gdh'de ara...

Ekathimerini: Batı, Türkiye'yi kaybetmekten korkarak hareket etmeye devam edecek

Erdoğan kendisini Washington'a veya Avrupa'ya itaat etmeye gerek duymayan yeni bir gücün, güçlü bir lideri olarak görüyor. Batı yeni dönemde de, “Türkiye'yi kaybetmekten” korkarak, Türkiye'nin çeşitli davranışlarını haklı gösterecek.

1. resim

Yunanistan medyasının önde gelen yayın kuruluşlarından Ekathimerini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden seçilmesinin ardından Batı'nın Türkiye'ye olası yaklaşımlarını ve Türkiye-Yunanistan ilişkilerine etkilerini değerlendirdiği bir analiz yayımladı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'de yaşanan 'mali krizleri' çözmek için Batı'ya yönelmediği belirtilen analizde, bu konuda ise Yunanistan'ı dikkate almayan çok sayıda ortak bulduğuna dikkat çekildi. 

Analizde ayrıca, Batı'nın Türkiye'yi kaybetmek istemediğine atıfta bulunularak, bu nedenle sözde "Türkiye'nin hatalarının" görmezden gelineceği şeklinde maksatını aşan ithamlara yer verildi.

İşte Ekathimerini'de yayımlanan analiz: 

Analistler; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden seçilmesinin ardından Batı'ya ve tabii ki Yunanistan'a karşı nasıl bir dış politika izleyeceğini tahmin etmeye çalışıyor.

Bu soruyu cevaplamak için Erdoğan'ın, ülkesinin karşı karşıya olduğu büyük ekonomik krizle yüzleşmek için ABD'ye ve Avrupa'ya ne kadar bağımlı olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Deneyimli analistler, Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu'nun bir programını kabul etmesinin, siyasi sonuçlarını çok iyi bilmesi nedeniyle, Türkiye ekonomisi için olası bir “kurtarma” operasyonuna Batı'nın müdahalesinden kaçınmak için elinden gelen her şeyi yapacağına inanıyor.

Analistler, beklentilerin çok yüksek olduğu 2000'li yıllardan farklı olarak, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile olan ilişkisi konusunda da şu andakinden daha fazlasını beklemediğine işaret ediyor.

Ancak denkleme giren başka bir faktör daha var.

Erdoğan, Batı kampının dışında stratejik ortaklar, finansörler ve muhataplar buluyor. Katar Türkiye'ye nakit destek sağlıyor, Rusya cömertçe ödemeler yapıyor ve Suudi Arabistan Türkiye'ye 50 milyar dolarlık devasa bir paket vermeye hazır görünüyor.

Bu ilişkilerin Erdoğan için önemli bir avantajı var. Bu ortakların hiçbiri, elbette Türkiye ile olan ilişkilerini Yunan-Türk ilişkileri prizmasından değerlendirmiyor hatta umursamıyor.

Mali krizin üstesinden gelmek için Batılı olmayan kaynaklardan fon sağlamak Türkiye için ideal olan yaklaşım olarak görünüyor.

Erdoğan, Batı'ya kapıyı tamamen kapatmıyor ve görünen o ki bunu yapmayacak. Ancak Türkiye, hava kuvvetlerini güçlendirmek istiyor ve bunun için ABD'den F-16 satın almak istyor. Aynı zamanda da önemli bir NATO üye devleti rolünü oynamaya devam ediyor.

Diğer yandan ise muhtemelen ABD ve Avrupa, aynı hatayı yapmaya devam edecek. Batı, “Türkiye'yi kaybetmekten” korkarak, çıkarlarını doğrudan tehdit etse bile Türkiye'nin çeşitli davranışlarını haklı gösterecektir.

Batı'da Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliğini veto etmesi veya yaptırımların delinmesi konusunda perde arkasında yürüttüğü faaliyetlere ne kadar öfke olursa olsun, sonuçta hâkim olan görüş “Türkiye'yi kaybetmemek” yönünde olacaktır.

Yunanistan ile gerginliğin şu anda azaltılması süreci devam ediyor gibi görünüyor ve Hakan Fidan gibi çok deneyimli ve sağduyulu bir diplomatın Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın başında olması çok olumlu olarak nitelendirilebilir. Ancak olası bir tırmanışın cazibesi, her zaman pusuda bekliyor.

Ancak gerçekçi olmak gerekirse, Erdoğan aynaya bakıyor ve kendisini Washington'a veya Avrupa'ya itaat etmeye gerek duymayan yeni bir gücün, güçlü bir lideri olarak görüyor.

Büyük ihtimalle Türkiye'nin Batı ile pazarlıkları ve Yunan-Türkiye ilişkileri, bir ileri bir geri yaşanan krizlerle devam edecek.

Kaynaklar

Tartışma