Diplomaside yeni bir kavram: Balistik füze diplomasisi
Tepesi atan ülkenin komşusunun topraklarına ya da deniz yetki alanlarına balistik füze attığı günümüz koşulları, Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemlerini satın alarak ne kadar doğru bir iş yaptığını kanıtlıyor.
Tepesi atan ülkenin komşusunun topraklarına ya da deniz yetki alanlarına en az 300-400 kilometre menzilli balistik füze atabildiği şaşırtıcı bir “özgürlük çağını” yaşamaktayız. En az bunun kadar şaşırtıcı olan ya da olmayan ise İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırısıyla itibarına kalıcı olarak veda eden Birleşmiş Milletler’in de havada uçuşan balistik füzelere, yaz günlerinin can sıkıcı kara sinekleri muamelesi yapması, giderek büyüyen bu tehdide karşı çizdiği umursamaz profil.
Gunbot diplomasisinden bugünlere
Silahların doğrudan bir diplomasi enstrümanı olarak kullanılması yeni bir durum değil. 19’uncu yüzyılın ikinci yarısı ve 20’inci yüzyıl başlarında uygulanan “Gunbot Diplomasisi” ( Silahlı Gemi Diplomasisi) bu alandaki ilk örnekti. Avrupa ülkeleri ya da ABD, daha fazla ticari imtiyaz elde etmek istedikleri Asya, Afrika ya da Latin Amerika ülkeleri kıyılarına savaş gemilerini yollayarak muhataplarını ikna etmeyi! bir diplomasi biçimi olarak defalarca uyguladılar.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bu defa “Nükleer Caydırıcılık” gündeme geldi. Sahip olduğu yıkım gücünün büyüklüğü nedeniyle ancak sıradışı durumlarda devreye giren bu diplomasi yöntemi “1956 Süveyş Krizi” gibi vakalarda Ortadoğu’da dengenin sağlanmasında önemli rol oynadı.
Benim çocukluğumda yani 1980’lerde aralarında sorun yaşayan komşu ülkeler ( Avrupa ve Kuzey Amerika haricinde ) birbirlerinin topraklarına 30-40 kilometre menzilli topçu silahlarıyla ateş açarlar, ya da sınır hattından geçen savaş uçakları yanlışlıkla komşunun topraklarına bombalar düşürürlerdi!. Bu nabız yoklama ve sopa gösterme vakaları sınırdaki dar bir alanın ötesine geçmez, kısa süre sonra her şey normale dönerdi. 20’inci yüzyılda diplomatik gerilimin balistik füze atmaya dönüşecek hale gelmesi hatta çatışmalarda füze kullanılması, marjinal görülen, kırmızı çizgi olarak değerlendirilen bir durumdu.
İlk füze severler: Naziler
Keza Nazi Almanyası V1 ve V2 füzeleri ile İngiltere topraklarını hedef aldığında dahi İngiltere Avam Kamarası bu saldırılara nasıl yanıt verileceği konusunda uzun tartışmalara sahne olmuştu. Sağduyu sahibi kimi İngiliz siyasetçiler, misilleme olarak Alman şehirlerinin bombalanması fikrine “Evet önce Almanlar kentleri bombalamaya başlamış olabilir, ama biz eylemlerimizde kendimize şeytanı örnek almıyoruz” sözleriyle yanıt verebilmişlerdi.
Balistik füzelerin yeniden savaş alanına yoğun olarak sürülmesi için aradan 35 yıl geçmesi gerekti. 1980-1988 yılları arasındaki İran-Irak Savaşı sırasında, Bağdat yönetimi beklediği hızlı zafere ulaşamayıp, dahası İran’ın şiddetli saldırılarına maruz kalınca Sovyet yapımı Scud füzeleri İran’daki sivil yerleşim birimlerini vurmaya başladı.
O yıllarda güdüm sistemi zayıf olan bu füzeler İran kentlerinde ciddi şekilde terör yarattı. Balistik füze saldırılarından beklediği verimi alamayan Irak daha sonra ABD’nin gözetiminde Federal Almanya’dan temin ettiği kimyasal silahlara da başvurdu. Bu da yetmeyince envanterindeki Fransız uçaklarından ateşlediği yine Fransız malı Exocet gemi savar füzeleri ile İran Körfezi’ndeki tankerlere saldırdı.
İran’ın buna yanıtı Hürmüz Boğazı’nı deniz trafiğine kapatmak oldu. Bugün Husilerin Kızıldeniz’den işleyen uluslararası deniz ticaretine uyguladığı terörün ilk örneği 1984 yılında Irak tarafından “ Tanker Savaşları” adıyla sahneye konmuştu. Tabi Saddam Hüseyin’in başvurduğu bu taktik ABD donanmasının İran Körfezi’ne yerleşmesi için ideal şartları da oluşturdu.
Saddam Hüseyin balistik füze kullanma alışkanlığını Kuveyt’i işgalinin ardından patlak veren Birinci Körfez Savaşı’nda da sürdürdü. Suudi Arabistan ve İsrail topraklarına isabet eden füzeler, Türkiye dahil pek çok ülke için yüksek irtifa hava savunma sistemlerinin öneminin kavranmasını sağladı.
Grozni’de balistik füze ile katliam
Yıllar geçti Birinci Soğuk Savaş sona erdi ancak SSCB’nin yıkılması yeni çatışmaların fitilini ateşledi. Scud tipi balistik füzelerin tekrar sahneye çıkışına 1999 yılında İkinci Çeçenistan Savaşı sırasında şahit oldu uluslararası toplum. Çeçen direnişini kırmaya kararlı olan Rusya 21 Ekim 1999 günü Grozni kentine 10 adet Scud tipi balistik füzeyle saldırdı. Füzeler kent merkezindeki doğum hastanesini, pazar yerini, postane ve camiyi vurdu. 140’dan fazla sivil hayatını kaybetti.
21’inci yüzyıla geldiğimizde ise Kuzey Kore sayesinde uluslararası toplumun balistik füzeler hakkındaki bilgisi ve görgüsü arttı. Halkı açlıkla karşı karşıya kaldıkça ihtiyacı olan buğdaya ve diğer gıda maddelerine ulaşmak için balistik füzelerini ateşleyerek şantaj yapmak Pyongyang yönetiminin rutin diplomatik mesaj verme yöntemi haline geldi.
Kuzey Kore’yi 2015 yılından itibaren Yemen’in batısını kontrol altına alan Husiler takip etti. Husiler, gerek balistik füzeleri gerek kamikaze dronları, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ekonomik kaynaklarını ve stratejik tesislerini vurmak için sahaya sürdüler.
Sivillere karşı balistik füze kullananların başına ne gelir?
Balistik füze kullananların başlarına ne gelebileceğinin çarpıcı bir örneğine de 27 Eylül 2020’de Azerbaycan ordusunun, işgal altındaki topraklarını kurtarmak için başlattığı harekat ve devamında şahit olduk.
Ermenistan işgali altındaki Karabağ’daki terörist unsurlar 4,8,11 ve 17 Ekim tarihlerinde 4 defa balistik füzelerle Azerbaycan’ın Gence kentini vurdular. OTR-21 Toçka ve Scud füzelerinin kullanıldığı bu saldırılarda 25 sivil şehit oldu. Savaş sırasında televizyona çıkarak bu saldırıların emrini vermekle övünen Ermeni siyasetçi Arayik Harutyunyan, 2023 yılının Eylül ayında yürütülen anti-terör operasyonunun ardından 3 Ekim’de Hankendi’de yakalanarak tutuklandı. Harutyunyan şimdi sivillere karşı balistik füze kullanmasının hesabını Azerbaycan adaletine vermeye hazırlanıyor.
Eş zamanlı olarak balistik füzelerin kullanımında çıtayı yükselten bir kez daha Rusya oldu. 2022 yılının Şubat ayında yeniden alevlenen Rusya-Ukrayna Savaşı’nda, Kremlin Sarayı’nın Kiev’i ele geçirme planı tutmayınca başrole balistik füzeler ve hatta hipersonik füzeler yerleşti. Ukrayna’nın kentleri, enerji alt yapısı, limanlar, yani Kiev yönetiminin ekonomisini çökertecek, Ukrayna halkının iradesinin kırılmasına hizmet edecek her nokta balistik füzelerin ve kamikaze dronların hedefi haline geldi.
Balistik füze kullanmak gücün mü yoksa acizliğin mi belirtisi?
“Balistik Füze Diplomasisi” garabetinin son örneklerine ise 15 ve 16 Ocak 2023 tarihlerinde şahit olduk. İran, 3 Ocak’ta Kirman kentinde Devrim Muhafızlarının eski komutanı Kasım Süleymani’nin 4’üncü ölüm yıldönümü için toplananları hedef alan intihar saldırılarına yanıt olarak önce Irak ve Suriye, ardından Pakistan topraklarını balistik füzelerle hedef aldı.
Trajik ve fakat komik olmayan ise İran yönetiminin özellikle Erbil’i hedef alan saldırılarında ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA’yı ve İsrail dış istihbarat servisi Mossad’ı vurduğunu iddia etmesiydi. Kuzey Kore’nin ve İran’ın balistik füzeleri kullanma şekline bakarsak, buna “şuurunu kaybetmişlerin silahı” yakıştırmasını yapmak yanlış olmayacaktır.
Türkiye büyüyen tehdide karşı doğru yatırımı yaptı
Menzili 300-400 kilometreye ulaşan, ancak kullanan ülkelerin teknolojik kapasitelerinin yetersizliği nedeniyle nereyi vuracakları belli olmayan bu silahlardan bir nevi mektup gibi yararlanma alışkanlığı yakın gelecekte Ortadoğu ve Asya’da hesapları şaşırtacak sonuçlara yol açacak. Balistik füzelerin bu denli aleni şekilde, bir diplomasi metodu olarak benimsenmesi, Türkiye’nin çok katmanlı milli hava savunma sistemine ve S-400 bataryalarına yaptığı yatırımın sebebinin sorgulanmasını herhalde artık gereksiz kılıyordur diye ümit ediyorum.