East Asia Forum: NATO, Türkiye'yi dışlamayı göze alamaz!

Türkiye'nin artan uluslararası etkisi ve askeri gücüne paralel olarak NATO'daki rolü de büyüdü. Türkiye, tıpkı 1709'da İsveç Kralı XII Charles'ın, Sultan III Ahmed'e sığınmasında olduğu gibi şimdi de Doğu ile Batı arasında bir hakem konumunda.

1. resim

Avustralya merkezli düşünce kuruluşlarından East Asia Forum'da, Türkiye'nin NATO ile ilişkilerinin ve öneminin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

NATO'nun Rus saldırganlığı ve savunma ihtiyaçlarının arttığı bir dönemde Türkiye'yi dışlamayı göze alamayacağı belirtilen analizde, Türkiye'nin son dönemde artan uluslararası etkisi ve askeri gücüne paralel olarak NATO içerisindeki öneminin de arttığı belirtildi.

Analizde ayrıca, NATO'nun genişlemesinin Türkiye'ye bağlı olduğu ve bu nedenle NATO ülkelerinin Ankara ile daha fazla ortak zemin aramasının kritik önem taşıdğı tespiti yapıldı.

İşte East Asia Forum'da yayınlanan analiz:

Ukrayna'daki çatışma NATO üyeliğini mercek altına aldı ve örgütün Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana doğuya doğru büyük oranda genişlemesi Rusya'nın harekete geçmesinin başlıca nedeni oldu.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sadece birkaç ay sonra İsveç çok uzun zamandır sürdürdüğü “askeri tarafsızlığı” bir kenara bırakarak NATO üyeliği için başvuruda bulundu ve bu, Ukrayna'daki çatışmanın Avrupa'nın istikrarına yönelik tehdidin boyutlarını gözler önüne serdi.

Komşusu Finlandiya'nın üyelik başvurusu halihazırda onaylanmış olmasına rağmen, İsveç'in üyeliği ertelendi.

İsveç'in etkileyici ordusunun bloğa katılma ihtimali ise, kendi dış ve güvenlik politikası hedeflerine ulaşmak isteyen Türkiye tarafından geciktirildi.

2023'ün son haftasında Türk parlamentosunun Dışişleri Komisyonu İsveç'in NATO'ya katılımını onayladı. Ancak Türkiye'nin onay süreci, parlamento kararı onaylayana kadar tamamlanmış olmayacak.

İsveç'in katılımı Türkiye'nin koyduğu iki şart nedeniyle durmuş durumda. Türkiye, Stockholm'den ABD ve AB ülkelerinin de terör örgütü olarak tanımladığı PKK'ya karşı harekete geçmesini istiyor.

Türkiye, ikinci olarak da ABD'nin Ankara'nın F-16 savaş uçağı satın alma talebini onaylamasının yanı sıra Kanada'nın da Türkiye'ye silah satışına uyguladığı ambargoyu kaldırmasını istiyor.

İsveç'in “Kürt sorununa” müdahil olması şaşırtıcı değil. Önemli ve oldukça politize olmuş bir Kürt topluluğuna ev sahipliği yapan İsveç'te, PKK buradaki diasporadan önemli ölçüde uluslararası, siyasi ve mali destek almaktadır.

İsveç Parlamentosu'ndaki altı Kürt-İsveçli milletvekili, İsveç siyasetinde aktif olan daha geniş bir siyasi bloğun görünürdeki temsilcileridir. Bu bloğun liderliğini, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı sert bir şekilde eleştiren Kürt kökenli İranlı Emine Kakabave yapıyor.

Kakabave'nin sesi o kadar yüksek çıkıyor ki Türkiye defalarca iadesini talep etti. Ancak İsveç'in vatandaşlarını teslim etme konusundaki çekingenliği göz önüne alındığında bu pek olası görünmüyor. Yine de İsveç, ilişkilerin ısınması ve NATO görüşmelerini hızlandırmak amacıyla kısa bir süre önce PKK'yı finanse etmekten suçlu bulunan bir kişiyi hapse attı.

Türk-ABD ilişkileri Trump yönetimi altında çeşitli aşamalardan geçti ve Başkan Joe Biden döneminde de düzelmedi. Türkiye'nin Rusya'dan gelişmiş S-400 hava savunma sistemi satın alması, ABD ve diğer NATO üyeleri tarafından olumlu karşılanmadı.

Sonuç olarak Washington, Türkiye'nin F-35 savaş uçağı projesine katılımını, gizli özelliklerin ve teknolojinin Rusya ile paylaşılabileceği ve bunun gelecekte Amerikan ulusal güvenlik çıkarlarına meydan okuyabileceği endişesiyle askıya aldı.

Türkiye'nin Rusya ile savunma işbirliği, mevcut filosu için 40 adet F-16 savaş uçağı ve 80 adet modernizasyon kiti satın alma planını da geciktirdi. Bu müzakereler, Türkiye'nin Rus yapımı savunma sistemlerini NATO'nun bu ülkenin savunmasını geliştirme çabalarının bir parçası olarak Ukrayna'ya taşıması yönündeki ABD önerisini reddetmesiyle daha da gerginleşti.

NATO'nun Türkiye'nin Rusya'dan S-400 sistemi satın almasına başlangıçtaki muhalefeti göz önüne alındığında, Türkiye'nin sistemin ulusal güvenliğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve NATO sistemleriyle uyumlu olmadığını iddia etmesi beklenen bir durumdu.

Türkiye'nin Doğu Avrupa güvenliği açısından önemi, Rusya ile muhatap olması ve Avrupa'daki kaynakların azalması nedeniyle zor durumda olan bir ittifakta ordusunun büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda, önümüzdeki dönemde ilişkilerin yeniden iyileşmesi beklenmektedir.

Türkiye NATO'ya altmış yıldan daha uzun bir süre önce katılmış olmasına rağmen, artan uluslararası etkisi ve askeri gücüne paralel olarak rolü de büyümüştür.

Ülkenin jeostratejik konumu, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden bu yana Karadeniz'i denetleme ve çatışma bölgesinden kritik tahıl kaynaklarının ihracatını güvence altına alma rolünde görüldüğü gibi, büyük önem taşımaya devam etmektedir.

Ankara'nın örgüt içindeki ikinci en büyük silahlı kuvvetlere sahip olduğu NATO, tüm doğu kanadının sürekli Rus saldırganlığı ve müdahalesiyle karşı karşıya olduğu bir dönemde Türkiye'yi dışlamayı göze alamaz.

Irak, İran, Suriye ve daha geniş anlamda Doğu Akdeniz'e ilişkin dış politika farklılıkları NATO'nun Türkiye ile olan ilişkilerini germiştir ve ittifak Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana istikrarına yönelik en ciddi tehditle uğraşırken bu ilişkilerin önemi her zamankinden daha fazladır.

Bu nedenle NATO'nun Ankara ile daha fazla ortak zemin araması kritik önem taşıyor.

Türk Dışişleri Komisyonu'nun İsveç onayı NATO'nun genişlemesi bağlamında umut verici bir gelişme olmakla birlikte, Türkiye'nin İsveç ve ABD üzerindeki diplomatik etkisini de göstermektedir.

Ancak, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Biden yönetiminin Türkiye'nin F-16 jetleri ve modernizasyon kitleri alımını onaylamaya hazır olduğunu Temmuz ayında teyit etmesine rağmen, bu anlaşma henüz gerçekleşmedi.

Bu bağlamda, Türk parlamentosu İsveç'in NATO üyeliğini onaylamayı geciktirmeye devam edecek ve aynı zamanda Macaristan'ın Ankara ile bağlantılı olan bu konudaki kendi kararını da geciktirecektir.

Uzun hafızalı devletlerde her zaman olduğu gibi, İsveç'in mevcut sorunu da emsalsiz değil. Tıpkı 1709'da Rusya karşısında yenilgiye uğrayan İsveç Kralı XII Charles'ın, Sultan III Ahmed'e sığınmasında olduğu gibi, Türkiye bir kez daha Doğu ile Batı arasındaki ilişkide bir hakem konumunda.

Tartışma