Foreign Policy: ABD, İsrail ve Hamas arasında ateşkesi gerçekleştirebilecek mi?
ABD, Netanyahu'ya hiçbir planı kabul ettiremezken giderek güvenilirliğini yitiriyor. Peki ABD, Kasım seçimlerinden önce İsrail ve Hamas arasında ateşkesi sağlayabilecek mi?
ABD'nin önde gelen yayın organlarından Foreign Policy'de, İsrail'in artık 1 yıla yaklaşan soykırım savaşında, ateşkes görüşmelerinin geldiği duruma dair değerlendirmelerin yapıldığı bir analiz yayınlandı.
Netanyahu'nun görüşmelerden çekilmeyi alışkanlık haline getirmdiği ve ABD'nin tekliflerinin tamamını reddettiği belirtilen analizde, gelinen noktada Kasım ayında gerçekleşecek başkanlık seçiminden önce ABD'nin bir ateşkese İsrail ve Hamas'dan daha fazla ihtiyaç duyar hale geldiği belirtildi.
Analizde ayrıca, Harris ve Trump'ın seçilmesi durumunda Filistin'in geleceğine dair nasıl politikalar izleyeceklerine dair öngörülere ve uzman görüşlerine yer verildi.
İşte Foreign Policy'de yayınlanan analiz:
Geçtiğimiz hafta sonu Kahire'de Gazze'de ateşkes sağlanması için yapılan görüşmeler, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Hamas liderliğinin temel farklılıklar konusunda uzlaşmaya yanaşmaması nedeniyle tamamen çöktü.
Devam eden müzakerelere katılan bir Arap yetkili “yakın zamanda” bir ateşkes beklemediğini söyledi.
Gazze'de tutulan rehinelerin ailelerinin yoğun baskısına rağmen Netanyahu Gazze'deki İsrail askeri varlığını sürdürmekte ve Hamas'a karşı karadan askeri operasyona devam etmekte ısrar ediyor. Bugüne kadar 40,000'den fazla Filistinli öldürüldü.
Ancak Netanyahu görüşmelerden çekilmeyi alışkanlık haline getirmişken, ABD ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması konusunda çatışmanın taraflarından daha umutsuz bir halde görünüyor.
Washington, ülkedeki seçmenlerin endişelerini gidermek için Gazze'deki ölümlerin sona ermesini isterken, Netanyahu muhtemelen çatışmayı nasıl ele alacağı konusunda daha özgür bir ele sahip olmak için Kasım ayındaki seçimlerde Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump'ın kazanmasını bekliyor.
Hamas ise herhangi bir anlaşmanın kendisini yok etmeyeceğinden ve Gazze Şeridi'ni yönetmeye devam edeceğinden emin olmak istiyor.
İsrail savaşa devam etmesini engelleyecek herhangi bir anlaşma istemezken, Hamas lideri Yahya Sinvar İsrail'in tamamen çekilmesini ve en azından grubun 7 Ekim 2023'te İsrail'e saldırmasından önceki statükoya dönülmesini istiyor.
Gallup'un Haziran ayında yaptığı son ankete göre, İsrail'in Gazze'deki askeri harekatını onaylamayan Amerikalıların sayısı onaylayanlardan daha fazla, ancak Mart ayından bu yana İsrail'in askeri harekatına kamuoyu desteği biraz artmış olsa da Demokratların ve bağımsızların çoğunluğu hala bu harekatı onaylamıyor.
Demokratlar İsrailli rehineleri ve Filistinlilerin hayatlarını kurtarmak istiyorlar ve bunun için çaba sarf ediyor görünmek istiyorlar. Özellikle de Arap Amerikalıların yoğun olarak yaşadığı beş eyaletteki oy sayımlarını sonuçları etkileyeceği kesin.
Mayıs ayında ABD Başkanı Joe Biden, üç aşamadan oluşan ve bir “İsrail önerisi” olarak adlandırdığı planı açıklamıştı. Altı hafta sürecek ilk aşamada yüzlerce Filistinli mahkum, tüm kadın, yaşlı ve yaralı rehinelerle takas edilecek, ikinci aşamada ise kalan tüm rehineler takas edilecekti.
Her şey plana uygun giderse, geçici ateşkes “düşmanlıkların kalıcı olarak durdurulması” haline gelecekti. Üçüncü aşamada ise Gazze'nin yeniden inşası başlayacaktı.
Ancak Netanyahu bu planlara hiçbir zaman katılmadı ve kabul etmedi. Bu durum şüphesiz arabulucu olarak ABD'nin güvenilirliğini de yitirmesine neden oldu.
Foreign Policy'nin edindiği bilgilere göre İsrail'deki savunma kurumları son birkaç aydır anlaşma için daha fazla esneklik talep ediyor ancak Netanyahu'nun aşırı sağcı müttefiklerini yatıştırmak için bunu engellediğine dair görüşler giderek güçleniyor.
Yakın zamana kadar Gazze'deki askeri operasyonlarda görev almış eski bir üst düzey ordu subayı Foreign Policy'ye Netanyahu'nun aşırı sağcı liderler Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir'e borçlu olduğunu ve onların emriyle rehinelerin serbest bırakılması yerine Hamas'ın yenilgisine öncelik verdiğini söyledi.
Subay;
“Netanyahu üç farklı dilde konuşuyor: Biri Amerikalılarla, biri rehinelerin aileleriyle, diğeri de koalisyondaki müttefikleriyle”
ifadelerini kullandı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Netanyahu'nun Gazze'nin Mısır'la olan güney sınırı boyunca uzanan Philadelphi Koridoru'nda ve şeridi kuzey ve güney bölgelerine ayıran Netzarim Koridoru'nda İsrail askerlerini tutma talebi de dahil olmak üzere kilit anlaşmazlık noktalarına bir çözüm bulmak için bu ay bir kez daha bir “köprü önerisi” ile Orta Doğu'ya gönderildi.
Köprü önerisinin ayrıntıları açıklanmamış olsa da New York Times'ın haberine göre asker sayısının azaltılması her iki tarafı da yatıştırabilir.
İsrail'in eski ulusal güvenlik danışman yardımcılarından Eran Lerman Foreign Policy'ye yaptığı açıklamada esneklik için daha fazla alan olduğunu söyledi.
Eran Lerman amacın;
“İki soru var: Philadelphi Koridoru'nun yeniden bir kaçakçılık tüneli ağına dönüşmesini engellemek ve Gazze'nin güneyindeki silahlı adamların silah ve roketlerle kuzeye gitmesini önlemek.”
olduğunu iddia etti.
Eski bir IDF sözcüsü olan Jonathan Conricus ise Foreign Policy'ye verdiği demeçte savaşların sadece düşmanı öldürerek değil, “sahada istediğiniz koşulları yaratmak için diplomatik bir anlaşma yaparak” kazanıldığını belirtti.
İran ve destekçileri İsrail'i vurdu ama Hamas'ın beklediği şiddette değil. Lübnan'daki Hizbullah geçen haftaki saldırı da dahil olmak üzere İsrail'e düzenli olarak saldırılar düzenlese de bu saldırılar İsrail güçlerini sarsacak kadar güçlü olmadı.
En azından henüz bölgesel bir savaş yaşanmadı.
Bu arada Başkan adayı Kamala Harris'in de İsrail-Hamas çatışmasına ilişkin açıklamaları oldu.
Harris;
“İsrail'in kendini savunma hakkını her zaman savunacağını”
belirtti ve her zaman kendini savunma kabiliyetine sahip olmasını sağlayacağını söyleyerek silah tedarikini kesmeyeceğini ima etti. Ancak derhal ateşkes çağrısında da bulundu.
Harris; şimdi tam zamanı diyerek Filistinlilerin “haysiyet, güvenlik, özgürlük ve kendi kaderini tayin etme” hakkını da desteklediğini belirtti.
Bu yaklaşım, Filistinlilerin Trump'tan bekleyebilecekleriyle kıyaslanamayacak kadar fazla.
Aslında Trump, Filistinlilere yönelik tüm ABD yardımlarını kesmekle, Hamas'a sempati duyan göçmenleri sınır dışı etmekle ve Filistin davasını destekleyen herkese karşı savaşmakla tehdit etti.
Görevdeki son döneminde, içinden çıkılmaz çatışmaya bulduğu çözüm iki devletli bir çözümü desteklemek değil, İsrail'in Suudilerle yakınlaşması oldu.
Harris, ABD'nin iki devletli bir çözüme destek vermesi ve ABD'deki Müslüman Amerikalıların haklarının korunması konusunda Trump'tan daha iyi olabilir.
Adayların tutumları ne olursa olsun ABD seçimlerinin sonuna kadar Gazze'de yaşanan sürece dair net bir sonuç ortaya çıkmayabilir ve belirtmek gerekir ki; ABD'nin belki de İsrail ve Hamas'tan daha fazla barışa ihtiyacı var.