Ermeni terör örgütlerinin şehit ettiği Türk diplomatların acıları dinmiyor

Ermeni terörü ASALA ve JCAG 1973 yılından itibaren Türkiye'nin dış misyonlarına karşı başlattığı terör saldırılarında 31 diplomat ve aile mensubunu katletti.

1. resim

Esasen Osmanlı İmparatorluğu döneminde yabancı devletlerin kışkırtmalarıyla ayrılıkçı hareketi kanlı ve saldırgan bir şekilde başlatan Ermeni örgütler, 1973'te Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir'i Santa Barbara’da şehit ederek yeni bir dönem başlattı.

ASALA ve JCAG diplomatları hedef haline getirdi

Dünya Kiliseler Konseyinin Beyrut bürosuna 20 Ocak 1975'te yaptığı bombalı saldırıyla adını duyuran Ermeni terör örgütleri Ermenistan'ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu (ASALA) ve 1975'te Beyrut'ta Taşnaklar tarafından kurulan Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları (JCAG), birçok diplomat ve yakınını şehit etti.

Türkiye'nin Viyana Büyükelçiliğini 22 Ekim 1975'te basan terör örgütü üyeleri, Büyükelçi Daniş Tunalıgil'i çalışma masası başında şehit etti. Bu cinayetten iki gün sonra Ermeniler, Paris Büyükelçisi İsmail Erez'i ve şoförü Talip Yener'i makam otomobili içinde kurşun yağmuruna tuttu.

Bu büyük kayıpların ardından Ermeni terör örgütlerinin saldırıları 1970'li yıllarda diplomatları ve yakınlarını hedef almaya devam etti. Beyrut Büyükelçiliği Başkatibi Oktar Cirit (1976), Vatikan Büyükelçisi Taha Carım (1977), Madrid Büyükelçisi Zeki Kuneralp'in eşi Necla Kuneralp (1978), emekli Büyükelçi Beşir Balcıoğlu (Madrid/1978), Lahey Büyükelçisi Özdemir Benler'in oğlu Ahmet Benler (1979), Paris Turizm Müşaviri Yılmaz Çolpan (1979) Ermeni terörünün kurbanları oldu.

1980'li yıllarda ise Ermeni teröristlerin saldırıları hızla artış gösterdi. Teröristler, bu dönemde Atina Büyükelçiliği İdari Ataşesi Galip Özmen ve kızı Neslihan Özmen (1980), Sydney Başkonsolosu Şarık Arıyak (1980), Sydney Başkonsolosluğu Güvenlik Ataşesi Engin Sever (1980), Paris Çalışma Ataşesi Reşat Moralı (1981), Paris din görevlisi Tecelli Arı (1981), Cenevre Başkonsolosluğu Sözleşmeli Sekreteri Mehmet Savaş Yergüz (1981), Paris Başkonsolosluğu Güvenlik Ataşesi Cemal Özen (1981), Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan (1982), Boston Fahri Başkonsolosu Orhan Gündüz (1982), Lizbon Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut Akbay (1982 ve eşi Nadide Akbay(1983), Ottawa Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Hava Kurmay Albay Attila Altıkat (1982), Burgaz Başkonsolosluğu İdari Ataşesi Bora Süelkan (1982), Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar (1983), Brüksel Büyükelçiliği İdari Ataşesi Dursun Aksoy (1983), Lizbon Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Yurtsev Mıhçıoğlu'nun Cahide Mıhçıoğlu (1983), Tahran Büyükelçiliği Sekreterinin eşi Işık Yönder (1984), Viyana Büyükelçiliği Çalışma Müşaviri Vekili Erdoğan Özen (1984), Birleşmiş Milletler (BM) Viyana Ofisi Uluslararası Memur Direktör Yardımcısı Evner Ergun'u (1984) şehit etti.

"Şehit Diplomatlarımız" adlı kitabın yazarı emekli Büyükelçi Dr. Bilal N. Şimşir, bu dönemi şöyle anlatıyor:

"1970'li ve 1980'li yıllarda uçaklar, dünyanın dört bucağından Türkiye'ye şehit diplomat cenazeleri taşıyıp durdular. Yurt dışına bavulla giden Türk diplomatları tabutlar içinde döndüler. Onlar, bizim meslektaşlarımızdı. O tabutların içinde biz de olabilirdik. Onlar da bugün yaşıyor olabilirlerdi."

"Erez'e suikastın nedenlerinden en önemlisi onun kısa sürede sağladığı başarısıydı"

Avrasya İncelemeleri Merkezinden misafir araştırmacı Maxime Gauin, Paris’te Ermeni terör örgütü JCAG tarafından katledilen şehit diplomat İsmail Erez’in hedef alınmasının nedenlerine ilişkin, Erez’in Paris’e büyükelçi olarak atanmasının üzerinden 1 yıl geçmeden Fransa'daki akademik ve diplomatik çevrelerde geniş bir etki alanı oluşturması olduğunu belirtti.

Gauin "Erez’e suikastın düzenlenmesinin nedenlerinden en önemlisi onun kısa sürede sağladığı başarısıydı. Ayrıca Erez, Paris’e atanmadan önce Türk Dışişleri Bakanlığında Genel Sekreter konumundaydı ki bu JCAG’ın onu yurt dışındaki en üst düzey diplomat olduğu için hedef aldığını ortaya koyuyor." ifadelerini kullandı.

ASALA ve JCAG adlı Ermeni terör örgütlerinin ortak amacının Ermenistan’ın Türkiye’ye karşı toprak iddialarını desteklemek ve Türk hükümetini bu iddialarla ilgili müzakere masasına oturmaya zorlamak olduğunu kaydeden Gauin, daha sonraki dönemlerde ise tazminat iddialarının ön plana çıktığını söyledi.

"Avusturya, Türkiye ve Fransa ile istihbarat paylaşımı yapmadı

Fransız polisinin 1973'te ABD'de düzenlenen suikastlardan sonra yaptığı soruşturmada Fransa'da yaşayan Ermeni toplumundan teröristlerin çıkması ihtimalinin son derece zayıf olduğu sonucuna ulaştığını ifade eden Gauin, bu yüzden Fransız hükümetinin İsmail Erez'e yapılan suikasta engel olamadığını söyledi.

Gauin, "Daha fazla bilgiye ulaşmak için Avusturya arşivlerini araştırdığımızda, Avusturya hükümetinin yapmasını gerekeni yapmadığını söyleyebiliriz. Neden? Çünkü JCAG’ı yaratmaya karar veren Ermeni Devrimci Federasyonu Kongresi 1972’de Viyana'da düzenlendi. Eğer Avusturya polisi Türkiye ve Fransa ile istihbarat paylaşımı yapsaydı, 1975’te bu suikastlar işlenemezdi. (Suikasta yönelik) İstihbarat bilgisi, Türkiye ve Fransa'ya ulaşmadı." değerlendirmesinde bulundu.

Gauin, Fransa'da Erez'den sonra Türk diplomatlara yönelik suikastların engellenememesi konusunda da Fransız polis raporlarında, polisin Ermeni terör gruplarının tanımlanması süreci ve nerede faaliyet gösterdiklerini anlamaya çalışmakla meşgul olduğunun belirtildiğini aktardı.

Sovyetler Birliği ve Yunanistan, Ermeni meselesini Türkiye'ye karşı kullandı

Ermeni meselesinin, 1964-1974 yılları arasında ise Kıbrıs konusu bağlamında Yunanistan ve Sovyetler Birliği tarafından Türkiye'ye karşı kullanıldığını belirten Gauin, Sovyetler Birliği'nin bu şekilde önemli NATO ülkesi Türkiye’yi istikrarsızlaştırmayı hedeflediğini söyledi.

ASALA'nın zamanla etkinliğini yitirmesine de değinen Gauin, bunda örgütün kendi içindeki bölünmesi, Sovyetler Birliği'nin örgüte desteğinin son bulması ve Türk ordusunun Irak'ta PKK kamplarına yönelik harekatlarda örgüte yardım için kamplara sevk edilen pek çok ASALA üyesinin etkisiz hale getirilmesinin etkili olduğunu belirtti.

Araştırmacı Gauin ayrıca ASALA terör örgütünün, 1990'lara doğru söz konusu nedenlerden dolayı Türkiye'ye karşı etkinlik gösteremeyince Azerbaycan'ı hedef almaya yöneldiğine dikkati çekti.

Tartışma