattındaki müttefiklik ilişkilerinin sorunsuz bir biçimde sürdürüleceği yönünde. Bu da Dedeağaç’taki yığınak dahil olmak üzere ABD’nin Türkiye’yi güneyden kuşatma stratejisinde Atina’nın üstlendiği rolü sürdüreceğini gösteriyor. Ayrıca Yunanistan’ın Almanya’dan da tanklar satın aldığını vurgulamak da yarar var.
Her anlamda bölgesel düzeyde kendi irredentist politikalarını uygulamak için küresel aktörlerin taşeronu olarak konumlanmaya; yani vekil aktör rolü üstlenmeye hazır bir Yunanistan söz konusu. Dolayısıyla deprem diplomasisi, Türk-Yunan ilişkilerinde yumuşamaya yol açsa da Atina’nın Türkiye karşıtı politikalarında herhangi bir değişiklik yok.
Sonuç olarak Türkiye’de yaşanan depremin ardından Yunan halkının gösterdiği dayanışma, Ankara-Atina hattında bir normalleşme beklentisi oluştursa ve 17 Ağustos sonrasında yaşanan gelişmeler akıllara gelse de halihazırda Yunanistan’ın eylemleri, ikili ilişkilerdeki yapısal sorunların konjonktürel gelişmelerle aşılamayacağına işaret etmekte. Yani deprem diplomasisi, Türkiye-Yunanistan ilişkilerini onarmaya yetmeyecek gibi gözükmekte.