Foreign Affairs: Yeni Trump dönemi dünyayı nasıl etkileyecek?

Trump'ın dönüşü, Rusya, Çin ve İran gibi ABD'nin hasımlarına bol miktarda fırsat sunacak! Trump'ın politikaları, Amerika'nın küresel liderliğinin tabutuna çivi mi çakacak?

1. resim

ABD'nin politika yapıcı yayın kuruluşlarından Foreign Affairs'de, yeniden ABD başkanı seçilen Trump'ın yeni döneminde izleyeceği iç ve dış politika hamlelerinin değerlendirildiği bir anliz yayınlandı.

Trump'ın ilk dönemindeki öngörülemez tarzının, yeni döneminde de devam edeceği tespiti yapılan analizde, Trump'ın özellikle Ukrayna konusundaki hamlelerinin Avrupa'yı zor durumda bırakacağı, Çin konusunda ise daha şahin bir strateji izleyeceği öngörüsünde bulunuldu.

Analizde ayrıca; Trump'ın dönüşünün ABD'nin hasımlarına bol miktarda fırsat sunacağı belirtilerek, Trump'ın bazı fikirlerini geri çekme ihtimaliyle karşı karşıya kalabileceği belirtildi.

İşte Foreign Affairs'de yayınlanan analiz:

Öngörülebilir ve uzun zamandır beklenen sonuç gerçekleşti ve Trump'ın yeniden ABD Başkanı olarak seçilmesi Amerikan dış politikasında yeni bir dönemin işareti oldu.

Seçim sonuçları, anketlerin başa baş geçeceğini öngörmesine rağmen nihai sonuçlar oldukça belirleyici oldu ve yeni düzenin tam olarak nasıl şekilleneceğini bilmesek de Trump'ın bu düzenin tepesinde yer alacağını artık biliyoruz.

Trump'ın 2016'daki zaferi çok daha büyük bir sürprizdi ve seçim gününden sonraki haftalarda yapılan tartışmaların çoğu Trump'ın nasıl yöneteceği ve ABD'nin dünyadaki rolünü ne kadar dramatik bir şekilde değiştirmeye çalışacağı soruları etrafında dönüyordu.

Trump'ın öngörülemez tarzı nedeniyle, aynı soruların bazıları bugün de açık kalmaya devam ediyor.

Ancak bir önceki dönemi ve seçim kampanyasındaki yaklaşımlarından, Trump'ın ikinci döneminde neler yapmaya çalışacağına dair bazı tahminlerde bulunmak mümkün.

Bilinmeyen ise dünyanın geri kalanının nasıl tepki vereceği ve nihai sonucun ne olacağı.

Öncelikle iki ana husustan bahsetmek gerekiyor.

Birincisi, Trump'ın ilk döneminde olduğu gibi çeşitli etki grupları ile mücadele ortaya koyacak. Üsteli bu grupların bazıları idari olarak etkin ve Amerikan dış politikasını dönüştürme konusunda radikal fikirlere sahip.

Ancak bu kez Trump, muhaliflerinin ve eleştirmenlerini alt edebilmek için hükümetin kaldıraçlarını kullanmak konusunda daha rahat bir ortama sahip olacak.

İkinci olarak, Trump'ın dış politikaya yaklaşımının özü büyük oranda değişmeyecek. Ancak kendine özgü anlaşma yapma biçimini uygulamaya çalışacağı bağlam önemli ölçüde değişecek.

Zira bugün dünya, ilk döneminde olduğundan çok daha tehlikeli bir yer.

İç yapı

Trump'ın önündeki ilk görev resmi geçiş süreci olacak. Bu süreç, en iyi koşullarda bile yürütülmesi zor bir bürokratik manevra olacak ve bu sefer sorunsuz geçmeyeceği görülüyor.

Trump ekibi, FBI'ın kontrollerden geçme ve başkanın güvenlik izinlerini uygulama konusunda düzen uygun davranacak isimler olursa, geçiş süreci daha da az önemli olacak ve Trump'ın tercih ettiği ekibe dair seçimlerinin önü kesilmeyecektir.

Eğer Trump şu anda yakın çevresine hakim olan bazı uç karakterleri üst düzey pozisyonlara getirmeye karar verirse bu bir kaos yaratabilir.

Trump'ın ilk döneminde ulusal güvenlik alanında yaptığı siyasi atamalar Cumhuriyetçi yönetimde pozisyon alabilecek gerçek uzmanlığa sahip kişilerden oluşuyordu.

Bu isimler, başkanın gündemini kaosun ortasında ellerinden geldiğince uygulamaya çalıştılar ve gerçekleşen iyi şeylerin çoğu onlara atfedilebilir.

Örneğin, eski Başkan Barack Obama'nın retorik “Asya'ya dönüş” söylemini Hint-Pasifik bölgesinde anlamlı stratejik ortaklıklarla gerçeğe dönüştürme çabası çoğunlukla Trump'ın radarının altında gerçekleşti ve benzer düşünen stratejistler tarafından ilerletilen Biden yönetiminde benzer yollarla devam etti.

Daha küçük ama çok daha etkili bir grup, ulusal güvenlik politikasının nereye gitmesi gerektiği konusunda sabit fikirleri olan ve alternatif politikanın nasıl zayıflık sinyali vereceğini vurgulayarak Trump'ın aşırı işlemciliğine rağmen bu sonuçları tasarlayabileceklerine inanan kıdemli üst düzey yetkililerden oluşuyordu.

Örnekler arasında Trump'ın sırasıyla ikinci ve üçüncü ulusal güvenlik danışmanları olarak görev yapan H. R. McMaster ve John Bolton yer almaktadır. Bu isimler, görvden ayrıldıktan sonra Trump'ın pervasız tavırlarınıi doğrulayan son derece samimi değerlendirmelerde bulundular.

Önümüzdeki Trump yönetiminde, hayatta bir kez karşılaşılabilecek bir kariyer fırsatı arayan ve Trump'la bir şekilde ters düşmeleri halinde, kendi kendini imha etme riskini göze alan geleneksel Cumhuriyetçiler yine olacaktır.

Bu durum, mevcut ulusal güvenlik politikasının koruyucuları olan üniformalı görevlileri ve herhangi bir başkanın gündemini denetlemekle görevli senato yetkililerinin büyük çoğunluğunu oluşturan kişiler için ciddi bir zorluk teşkil etmektedir.

Zira; bir önceki dönemde Trump ve ekibi, sadakati her şeyin üstünde tuttuklarını açıkça ortaya koydular.

Müttefikler ve düşmanlar

Amerikalı seçmenler seçimlerini yaptı ve Washington'daki yönetim, artık öyle ya da böyle Trump'a uyum sağlayacak.

Peki ya dünyanın geri kalanı?

ABD'nin müttefiklerinin çoğu Trump'ın zaferine dehşetle bakıyor ve bunun Amerika'nın geleneksel küresel liderliğinin tabutuna kesin bir çivi çakmak olacağına inanıyor.

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Amerikan dış politikasında eleştirilecek çok şey vardı ve ABD'nin müttefikleri şikayetlerini dile getirmekten asla yorulmadılar. Ancak savaş sonrası dönemin kendileri için, Washington'un sorumluluklarından kaçtığı ve bunun sonucunda milyonlarca insanın bedel ödediği önceki dönemden çok daha iyi olduğunu da anladılar.

Amerikan seçmeni ilk kez Trump'ı seçtiğinde, ABD müttefikleri çeşitli korunma stratejileriyle tepki gösterdi. Ancak bu kez, kendi iç sorunları ve Putin ile Çin lideri Xi Jinping'in yarattığı tehditler nedeniyle çok daha zayıf bir konumdalar.

ABD'nin müttefikleri Trump'ı pohpohlamaya ve yatıştırmaya çalışacak ve yasalarının izin verdiği ölçüde ortak yollar bulmaya çalışacaklar.

Buna karşın, Trump'ın dönüşü ABD'nin hasımlarına bol miktarda fırsat sunacaktır.

Trump, Putin'in işgalden elde ettiği kazanımları sağlamlaştırmak için Ukrayna'yı Rusya'ya toprak vermeye zorlama sözü verdi. Birçok kampanya vaadinin aksine bu vaat inandırıcı çünkü Trump etrafını Ukrayna karşıtı ve Putin yanlısı danışmanlarla çevirmiş durumda.

Ukrayna'ya yönelik planı da tamamen başkanın yetki alanına girdiği için büyük olasılıkla uygulanacak.

Tek soru, Putin'in Trump Kiev'e başarılı bir şekilde “tarafsızlık” dayattığında Ukrayna'nın geri kalan topraklarını her zaman ele geçirebileceği anlayışıyla kısmi bir teslimiyeti kabul edip etmeyeceği ya da Putin'in Trump'ın blöfünü görüp derhal tam teslimiyet talep edip etmeyeceğidir.

Trump'ın kilit danışmanlarından bazıları, ABD'nin Avrupa'daki çıkarlarını feda ederken bir yandan da Doğu Asya'daki Çin saldırılarına karşı caydırıcılığını güçlendirebileceğini düşünüyor.

Yeni Trump yönetiminin Asya'da atacağı ilk adımlar şahince olabilir.

Örneğin, Trump Çin mallarına uygulanmasını önerdiği devasa gümrük vergilerini yürürlüğe koyabilirse, Çin ekonomisi bir miktar acı çekebilir. Ancak ABD'li tüketiciler için acı daha büyük ve daha acil olacaktır.

Trump Tayvan'ın savunulması konusunda da bazı koşullar öne sürerek Taipei'nin daha güçlü Amerikan desteğine hak kazanmak için savunma harcamalarını dört katına çıkarmasını talep etti.

Bu strateji de kendi çelişkileri nedeniyle çökebilir ve Çin-Rus ortaklığı nedeniyle Trump, bazı fikirlerini geri çekme ihtimaliyle karşı karşıya kalabilir.

Sonuç olarak Trump, ABD'nin ulusal güvenlik politikasını belirleme şansını kazandı ve şimdi kendisi için çalışmayı bekleyen kişilerle birlikte artık bu etkileyici gücü kullanacak.

Trump ekibinin kendine güveni fazlasıyla var ve dünya, yakında Trump ve ekibinin yeterli bilgeliğe de sahip olup olmadığını öğrenecek.

Tartışma