Fair Observer Research: Netanyahu'nun “savaşı genişletme planları” nasıl çıkmaza girdi?

Netanyahu, İran'ın misilleme yapmasını sağlayarak nükleer tesislere saldırmak için son bir şans arıyor. Netanyahu'nun “savaşı genişletme planları” nasıl çıkmaza girdi?

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Fair Observer Research'de, Netanyahu'nun Gazze savaşının geleceğine dair planlarının ve ABD-İran denkleminin olası adımlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Netanyahu'nun, İran'ın nükleer tesislerini vurmak için tüm fırsatları yakaladığına inandığı belirtilen analizde, ancak gerek Hamas'ın beklenmeyen direnişinin gerekse de ABD'nin tutumunun Netanyahu'nun entrikalarını çıkmaza soktuğu belirtildi.

Analizde ayrıca; İran'ın olası misillemesinin hem Netanyahu hem de bölge için sonuçlarına dair öngörülerde bulunuldu.

İşte Fair Observer Research'de yayınlanan analiz:

Netanyahu, İran'ın nükleer tesislerini vurmak için tüm yıldızların aynı hizaya geldiğini düşünüyor.

Ancak Hamas ile ateşkesi kabul etmesi Netanyahu'yu bu “tarihi fırsattan” mahrum bırakacak ve siyasi bekasını tehlikeye atacak.

Özetle; Netanyahu'nun entrikalarla geçen günleri çıkmaza girdi.

İran'ın BM Büyükelçisi geçtiğimiz Cuma günü yaptığı açıklamada İsrail'in Haniye'ye yönelik suikastına Tahran'ın vereceği yanıtın İsrail ile Hamas arasında ateşkes sağlanması için sürdürülen çabalarla “tamamen ilgisiz bir konu” olduğunu belirtti.

Büyükelçi;

“Bununla birlikte, cevabımızın olası ateşkese zarar vermeyecek şekilde zamanlanacağını ve yürütüleceğini umuyoruz.”

ifadelerini kullandı.

Asıl soru şu; Netanyahu bunu İran'ın sadece sembolik olarak İsrail'e saldırmasını engellemek ve olası bir bölgesel savaşı önlemek için ateşkese gitmek için bir fırsat olarak görecek mi?

Yoksa ateşkes görüşmelerini kasten torpilleyip İran'ın misilleme yapmasını sağlayarak kendisine yirmi yılı aşkın bir süredir hayalini kurduğu İran'ın nükleer tesislerine saldırmak için belki de son şansı mı verecek?

Özellikle Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümetleri, İran'ın nükleer programını sürekli olarak İsrail için varoluşsal bir tehdit olarak tasvir etti. Netanyahu bir daha bu fırsatı bulamayacağını düşünebilir.

İsrail'in düşmanı olduğu iddia edilen İran'ın nükleer silaha sahip olması tedirgin edici olsa da, İran'ın bu silahları İsrail'e karşı kullanacağını öne sürmek yanıltıcı ve ters etki yaratan bir yaklaşımdır.

Tahran, İsrail'in gezici bir ikinci vuruş nükleer kapasitesine sahip olduğunu ve İsrail'e nükleer bir silahla saldırmanın intiharla eşdeğer olduğunu biliyor.

Netanyahu, İran'ın nükleer silah geliştirmesini engellemek için, İran'ın nükleer programını sabote etmek üzere elindeki her türlü aracı kullandı.

Bu araçlar arasında İran'ın en iyi nükleer bilim adamlarından birkaçına suikast düzenlemek, bilgisayar işlem verilerini bozmak, gizli bir depoya baskın yapmak ve nükleer ile ilgili binlerce belgeye el koymak da vardı.

Bunun da ötesinde Netanyahu, ABD ile İran arasında eski Başkan Obama tarafından müzakere edilen Ortak Kapsamlı Eylem Planı'nı (JCPOA) ortadan kaldırmak için amansız bir kampanya yürüttü.

İran anlaşmasına karşı

Obama'ya meydan okuyan Netanyahu, Mart 2015'te Kongre'nin ortak oturumunda yaptığı konuşmada İran anlaşmasına karşı çıktı. Trump'ın başkan seçilmesinin ardından Netanyahu onu anlaşmadan çekilmeye ikna etti. Biden yönetimi ile İran arasında anlaşmanın orijinal versiyonunu geri getirmek ya da değiştirmek için yapılan müteakip müzakereler başarısızlıkla sonuçlandı.

İran'ın nükleer silah geliştirmesini engellemeyi hayatının misyonu haline getiren Netanyahu'nun yanlış yönlendirilmiş çabaları tam tersi sonuçlara yol açtı.

İran, özellikle ABD'nin İran anlaşmasından çekilmesinden bu yana uranyum zenginleştirmeyi hızlandırdı. Şu anda İran, birkaç ay içinde bir bombaya yetecek kadar saflaştırılmış uranyum ve 18 ay içinde bir nükleer savaş başlığı ve taşıma sistemi üretme kabiliyetine sahip fiili bir nükleer eşik devlet haline gelmiştir.

Netanyahu, Hamas'ın kendi gözetimi altında gerçekleştirdiği saldırıdan kendini aklamak için, Gallant'ın “saçmalık” olarak ifade edilen bir hayal olsa da, Hamas'a karşı “tam bir zafer” elde etmek istiyor.

Dahası, düşüncesinin saçmalığına rağmen Netanyahu İran'ın misilleme yapmasını diliyor ki bu da kendisine İran'a haklı olarak saldırmak ve nükleer tesislerinin çoğunu yok etmek için nadir bir fırsat verecektir.

Onun bakış açısına göre 'böyle bir başarı' İsrail'in gerçek kurtarıcısı olarak ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Ancak bunu başarmak için ABD'yi de mücadelenin içine çekmesi gerekiyor.

Ona göre, ABD halihazırda iki uçak gemisini, USS Abraham Lincoln ve USS Theodore Roosevelt'i ve bir nükleer denizaltıyı, artan bölgesel gerilimlerin ortasında Orta Doğu'ya göndermiş durumda.

Bu müthiş gücün konuşlandırılması, İsrail ve İran arasındaki çatışmanın son zamanlarda tırmanmasının ardından İran ve ona bağlı Hizbullah ve Husileri İsrail'e 'orantısız' saldırmaktan caydırmak için ABD askeri varlığını ve yeteneklerini güçlendirmeye yönelik daha geniş bir stratejinin parçasıdır.

Bununla birlikte Biden yönetiminin en son isteyeceği şey, ABD'nin şiddetle kaçınmak istediği bölgesel bir savaşı hızlandırmaktır.

Biden yönetimi Netanyahu'yu Doha'da yapılacak görüşmelerin ABD, Mısır ve Katar'ın ateşkes için son çabaları olacağı ve görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması halinde Netanyahu'yu sorumlu tutacağı konusunda alışılmadık derecede sert bir tonla uyardı.

Zira; Netanyahu'nun ateşkes görüşmeleri sonuçlanmak üzereyken her seferinde yeni koşullar eklemesi alışılagelmiş bir durum.

Tuzağa düştü

Netanyahu ilk kez kendini kapana kısılmış hissediyor.

Eğer ateşkesi kabul ederse, İran sadece sembolik bir misilleme yapabilir ya da hiç misilleme yapmayabilir çünkü ateşkes Hamas'ın yeniden toparlanmasına, yeniden eğitilmesine ve Gazze'de tam anlamıyla yeniden yapılanma ihtimalini önemli ölçüde arttırmasına olanak tanıyacaktır ki İran'ın istediği de tam olarak budur.

Öte yandan, Netanyahu ateşkesi kabul etmezse, ABD onu suçlayacak ve İran da büyük olasılıkla ABD'nin mücadeleye girmesini önlemek için orantılı bir misilleme yapacaktır.

Görünen o ki kendisini siyasi ve stratejik bir sihirbaz olarak gören Netanyahu bu kez istediğini elde edemeyecek.

Tartışma