Institute for Security Studies: Esad'ın düşüşünde Türkiye'nin rolü ve Suriye'nin geleceği

Suriye'deki değişim sonrası, Suriye'deki ABD destekli gruplar sahada tamamen korumasız kaldı. Esad'ın devrilmesinde ABD ve İsrail'in çıkarları açık olsa da, Türkiye'nin rolü belirleyici ve sonuç alıcı olacak.

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Institute for Security Studies'de Esad sonrası Suriye'nin geleeği ve Türkiye'nin rolünün değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Obama'nın başkanlığından bu yana Suriye'de rejim değişikliği peşinde koşan ABD'nin gelişen durum nedeniyle sevinmek için nedenleri olduğu belirtilse de, Türkiye'nin rolünün belirleyici bir noktada olduğu belirtildi.

Analizde ayrıca; Esad'ın devrilmesinde ABD ve İsrail'in çıkarları açık olsa da, Türkiye'nin rolü daha kazançlı ve muhtemelen daha sonuç alıcı olduğu belirtildi.

İşte Institute for Security Studies'de yayınlanan analiz:

İç savaşın başlamasının ardından on yılı aşkın bir süre boyunca inatla iktidarı elinde tutan Beşar Esad hükümeti, iki hafta süren sınırlı çatışmalar sonucunda çöktü.

Sürpriz bir ani saldırıya uğrayan Suriye ordusu, Halep, Hama ve son olarak Şam'ı hızla ele geçirerek Esad ve ailesini Moskova'ya sürgüne gönderen, şaşırtıcı derecede iyi silahlanmış ve iyi organize olmuş farklı “isyancı” güçlerden oluşan bir koalisyon karşısında eriyip gitmiş gibi görünüyor.

Esad'ın ani düşüşü Orta Doğu'da sahadaki gerçekleri büyük ölçüde değiştirdi.

Rusya, İran ve Hizbullah'ın çıkarlarını tehlikeye atarken, Esad'ın düşüşünden en çok kazançlı çıkacak üç devletin konumlarını güçlendirdi. Bunlar başta Türkiye olmak üzere ABD ve İsrail.

Obama'nın başkanlığından bu yana Suriye'de rejim değişikliği peşinde koşan ABD'nin, Moskova ve Tahran'ın müttefiki olan Esad'ın çöküşüne dair sevinmek için açık nedenleri var.

Esad karşıtı güçlere destek sağladığı bildirilen Ukrayna'nın da öyle.

İsrail ise uzun zamandır Esad'ın devrilmesini istiyordu ve yıllar boyunca çeşitli muhalif güçlerle ortaklık yapmakla suçlandı. Sonunda hedefine ulaşan İsrail, Suriye ordusunun teçhizatını imha etmek için büyük bir bombardıman süreci başlatmakta vakit kaybetmedi ve Suriye'nin güneybatısındaki Golan bölgesinde daha önce görülmemiş bir şekilde “süresiz” olduğu bildirilen bir toprak ele geçirdi.

Esad'ın devrilmesinde ABD ve İsrail'in çıkarları açık olsa da, Türkiye'nin rolü daha kazançlı ve muhtemelen daha sonuç alıcı oldu.

Tüm kanıtlar Türkiye'nin Esad hükümetini deviren operasyonda ayrılmaz bir rol oynadığını ve Türklerin muhtemelen muhalif güçlerden en az ikisine destek sağladığını gösteriyor.

Saldırının ilk günlerinde Türk yetkililer ülkelerinin bu olaydaki rolünü küçümsediler. Ancak neredeyse herkes, bunun Türkiye destekli bir rejim değişikliği operasyonu olduğuna dair spekülasyonları yazmaya devam etti.

Halep'in düşmesinin ardından, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın muhalifleri Şam'a yürümeye ve Esad'ı devirmeye çağırmasıyla bu spekülasyonların gerçek olduğu ortaya çıktı.

Ankara'nın dahlinin tam olarak ne olduğu hiçbir zaman bilinemeyecek olsa da, Türkiye'nin büyük ölçüde işin içinde olduğu inancı Orta Doğu'da ve ötesinde yaygınlaşmış görünüyor.

Uzun süreli ilişki

Erdoğan yönetimindeki Türkiye'nin Esad liderliğindeki Suriye ile her zaman karmaşık bir ilişkisi oldu.

Türkiye; iç savaşın başlarında Esad karşıtı güçleri eğitti ve daha sonra SDG ve DEAŞ'a güçlerine karşı çeşitli operasyonlar için ordusunu Suriye'ye gönderdi.

Ancak Erdoğan, son zamanlarda Şam'a karşı daha uzlaşmacı bir tavır takındı ve Esad'la yeni müzakereler yapılması çağrısında bulundu. Bu tavrının masada son bir uzlaşı çağrısı olduğu ise şimdi anlaşıldı.

Türkiye'nin önceden hiçbir uyarıda bulunmadan işlettiği süreç, Moskova ve Tahran'ı kesinlikle öfkelendirdi. Zira; her iki ülkenin de BRICS ekonomik birliğindeki merkezi rolü göz önüne alındığında, Erdoğan'ın Suriye'deki eylemleri Türkiye'nin BRICS üyeliğini tehlikeye atabilirdi.

Ancak Erdoğan öyle düşünmedi.

Türkiye'nin hamleleri

Türkiye üç milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor ve bu durum mülteciler ile yerli halk arasında önemli ve zaman zaman şiddetli sosyoekonomik gerilimlere yol açıyordu.

Esad'ın gitmesiyle birlikte Erdoğan'ın Suriye'deki gelişmeler üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmayı ve Suriyelileri Türkiye'den göndermeyi başarabileceği neredeyse kesin.

Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesinin artmasının ikinci muhtemel nedeni de “Kürt gruplarla” ilgili.

Türkiye'nin ve çok sayıda Batı başkentinin terör örgütü oalrak kabul ettiği PKK üyeleri, nerdeyse her zaman o bölgede bir devlet arayışında olmuştur. Türk devletinin gözünde, Suriye'de Türkiye sınırı boyunca geniş bir toprak parçasını kontrol eden ABD destekli bu gruplar, Türk egemenliğine yönelik varoluşsal bir tehdit oluşturmaktadır.

Bu mesele, Donald Trump'ın göreve başlayacak olmasıyla daha da belirgin hale geldi.

Seçilmiş başkan Trump, ABD'nin Suriye'deki olaylara müdahil olmaması gerektiğini güçlü bir şekilde ifade ederek, daha önce Suriye petrolünü çıkarmak için orada olduğunu belirttiği ABD güçlerini Suriye'den çekmeyi planladığına dair geçmişte çıkan haberlere daha fazla itibar kazandırdı.

Trump'ın sözlerini yerine getirmesi halinde, ABD destekli “Kürt gruplar” sahada tamamen korumasız kalacak.

Trump'ın gerçekten de ABD askerlerini çekmesi ihtimali Ankara'nın hesaplarında çok önemli bir rol oynamış olabilir. Nitekim Halep'e saldırıdan sadece birkaç hafta önce Türk medyası Erdoğan hükümetindeki üst düzey yetkililerin Trump liderliğinde bir çekilme öngördüğünü ve bunun Türkiye-Suriye sınırı yakınlarındaki Kürt güçlerini kovmak için yeni fırsatlar yaratabileceğini öne sürdüğünü bildirdi.

Erdoğan, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra adaletsiz bir şekilde çizildiğini düşündüğü Türkiye'nin sınırlarını genişletmek için de bir fırsat yakalamış olabilir.

Ancak, motivasyonu ne olursa olsun, Türkiye'nin mevcut kaostan çıkacak her türlü hükümette merkezi bir rol üstlenmesi neredeyse kesin.

Tartışma