Eurasia Rewiew: Orta Doğu'da kazananlar ve kaybedenler
Ortadoğu'da yaşanan çatışmalar, küresel güçlerin bölgesel çıkarlarını nasıl etkiliyor? Orta Doğu'da çatışmalarda kimler kazandı kimler kaybetti?
ABD'nin önde gelen yayın organlarından Eurasia Rewiew'de, Ortadoğu'da başta İsrail ve Filistin arasında yaşanan çatışmaların, bölge ülkelerine ve süper güçler arasındaki rekabete yansımaların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
İsrail-Filistin çatışması da dahil olmak üzere bölgedeki gelişmelerin ABD'yi giderek itibarsızlaştırdığı tespiti yapılan analizde, Çin'in ise arabuluculuk ve denge politikaları ile kazanımlar elde ettiği belirtildi.
Analizde ayrıca, bölgedeki enerji dengelerine dair verilerdeki değişimlere de yer verilerek, bölgesel dengelerin değişimine dair gelişmeler ortaya konuldu.
İşte Eurasia Rewiew'de yayınlanan analiz:
Orta Doğu çatışmalarla sarsılıyor ve bölge genelinde endişe hakim. Bazı uzmanlar Ortadoğu'daki çatışmaların bölgesel bir savaş çıkaracağını beklerken, bazı uzmanlar ise gelişmelerin üçüncü dünya savaşına neden olabileceği öngörüsünde bulunuyor.
Ancak bütün bu gelişmelerin ışığında ve bölgesel olarak tüm aktörlerini bir şekilde gelişmelerin içerisinde olduğu bir ortamda, Çin'den büyüklüğüyle orantılı bir yaklaşım gelmiyor.
Aslında bölgeyle en çok ilgilenmesi gereken ülkelerin başında Çin geliyor.
Çin dünyanın en büyük enerji tüketicisi ve her yıl Avrupa Birliği'nin tamamından üç kat, ABD'den ise neredeyse iki kat daha fazla enerji tüketiyor.
Çin ayrıca; ABD'den sonra dünyanın ikinci en büyük petrol tüketicisi ve ABD ve Rusya'dan sonra üçüncü en büyük doğal gaz tüketicisi pozisyonunda. Geçtiğimiz yıl bu ülke tek başına küresel ham petrolün yüzde 17'sini ve doğal gazın yüzde 11'ini tüketmiştir.
Öte yandan Orta Doğu dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip. Dolayısıyla Çin ve bölgenin enerjiyle ilgili yakın temaslarda bulunmaması mümkün değil.
Sonuç olarak, Çin'in petrol ithalatının neredeyse yarısı ve gaz ithalatının dörtte biri bu bölgeden gelmektedir. Dolayısıyla, Orta Doğu'nun petrol ve doğal gaz rezervleri Çin'in enerji güvenliği açısından kritik bir öneme sahiptir.
Bu nedenle de bölgedeki herhangi bir siyasi ya da ekonomik gelişme Çin için öncelikli endişe kaynağı olmalıdır.
Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var.
Aslında Orta Doğu'nun Çin'e olan bağımlılığı, Çin'in Orta Doğu'ya olan bağımlılığından daha fazla.
Peki bu neden böyle?
Çünkü bölgenin petrol ve gaz ticaretindeki denge son yıllarda hızla değişti ve Çin'in payı her geçen yıl arttı.
ABD on yıl önce bölgenin toplam petrol ihracatının yaklaşık yüzde 10'unu gerçekleştirirken, bu rakam 2023 yılında sadece yüzde 3,5'e düştü ve bu arada, Avrupa kıtasına yapılan ihracat yüzde 11 civarında nispeten sabit kaldı.
Ancak Çin'in payı iki katına çıkarak yüzde 15'ten yüzde 30'a ulaştı.
Benzer şekilde, doğal gaz pazarında Avrupa'nın payı son on yılda yaklaşık yüzde 20'den yüzde 15'e gerilerken, Çin'in payı yaklaşık yüzde 6'dan yüzde 15'e yükselerek iki kattan fazla artmıştır.
Ülkeler bazında bağımlılık daha da belirgindir. Irak 2023 yılında petrol ihracatının yüzde 32'sini, Kuveyt yüzde 30'unu, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ise yüzde 25'ini Çin'e gönderdi.
İran'ın ham petrol ihracatının yaklaşık yüzde 90'ı ve Katar'ın 2023'teki LNG ihracatının yüzde 20'sinden fazlası aynı ülkeye gönderilmiştir.
Dolayısıyla Çin pazarını kaybetmeleri halinde bu ülkelerin ekonomilerinin çökmesi uzun sürmeyecektir.
Enerji kaynaklarını gelişen bir küresel güç olan Çin'e pazarlama ihtiyacından hareket eden Orta Doğu ülkeleri, karşılıklı kazanç beklentisiyle Asya deviyle bağlarını derinleştiriyor.
Üstelik bu eğilim, ABD'nin bölgedeki politikalarından duyulan memnuniyetsizlik arttıkça hızlanıyor.
Elindeki fırsatın farkında olan Çin, yıllardır bölgedeki tüm taraflarla rasyonel ilişkiler geliştiriyor ve ekonomik ve stratejik nüfuzunu arttırmaya çalışıyor.
Ortadoğu'daki faaliyetleri artık sadece enerji sektörüyle sınırlı değil. Bölge ülkeleriyle altyapı projeleri, finans ve teknoloji transferi de dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği yapıyor.
Bu arada Çin, Orta Doğu'daki inatçı gerilimlerden uzak durmakla birlikte, bir numaralı rakibi ABD'nin bu çatışmalarda önemli bir oyuncu olmasından oldukça memnun.
İsrail-Filistin çatışması da dahil olmak üzere bölgedeki gelişmelerin ABD'yi giderek itibarsızlaştırdığını, ancak başta enerji olmak üzere bölge ülkeleriyle karşılıklı bağımlılığının onu güçlendirdiğini görüyor.
Bölgedeki hemen her gerilim ya da çatışma sonrasında ılımlılık ve barış çağrıları yaparak İsrail ile ilişkilerini dengelemeye çalışan Çin'in bu kez Gazze konusunda İsrail'i doğrudan eleştirmesi ve bölgedeki diğer ülkelerle birlikte Filistin yanlısı bir pozisyon benimsemesi, Çin'in Ortadoğu'daki enerji temelli stratejik çıkarlarını korumaya yönelik hesaplı adımlarıdır.
Nihayetinde tarafların mevcut pozisyonlarına bakıldığında ABD ve İsrail'in Ortadoğu'da savaşarak kaybetmeye devam edeceği, Çin'in ise bir süre daha savaşmadan kazanmaya devam edeceği görülüyor.