Foreign Policy: ABD ve Çin Güney Çin Denizi'nde bir savaşa doğru mu sürükleniyor?
3.37 trilyon dolarlık ticaretin geçtiği Güney Çin Denizi, dünya için yeni parlama noktası mı olacak? ABD ve Çin Güney Çin Denizi'nde bir savaşa doğru mu sürükleniyor?
ABD'nin önde gelen yayın organlarından Foreign Policy'de, ABD ve Çin arasında Güney Çin Denizi'nde artan gerilimin ve olası sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Güney Çin Denizi uzun zamandır bölgesel anlaşmazlıkların parlama noktası olduğuna dikkat çekilen analizde, son dönemde ise bölge ülkeleri ve Çin arasında artan gerilimlerin bölgeyi ABD ve Çin arasında bir savaş arenasına dönüştürebileceği öngörüsünde bulunuldu.
Analizde ayrıca; 3.37 trilyon dolarlık ticaretin geçtiği Güney Çin Denizi'nin, dünya için yeni parlama noktası olabileceği ve ABD'nin acil bir eylem planını devreye alması gerektiği belirtildi.
İşte Foreign Policy'de yayınlanan analiz:
Geçtiğimiz Kasım ayında ABD Başkanı Joe Biden ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping arasında Kaliforniya'da gerçekleşen zirve, çatışmaya doğru sürüklenen süper güç ilişkilerinin istikrara kavuşturulmasında kaydedilen ilerlemenin habercisi olarak kabul edilmişti.
Ancak aradan sekiz aydan fazla bir süre geçtikten sonra ABD-Çin ilişkilerindeki gerilimin yeniden tırmandığını net bir şekilde görüyoruz.
Aslında Biden yönetiminin Çin politikasının temel paradoksu, istenmeyen sonuçları erteleme stratejinde yatmaktadır.
Washington'un diplomatik girişimleri Pekin'in adımlarını azaltmak bir yana Çin lideri Xi'yi daha da cesaretlendirdi.
Pekin'in saldırganlığına daha fazla göz yumulması yarın Çin ile savaş ihtimalini gündeme getirebilir.
Hatta bu dinamik Washington ve Pekin'in bir krize doğru sürüklendiği hiçbir yerde, Güney Çin Denizi'nde olduğu kadar açık değil.
Güney Çin Denizi uzun zamandır bölgesel anlaşmazlıkların parlama noktası oldu ve bu nokta artık tam bir parlama nokası haline geldi.
Çin, Filipinler, Vietnam, Malezya, Brunei ve Tayvan, yılda tahmini 3.37 trilyon dolarlık ticaretin geçtiği, stratejik açıdan önemli ve kaynak zengini bu bölge üzerinde birbiriyle örtüşen hak iddialarında bulunmaktadır.
Bu anlaşmazlıkların çoğu 20. yüzyılın ortalarına kadar uzanmaktadır.
Ancak son yıllarda Çin'in toprak ve deniz iddialarını agresif bir şekilde genişletmesi ve sık sık tüm Güney Çin Denizi adaları ve komşu suları üzerinde "tartışılmaz egemenlik" iddiasında bulunması nedeniyle bölgesel gerilimler artmıştır.
Filipinler tarafından açılan bir davada Lahey'deki Daimi Tahkim Mahkemesi'nin Çin'in Güney Çin Denizi'nin yaklaşık yüzde 90'ı üzerindeki iddialarını açıkça geçersiz kıldığı 2016 yılında çok önemli bir an yaşandı.
Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nden kaynaklananlar da dahil olmak üzere uluslararası anlaşmazlıkları karara bağlayan mahkeme, Çin'in münhasır ekonomik bölgesinde (MEB) yasadışı faaliyet göstererek ve Filipinlerin petrol aramalarına müdahale ederek "Filipinler'in egemenlik haklarını ihlal ettiğini" de kaydetti.
Ancak Pekin bu kararı kabul etmek yerine tamamen reddetti.
Obama yönetiminin itirazları üzerine Pekin daha sonra Güney Çin Denizi'nde, Filipinler'in uluslararası tanınmış suları içindeki Mischief Reef ve Fiery Cross Reef de dahil olmak üzere birçok yapay ada inşa edip askerileştirerek bölgesel endişeleri büyük ölçüde arttırdı.
Günümüze gelindiğinde, uzun süredir devam eden gerginlikler Çin Sahil Güvenliği ile Filipin ordusu arasında tekrarlanan çatışmalara yol açtı.
En kayda değer ihtilaf alanı, Filipinler'in MEB'inde yer alan ancak Çin'in hak iddia ettiği tartışmalı bir resif olan İkinci Thomas Sığlığı çevresinde yaşanıyor.
Geçtiğimiz Aralık ayından bu yana Çin gemileri, sığlıkta bulunan bir karakola ikmal yapmak isteyen Filipin gemilerine defalarca tazyikli su ile engelleme yaptı. Çin kuvvetleri ayrıca her dört ila beş haftada bir gerçekleşen ikmal görevlerini tamamlamalarını engellemek için Filipin gemilerine defalarca çarptı.
Geçtiğimiz ay, Çin Sahil Güvenlik ekipleri Filipinlere ait bir ikmal gemisine çıkarak ve denizcileri kılıçla tehdit ederek, bir denizcinin başparmağının kopması da dâhil olmak üzere ciddi yaralanmalara neden oldu.
Olayın ardından Çin gemileri Filipin gemilerini İkinci Thomas Sığlığı'ndan zorla çekerek uzaklaştırdı.
Bu tür bir çatışma Manila'nın Washington ile 1951 yılında imzaladığı ve saldırgan bir ülkenin "silahlı saldırısı" durumunda her iki ülkenin de birbirini savunmasını öngören Karşılıklı Savunma Anlaşması'na başvurmasına neden olabilir ve böyle bir durum, ABD kendisini hızla Çin ile doğrudan bir çatışmanın içine çekilmiş bulabilir.
Çin'in bütünüyle hak iddia ettiği bir başka bölge olan Tayvan Boğazı'nda yükselen deniz gerilimleri durumu daha da karmaşık hale getiriyor.
Sadece bu ay Çin Sahil Güvenliği, Tayvan tarafından yönetilen ancak Çin kıyılarından sadece altı mil uzaklıkta bulunan Kinmen Adaları yakınlarındaki Çin sularında faaliyet gösterdiğini söylediği Tayvanlı bir balıkçı teknesini alıkoydu.
Olay, Çin ve Tayvan sahil güvenlik güçleri arasında bir çatışmaya yol açtı ve Çin'in tekneye ve mürettebatına el koymasıyla sonuçlandı.
Günler sonra Çin, Tayvan'ı çevrelemek ve gözdağı vermek için 30 savaş uçağı ve dokuz donanma gemisi gönderdi.
Kısa bir süre sonra Pekin, adayı çevrelemek üzere 66 uçak göndererek durumu daha da tırmandırdı ve bunların çoğu Tayvan hava sahasını açıkça ihlal ederek şimdiye kadar kaydedilen en yüksek ihlal sayısına ulaştı.
Çin, iddialarını ileri sürmek için kaba kuvvete başvurmanın ötesinde, "hukuk savaşı" olarak bilinen bir taktikle, uluslararası normları açıkça ihlal eden eylemlerini meşrulaştırmak için kendi iç hukukundan giderek daha fazla yararlanıyor.
Çin, devasa askeri yığınağıyla desteklediği yasadışı deniz manevraları için görünürde yasal bir dayanak oluşturarak hem kurallardan feragat etmekte hem de dalgalara hükmetmektedir. Bu da komşularını şaşırtmakta ve Güney Çin Denizi'ndeki statükoyu sonsuza dek değiştirmektedir.
Sonuç olarak Pekin'in stratejisi, bölgesel caydırıcılığın yeniden tesis edilmesine duyulan acil ihtiyacın altını çiziyor.
ABD'nin anlaşmalı bir müttefiki olan Filipinler'i savunmak sadece bölgesel istikrarı korumak için değil, aynı zamanda ABD'nin diğer uluslararası normları ve egemenlik iddialarını destekleme taahhütlerini yeniden teyit etmek için de çok önemlidir.
ABD, Çin'in Filipinler'e zorbalık yapmaya devam etmesine izin verirse, Avustralya, Japonya ve Güney Kore gibi diğer anlaşma müttefikleri haklı olarak Washington'un kendilerini savunma taahhüdünü sorgulayacaktır.
Endonezya, Malezya, Singapur, Tayland ve Vietnam'ın da aralarında bulunduğu birçok Güneydoğu Asya ülkesinde bu tür düşünceler halihazırda yaygınlaşmakta ve anketler ABD'nin giderek daha güvenilmez bir güvenlik ortağı olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır.
ABD'nin zayıflığına ilişkin bu algıların daha da kötüleşmesi Çin'i daha da cesaretlendirebilir. Bu da yakın gelecekte bir ABD-Çin savaşını tetikleyebilir.
Washington ayrıca Pekin'e karşı uluslararası koalisyonları harekete geçirmek için daha fazla çaba sarf etmeli, seyrüsefer özgürlüğü ve bölgesel egemenlik gibi temel ilkeleri yeniden teyit etmelidir.
Bu konular Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi forumlarda, gerekirse tekrar tekrar gündeme getirilmelidir.
Somut eylemler sınırlı olsa da, bu tür hamleler Çin'i eylemlerini küresel sahnede savunmaya zorlayacak, potansiyel olarak itibar kaybına uğratacak ve deniz sınırlarını güç kullanarak değiştirme politikalarına karşı uluslararası destek toplayacaktır.
NATO liderlerinin Çin'i Rusya'nın Ukrayna'daki yasadışı toprak gaspının "belirleyici destekçisi" olarak nitelendiren son açıklamaları, otoriter yayılmacılığı kınama konusunda artan uluslararası istekliliğin altını çizmekte ve bu konunun ABD-Çin rekabetinin ötesinde daha geniş bir küresel bağlama uzandığının altını çizmektedir.
Son olarak, Washington Rusya'nın savaşını destekleyen Çinli kuruluşlara yaptırım uygulama konusunda aşırı temkinli davranırken, Çin'in yasadışı denizcilik faaliyetlerini hedef almak için önemli emsaller bulunmaktadır.
Çin'in Güney Çin Denizi ve başka yerlerdeki saldırganlığına yıllarca göz yumduktan sonra Pasifik'te caydırıcılığı yeniden tesis etmek kolay olmayacaktır.
Washington, Rusya'nın Ukrayna topraklarını ilhak etmesini engellemedeki başarısızlığından doğru dersleri çıkarmalı ve Çin'i engellemek için acil bir eylem planını hayata geçirmelidir.