East Asia Forum: UCM kararları İsrail ve Batılı müttefiklerini yol ayrımına getirebilir!
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kararları, İsrail ve Batılı müttefiklerini yol ayrımına getirebilir! İsrail'in Batılı ortakları, hukukun üstünlüğünü mü İsrail'e desteği mi tercih edecek?
Avustralya merkezli East Asia Forum'da, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin İsrail ile ilgili aldığı kararların olası sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin İsrail ile ilgili verdiği kararların İsrail'in Batılı müttefikleri arasında bölünmelere yol açtığı belirtilen analizde, mahkeme kararlarının özellikle ABD'de büyük huzursuzluk yarattığına dikkat çekildi.
Analizde ayrıca, uluslararası hukuk uzmanlarından kararlar hakkında görüşlere yer verilerek, İsrail'e destek sağlayan ülkelerin olası mesuliyetleri konusunda değerlendirmelere yer verildi.
İşte East Asia Forum'da yayınlanan analiz:
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin tarihi bir adım atarak aralarında Başbakan Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın da bulunduğu önde gelen İsrailli yetkililer ile üç üst düzey Hamas yetkilisi hakkında tutuklama kararı çıkarması dengeleri değiştirdi.
Gazze'deki saldırıları nedeniyle İsrail üzerindeki siyasi baskıyı arttırmanın ötesinde, tutuklama kararlarının İsrail'e verdikleri destek nedeniyle giderek daha fazla eleştiriye maruz kalan İsrail'in Batılı müttefiklerini ne ölçüde etkileyeceği de merak konusu.
Şaşırtıcı olmayan bir şekilde hem İsrail hem de Hamas, adı geçen kişilerin "cezai sorumluluk taşıdığını" söyleyen başsavcı Khan'ın bu hamlesini kınadı. İsrailli bakanlar kararı "çirkin" ve "ahlaki bir rezalet" olarak nitelendirirken, 7 Ekim'deki ölümcül saldırıyı gerçekleştiren Hamas ile eşdeğer tutulmasını eleştirdi.
Bazı eleştirmenler de kendi eylemlerini İsrail'in eylemleriyle bir tutma kararından dehşete düştü.
Uluslararası Ceza Mahkemesi kararında adı geçenler arasında Gazze'deki lideri Yahya Sinwar'ın da bulunduğu Hamas'tan ismi açıklanmayan bir yetkili, kararın İsrail'in 1967'den bu yana Filistin topraklarını işgali bağlamında "kurbanı cellatla eşitlediğini" söyledi.
Başsavcı Khan'ın talebi, Uluslararası Adalet Divanı'nın bu yılın başlarında İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığına dair verdiği geçici kararın ardından oluşan hukuki baskıyı daha da arttırıyor.
Itamar Ben Gvir ve Bezalel Smotrich gibi aşırı sağcı bakanları da kapsayacak şekilde genişletilmesi muhtemel olan savcının talebi İsrail'i daha da yalnızlaştırabilir.
İlk talep şimdi Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin ön yargılama dairesine gidecek ve burada Uluslararası Ceza Mahkemesi yargıçlarının tutuklama emirlerini onaylaması haftalar hatta aylar sürecek.
Ancak hukuk uzmanları talebin onaylanacağına inanıyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi ne yapabilir?
Uluslararası Ceza Mahkemesi, soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırganlık gibi en ciddi suçları caydırmayı ve cezalandırmayı amaçlayan ilk ve tek daimi uluslararası ceza mahkemesidir.
1998 Roma Statüsü ile kurulan mahkeme 1 Temmuz 2002 tarihinde resmen yürürlüğe girmiştir.
Aralarında İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Kanada, Avustralya, Belçika, Norveç, Güney Afrika ve Japonya gibi kurucu üyelerin de bulunduğu 124 ülkenin katıldığı statü, taraflara haklarında yakalama emri bulunan kişileri tutuklama yükümlülüğü getiriyor.
ABD ve Birleşik Krallık hükümetleri tarafından desteklenen İsrail, tüzüğe taraf olmadığı için Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kendisi üzerinde yargı yetkisi olmadığını iddia etti. Ancak 2021'de Uluslararası Ceza Mahkemesi, Filistin'in anlaşmanın amaçları doğrultusunda Uluslararası Ceza Mahkemesi tüzüğüne taraf bir devlet olarak kabul edileceğine karar verdi.
Bu da Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin, taraf bir devlete karşı savaş suçu işleyen bir İsrail üzerinde yargı yetkisine sahip olacağı anlamına geliyor.
Haklarında yakalama emri bulunan kişilerin yakalanması halinde, delillerin toplanması ve muhafaza edilmesi gibi uzun bir süreçle birlikte yargılamaların yapılması yıllar alabilir ve bu da devletlerin topraklarına erişim izni gerektirebilir.
Uluslararası hukuk uzmanı Shahd Hammouri yaptığı değerlendirmede;
"Tutuklama emri çıkarılsa ve İsrail mahkemeleri bu davaya bakmaya yetkisiz ilan edilse bile hiçbirimiz Gallant ve Netanyahu'nun yakın zamanda götürülmesini beklememeliyiz. İsmi geçen İsrailli yetkililer sadece Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne üye olan ülkelere seyahat edemeyecek.”
ifadelerini kullandı.
Batı üzerinde artan baskı
Hukuki teknik ayrıntılara rağmen İsrail'in Batılı ortakları, hukukun üstünlüğünü desteklemekle İsrail'le bağlarını korumak arasında bir yol ayrımında olabilirler.
Güney Avustralya Üniversitesi'nde hukuk dersleri veren Juliette McIntyre, tutuklama kararlarının İsrail'in Batılı ortakları üzerinde, silah satışları da dahil olmak üzere ağır bir siyasi baskı yaratacağını belirtiyor.
McIntyre;
"Bu durum uluslararası toplumdaki konumunu önemli ölçüde etkileyecek. Bu nedenle Hamas liderliğinden ziyade Netanyahu ve Gallant açısından daha önemli. Zira Hamas zaten pek çok ülkede terör örgütü olarak kabul ediliyor"
değerlendirmesinde bulundu.
Pek çok kişinin beklediği gibi ABD de Başsavcı Khan'ın talebini şiddetle kınadı ve ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken Washington'un UCM yetkililerine yaptırım uygulamaya hazırlanabileceğini belirtti.
Her ne kadar Washington Uluslararası Ceza Mahkemesi'me taraf olmasa da, kararın olası sonuçları ABD'de endişe yaratmaya devam ediyor.
Bu arada Avrupa da bölünmüş durumda.
İngiltere Başbakanı Rishi Sunak Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin talebini "yararsız" olarak niteleyerek İsrail ve Gazze konusunda ABD ile birlikte giderek yalnızlaştığının sinyalini verdi.
Şu ana kadar İsrail'in önde gelen silah tedarikçilerinden Almanya, İtalya ve Fransa mahkemenin bağımsızlığına saygı duyduklarını belirtirken, Hamas yetkililerinin adlarının geçmesini memnuniyetle karşılamalarına rağmen İsrailli liderlerin suçlanması ihtimalini eleştirdiler.
Ancak ismini vermek istemeyen bir Alman yetkili, Berlin'in İsrail'e verdiği sarsılmaz desteğin yanı sıra yakın zamanda İsrail'e silah satışı konusunda Lahey'de kendi yasal mücadelesiyle karşı karşıya kalacağına dikkat çekti.
Uluslararası hukukun önemi
Batılı ülkelerin Başsavcı Khan'ın talebine verdikleri yanıtlar, siyasi gücün kurallara dayalı bir küresel düzen kavramının önüne geçtiği fikrini daha da pekiştirebilir.
Nitekim Anthony Blinken'in İsrail aleyhindeki davayı reddetmesine rağmen, ABD Dışişleri Bakanı daha önce Ukrayna savaşı nedeniyle Vladimir Putin için çıkarılan tutuklama emri karşısında Uluslararası Ceza Mahkemesi üyelerinin "yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerektiğini" savunmuştu.
Dahası Khan CNN'e verdiği bir röportajda üst düzey bir liderin kendisine Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Batılı liderler için değil "Afrikalılar ve Putin gibi haydutlar" için kurulduğunu söylediğini belirtti.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yaptırım gücü olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, tutuklama emri çıkarılması halinde yasalara uyulmasını sağlamak için siyasi irade ve sürekli yasal baskı çok önemlidir.
Ayrıca Filistin halkına herhangi bir rahatlama getirip getirmeyeceği de önemli bir soru.
Bu sadece Gazze'deki sivillerin çektiği acıları değil, aynı zamanda Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te on yıllardır süren İsrail işgalini de kapsıyor.
Hukukçu Juliette McIntyre bu konuda yaptığı değerlendirmede;
"Kararın, Gazze'deki savaş üzerinde hemen bir etkisi olmayacak. Bu ateşkes olacağı anlamına gelmiyor. Ancak Batı ülkelerinin kendilerini sorgulamalarına neden olabilir"
ifadelerini kullandı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin herhangi bir tutuklama emri çıkarması, savaş suçlarına ilişkin kanıtların artması, İspanya, İrlanda ve Norveç'in Filistin'i tanıma hamleleri ve İsrail'e silah satışının durdurulmasına ilişkin devam eden tartışmalar gibi siyasi değişimlerle birlikte mevcut baskıyı arttıracaktır.
Ancak mevcut haliyle Uluslararası Ceza Mahkemesi, küresel yönetişimin bir aracı olarak artan etkinliğini göstermek için önemli bir fırsata sahip.