Diplomaside Fransa ve Batı'nın yerini Türkiye'nin alması Avrupa için trajik
Türkiye örneği, NATO üyesi olmanın ve Ukrayna ve Rusya gibi savaş halindeki ülkelerle güçlü ilişkiler kurmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Aslında Fransa, dünyadaki bu arabuluculuk pozisyonunu uzun süredir yerine getiriyordu.
Ukrayna ile Rusya arasında İstanbul'da görüşmeler gerçekleştirildi. Türkiye, bu Avrupa ihtilafında fiili bir arabulucu haline geldi.
Binlerce askeri ve sivil ölümün yanı sıra 3,7 milyondan fazla mültecinin ortaya çıkmasına neden olan bu çatışmayı çözmek için tarafların diplomatik yolları tartıştığını görmekten mutluluk duyabiliriz. Fakat bununla birlikte, Fransa'nın ve AB ülkelerinin diplomatik nüfuzunu kaybetmesine de üzülebiliriz.
Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle Avrasya ekseninde ne Rusya ne de ABD tarafından göz ardı edilmeyen bir role sahiptir. Bu nedenle Ankara, yakın ve Orta Doğu'da bölgesel güç projesini geliştirmek için her iki kampın da desteğini almayı amaçlayan ikili bir oyun oynuyor.
Türkiye NATO'ya 1952'de katıldı. Giderek artan otoriter siyasi yapısı ve bölgesel bir devlet olarak konumu nedeniyle, iki kamptan birine siyasi olarak bağımlı olmaktan kaçınmak için Rusya kadar NATO'ya da ihtiyacı var.
Erdoğan ve Putin, Avrupa ve Asya'yı birbirine bağlayan kadim imparatorlukların başındaki iki otoriter liderin dilini konuşuyorlar. Her ikisi de ülkelerinin dünyadaki nüfuzunu yeniden kazanmasını istiyor.
İki ülke arasında turizm, enerji ve 2017 yılında başlayan doğalgaz boru hattı projesi olan Türk Akımı gibi önemli bağlantılar var.
Aynı zamanda, Erdoğan iktidara geldiğinden beri Zelensky'ye daha da yakınlaştı. Türkiye, Ukrayna'ya şu anda çatışmalarda kullanılan Bayraktar savaş insansız hava araçlarını sağladı.
Yaşanan süreç, Türkiye'yi büyük bir etki unsuru haline getiriyor ve Türkiye'nin her zamankinden daha fazla siyasi, ekonomik ve medeniyetsel bir kavşak olmasına izin veriyor. Bu da Türk liderlerin Ukraynalı ve Rus meslektaşlarının güvenini kazanmasını sağladı. Vladimir Putin, çatışmanın başlamasından sonra Recep Erdoğan ile de görüştü.
Türkiye'nin arabulucu olarak rol alması şaşırtıcı değil
Fransa'da dış ilişkiler düzeyinde uzun süredir hüküm süren Gaullist doktrin, ülkeyi farklı bir politikaya itti. Ne Atlantikçi ne de Rus yanlısı. Bu politika, Fransız çıkarlarını savunmak için çeşitli güçlere karşı bir köprü olmaya çalışıyor.
Bu gerçekçi politika, Fransa'nın Avrupa'da ve ötesinde belirli bir etkiye sahip olmasını sağladı.
Fakat bu doktrin son on yılda, özellikle de Sarkozy başkanlığı döneminde büyük ölçüde zayıfladı. Fransa, 2008'deki Gürcistan krizinde arabulucu rolü oynamayı başardı. Ancak o zamandan bu yana devlet unsurlarının büyül bir kısmı ve Fransız medyası, yavaş yavaş Amerika'ya yakın bir pozisyon almaya başladı. Şu anda Fransa kamuoyu, Atlantikçi ve Rus yanlısı olarak ikiye bölünmüş durumda.
Diplomasi anlamında, Fransa'nın ve sözde liberal batı demokrasilerinin yerini artık Türkiye gibi bir rejimin alması Avrupa için trajik.
Fransa Contre Points'de yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.