The Telegraph: Avrupa refahını kaybedebileceği bir felaketin eşiğinde!
Ekonomik buhran, siyasi kargaşa, liderlik sorunu, enerji, güvenlik kaygıları ve varoluşsal kimlik krizi! AB liderleri ufuktaki fırtına bulutlarından habersiz sadece erdem gösterileri yapıyor. Avrupa, refahını kaybedebileceği bir felaketin eşiğinde!
İngiltere merkezli önemli yayın organlarından The Telegraph'da, Avrupa'nın içerisinde bulunduğu siyasi ve askeri durumun ve Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşü sonrası yaşanabilecek olası gelişmelerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Avrupa'nın kitlesel göç, ekonomik çürüme, siyasi kargaşa ve varoluşsal bir kimlik krizi ile boğuştuğu tespiti yapılan analizde, kıta serbest düşüşte olan bir medeniyet ve acilen kurtarılması gereken bir yapı olarak tanımlandı.
Analizde ayrıca; Avrupa'nın refahını kaybedebileceği felaketin sınırlarında dolaştığı ve önümüzdeki günlerde yapacağı seçimlerin Batı'nın kaderini belirleyeceği tespiti yapıldı.
İşte The Telegraph'da yayınlanan analiz:
ABD'deki neredeyse tüm eleştirmenlere göre, Donald Trump'ı bir kez daha dünya sahnesinde karanlık günler bekliyor.
Ancak bu yorumların tam aksine, Trump 2.0 sadece Amerika'yı değil, İngiltere ve Avrupa'yı da felaket yörüngelerinden çıkarmak için gereken katalizör olabilir.
Trump'ın seçilmesi, Amerika'daki yanlış yönlendirilmiş elit algıların halk tarafından tamamen reddedilmesiydi.
Hollywood starları ve New York Times gibi yayın organları, ellerini ovuşturup Trump'ın dönüm noktası niteliğindeki seçim zaferi için ırkçılık ve kadın düşmanlığını suçlarken, Batı'da ortaya çıkan gerçek krizden habersiz görünüyorlar.
Kitlesel göç, ekonomik çürüme, siyasi kargaşa ve varoluşsal bir kimlik krizi ile boğuşan Avrupa, serbest düşüşte olan bir medeniyet ve acilen kurtarılması gerekiyor.
Trump'ın iddialı vizyonu Batı'nın en iyi ve hatta son umudu olabilir.
Avrupa'yı daha geniş anlamda etkileyen sorunlar derinleşiyor ve kıtanın gidişatı giderek daha vahim görünüyor ve herşeyden önemlisi Avrupa, refahını kaybedeceği felaketin sınırlarında dolaşan bir ekonomik buhranla boğuşuyor.
Merkezi bürokrasiler felç edici düzenlemeler dayatıyor, para politikaları büyümeyi engelliyor ve AB'nin korporatist ekonomik modeli elitleri zenginleştirirken sanayinin içini boşaltıyor.
Sonuç mu?
ABD'nin gerisinde kalan üretkenlik ve büyüme, Avrupa'yı nasıl yönetilmemesi gerektiği konusunda iç karartıcı bir vaka çalışması haline getiriyor.
Avrupa'daki siyasi manzara da aynı derecede kasvetli.
Fransız hükümetinin geçtiğimiz günlerde çökmesi, Avrupa'da uzun süredir devam eden işlevsiz mekanizmaların ve hükümetlerin sadece bir örneği.
Emmanuel Macron, Avrupa'nın reformist kurtarıcısı olma iddiasına rağmen topal bir cumhurbaşkanına indirgenmiş durumda. Bir zamanlar AB'nin ekonomik güç merkezi olarak kabul edilen Almanya da benzer bir çıkmazın içinde ve ekonomisi felç edici enerji politikaları tarafından hırpalanırken erken seçimlere doğru gidiyor.
Güçlü bir liderliğe şiddetle ihtiyaç duyulan bir dönemde, Avrupa'nın seçkinleri ufukta toplanan fırtına bulutlarından habersiz sadece erdem gösterileri yapıyor.
Trump 2.0 Avrupa'ya ne katabilir?
Trump'ın Amerika'ya yönelik cesur vizyonu, Avrupalı liderlerin kayıtsızlığına doğrudan bir meydan okumadır.
Avrupalı liderler, Trump'ın küstahlığını bir tehdit olarak görüyorlar. Oysa Batı'nın tam da ihtiyacı olan şey bu. Avrupa kendi geleceğini kurtarmak için, rahatsız edici gerçeklerle yüzleşmekten ve dünya sahnesinde kararlı bir şekilde hareket etmekten korkmayan sağduyulu bir Amerikan başkanına ihtiyaç duyuyor.
Trump'ın NATO'ya yaklaşımı bunun bariz bir örneği.
Trump, Amerika'nın parasıyla “bedava gezinti” yapan Avrupa'nın beceriksiz liderlerinin aksine hesap verebilirlik talep ediyor.
Trump, üye devletlerin adil paylarını ödemeleri konusunda ısrar ederek sadece NATO'yu güçlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda sorumluluklarından kaçarken “ortak değerler” konusunda nutuk atan Avrupalıların ikiyüzlülüğünü de ortaya koyuyor.
Enerji konusunda da aynı şekilde keskin bir tezat söz konusu.
İngiltere ve Avrupa'nın büyük bir kısmı “net sıfır” dogmasıyla kendini yıpratırken, Trump hem ekonomik istikrarı hem de stratejik özerkliği güvence altına almak amacıyla Amerika'nın enerji sektörünü serbest bırakma sözü veriyor.
Avrupa'nın önündeki seçim çok net.
Ya yıkım yolunda ilerlemeye devam edecek ya da Trump'ın izinden giderek kaderini yeniden belirleyecek. Ve bu seçim Batı'nın geleceğini belirleyecek.