East Asia Forum: Netanyahu Gazze'den sonra Batı Şeria'da da benzer bir kriz mi hedefliyor?
Dünya artık, İsrail'in gerçekten bir güvenlik kriz yaşadığından artık emin değil. Netanyahu'nun planı, Gazze'den sonra Batı Şeria'da da benzer bir kriz yaratmak mı?
Avustralya merkezli yayın organlarından East Asia Forum'da, İsrail'in artık 1. yılına yaklaşan soykırım savaşının geleceğinin ve ABD'nin yaklaşımının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Netanyahu Gazze'den sonra Batı Şeria'da da bir kriz yaratarak süreci oldubittiye getirmeye çalıştığı belirtilen analizde, dünyanın tüm endişelerinin Amerikan seçimlerinin takvimine göre zamanlanmış ve senkronize edilmiş olduğu tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; bugün en yakın tehdidin Filistinliler için olduğu ancak önlem alınmazsa meşhur beyaz boğa tezinin hayata geçebileceği belirtildi.
İşte East Asia Forum'da yayınlanan analiz:
Hem açık hem de gizli toplantılarda, bölgedeki krizler müzakere ediliyor.
Haritaların kanla çizildiği ve yeniden kanla çizilmek istendiği bir dönem yaşanıyor ve Amerikalıların bu suçla başa çıkma niyetinde olmadığı açıktır.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu hükümetinin “muzdarip” olduğunu duyduğumuz “krizin” gerçek olduğundan artık emin değiliz.
İsrail'i yok etmek isteyen bir İran'ın varlığından artık emin değiliz ve İsrail'in gerçekten bu kadar abartılmış bir güvenlik kriz yaşadığından artık emin değiliz.
Geçtiğimiz aylar içerisinde Netanyahu hükümeti, hedef göz etmeksizin yaptığı saldırılarla Filistinlileri bir halk olarak yok etme planı olduğunu ortaya koydu.
Elbette bu saldırılarda Hamas'ın 7 Ekim saldırılarının etkisi olduğu kadar eski bahaneler de kullanıldı.
İran'la bağlantılı “terörist” hücreler ve Hizbullah gibi bölgesel güçler İsrail tarafından “varoluşsal bir tehdit” olarak ortaya koyuldu. Ancak aslında hiçbirisinin İsrail kadar tehlikeli olmadığı ortaya çıktı.
Diğer yandan ABD'de hiçbir şey Kasım ayındaki başkanlık seçimlerinin önüne geçemiyor.
Hatta dünyanın tüm endişeleri Amerikan seçimlerinin takvimine göre zamanlanmış ve senkronize edilmiş gibi görünüyor.
Tel Aviv'den sonra Moskova, özellikle Donald Trump ve Kamala Harris'in Amerika'nın tek kutupluluğuna yönelik en büyük küresel tehdit konusundaki görüşleri arasındaki zıtlık ışığında, bu seçim mücadelesi üzerinde dolaylı da olsa en güçlü etkiye sahip olabilir.
Analistler genel olarak Biden'ın başkanlığının, Biden'ın sekiz yıl boyunca başkan yardımcısı olarak görev yaptığı Barack Obama döneminin bir devamı olduğu konusunda hemfikir.
Dolayısıyla Harris'in de böyle bir politika izleyeceği düşünülüyor.
Bununla birlikte, Obama'nın Orta Doğu'nun siyasi haritasını okuması, Demokrat Parti'nin bölgeye yönelik kurumsal bir yaklaşımı haline gelmiş olabilir. Hem İran hem de İsrail hükümetleri bunun farkında.
Bugün Netanyahu bir taşla birkaç kuş vurmak için gerilimi tırmandırıyor.
Birincisi, hükümetindeki akli dengesi yerinde olmayan aşırılık yanlılarının desteğine ihtiyaç duyduğu bahanesiyle yayılmacı bir mesihçi projeyi ilerletiyor.
İkincisi, Tahran'ı ya sahada kaybedeceği ya da siyasi güvenilirliğini yok edecek bir savaşın içine çekmeye çalışıyor.
Üçüncüsü, Demokratları İran'a karşı bölgesel bir savaşa sürüklüyor ki Amerikan halkının buna hiç niyeti olmadığına inanıyor ve böylece Trump'ın zafer şansını arttırıyor.
Bu arada İsrail, Gazze'yi yerle bir ettikten ve halkını yerinden ettikten sonra Batı Şeria'da bir oldu bittiyi dayatmak için acele ediyor.
Netanyahu muhtemelen Kasım ayında elini tamamen serbest bırakacak bir Trump zaferini bekliyor.
Bugün en yakın tehdit Filistinlilerin karşısında. Ancak görünen o ki; yarın ise sadece onlarla sınırlı kalmayacak ve meşhur beyaz boğa muamelesi tezi yeniden ortaya çıkacak.