Financial Times: Karabağ’ın gösterdiği gerçek: Rusya yakın çevresindeki nüfuzunu kaybediyor
Ukrayna’nın işgalinin başladığı günden bu yana Rusya, Batı’nın uyguladığı yaptırımlar karşısında Türkiye ve Azerbaycan’a daha bağımlı hale geldi.
Rusya’nın Ukrayna’da savaşın başında planladığı gibi kısa sürede ulaşılan bir zafer elde edememesi; aksine savaşın uzaması ve dengelerin her geçen gün Ukrayna’nın lehine dönmesi, eski Sovyet ülkelerini de Rusya’ya karşı bağımsızlıklarını ve egemenliklerini güçlendirecek adımlar atma konusunda cesaretlendiriyor. Üstelik Rusya’nın Ukrayna’nın egemenliğine ve bağımsızlığına yaptığı saygısızlığı gören aktörler, ilerleyen dönemde Kiev’in karşılaştığı tabloyla yüzleşmemek için Batı’ya yöneliyor. Bu da Rusya’nın post-Sovyet coğrafyadaki nüfuzunun azalması demek.
Rusya’nın etkisini azaldığı coğrafyaların başında ise Güney Kafkasya bölgesi gelmekte. Özellikle de Azerbaycan’ın 19 Eylül tarihli antiterör operasyonu vesilesiyle Karabağ’da yaşanan gelişmeler, Rusya’nın bölgeyle eskisi gibi ilgilenecek enerjiye sahip olmadığını tüm dünyanın gözleri önüne serdi.
İngiltere merkezli Financial Times da bu konuya odaklanarak “Karabağ’ın gösterdiği gerçek: Rusya yakın çevresindeki nüfuzunu kaybediyor” başlıklı bir analiz yayınladı. Alexander Gabuev’in kaleme aldığı analizde “Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Azerbaycan’ın işini kolaylaştırmıştı. Moskova, ilgisini Kafkasya’ya yoğunlaştıramadı.” tespiti yer alıyor.
İşte Financial Times’ta yayınlanan o analiz:
Azerbaycan’ın Karabağ’a düzenlediği operasyonlar binlerce insan göç etmeye başladı. Göç, aynı zamanda bir gerçeği ortaya koyuyor: Rusya, en yakın müttefiklerinin bile çıkarlarını koruyamıyor. Elbette bu, Ukrayna’daki işgalin bir neticesi.
Bilindiği gibi, Ermenistan’ın Karabağ’ı işgal ettiği 1994 senesinden sonra Kremlin, donmuş çatışma bölgesine dönüşen bu coğrafyada, yeni çatışmaların yaşanmasını önleyen garantör aktör konumundaydı. Aynı zamanda Rusya, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nde (KGAÖ) Ermenistan ile müttefik ve Ermenistan’da Rus askeri üssü bulunuyor.
Bununla birlikte Moskova, Azerbaycan ile güçlü ekonomik ve güvenlik ilişkilerine sahip. Bu da Rusya’nın garantör olarak görülmesine kapı aralamıştı. Hatırlanacağı üzere, işgal döneminde Rusya, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından desteklenen Minsk Süreci aracılığıyla Fransa ve ABD ile yakın çalışmış ve çatışmayı müzakereyle sonlandırmayı amaçlamıştı. Minsk Üçlüsü, müzakerelerden kayda değer bir sonuç çıkaramadı.
2020 yılında Azerbaycan’ın 44 günlük savaşı kazandığı dönemde de aslında Kremlin, durumu Rusya’nın lehine çevirmeyi başarmıştı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ateşkesin arabulucusu olmuş ve bölgeye Rus Barış Gücü konuşlanmasını sağlamıştı. Ancak üç yıl aradan sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 2020’de yarım kalan işi tamamlamaya yöneldiğinde Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Azerbaycan’ın işini kolaylaştırmıştı. Moskova, ilgisini Kafkasya’ya yoğunlaştıramadı.
Bahse konu olan durumun muhtelif nedenleri var. Öncelikle Rus ordusu, önde gelen yetenkli bir Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üyesi olan Türkiye ile bölgesel savaşa girebilecek kapasiteye sahip değil. Bu yüzden de Rusya, Türkiye’nin Azerbaycan’a desteğini önemseyerek Ermenistan’ın Azerbaycan’a savaş açma kararı almasını teşvik etmiyor.
Üstelik Ukrayna’nın işgalinin başladığı günden bu yana Rusya, Batı’nın uyguladığı yaptırımlar karşısında Türkiye ve Azerbaycan’a daha bağımlı hale geldi. Bu da Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elini güçlendirdi.
Dahası Avrupa Birliği (AB) Rusya’dan petrol ve gaz ithalatını keserken Azerbaycan’a yöneliyor. Bu ilişkiler, Bakü’nün Karabağ’da güç kullanması durumunda ciddi yaptırımlarla karşılaşmayacağı konusunda güvenini artırıyordu.
Son olarak belirtmek gerekir ki; Rusya, artık Batı ile işbirliği yapma yeteneğine sahip değil. Paris ve Washington ile Karabağ konusunda geçmişteki gibi diplomatik işbirliği yapmak yerine, Güney Kafkasya'da etkili olmak için rekbaet yürütüyor. Bu rekabet, üç BM Güvenlik Konseyi daimi üyesinin koordineli bir politika geliştirmesini önlerken, Azerbaycan’a da alan açıyor.
Mevcut durumda Kremlin, yaşanan krizi Ermenistan'ın Batı yanlısı Başbakanı Nikol Paşinyan'ı devirmek için kullanmaya çalışıyor. Zaten Paşinyan döneminde Ermenistan ile Rusya arasındaki ilişkilerin büyük zarar gördüğü ortada. Başta Ermeni gençleri olmak üzere Ermeni toplumunun büyük bölümü, Moskova tarafından ihanete uğradıklarını düşünüyor ve bu nedenle de muhtemelen Rusya'nın etki alanından uzaklaşacaklar.
Gelinen nokta itibarıyla Ermenistan'ın ileriye gitmek için kolay bir yol bulması kolay olmayacak. Erivan’ın çok fazla seçeneği yok. Zira Türkiye ile ilişkiler, tarihi nedenlerle olumsuz. İran, anlamlı yardım sağlama kapasitesine sahip değil ve Batı’nın kaynakları Ukrayna ve dünyanın başka yerlerindeki taahhütler nedeniyle son derece sınırlı.
Açık olan tek şey: Rusya’nın yakın çevresinde güvenliği sağlama konusundaki rolünün Ukrayna’da felakete sürüklendiği. Dolayısıyla tüm zorluklara rağmen Ermenistan ve diğer post-Sovyet devletler, Rusya’nın istikrarsızlaştırıcı eylemleri sebebiyle Moskova ile arasına mesafe koyma konusunda kararlı gözüküyor.