Fundacion Real Instituto Elcano: Karabağ'da yerel çatışma ve bölgesel-küresel rekabet

Kafkasya'da Rusya'dan oluşan güç boşluğunu hiçbir Batılı aktör doldurmazken, Türkiye'nin önüne çıkan jeopolitik fırsatları değerlendirdiği görülüyor.

1. resim

Azerbaycan’ın Karabağ’da düzenlediği terörle mücadele operasyonu çok kısa sürede hedeflerine ulaşmasıyla neticelendi. Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü pekiştiren bu gelişme, Karabağ’daki bölgesel ve küresel rekabeti de gözler önüne serdi. Öyle görünüyor ki; Ukrayna’daki savaşa yoğunlaşan Rusya, post-Sovyet alandaki etkisini yitiriyor. Buna karşılık Türkiye ise Azerbaycan ile ilişkileri vesilesiyle bölgedeki etkisini artırıyor. Bölgede oluşan güç boşuğunu Batı değerlendiremezken, Türkiye-Azerbaycan işbirliğinin İran’ı rahatsız ettiği görülüyor.

İspanya merkezli Fundación Real Instituto Elcano, Azerbaycan’ın terörle mücadele operasyonunu “Üçüncü Karabağ Savaşı” olarak nitelendiren ve bölgesel-küresel rekabet odaklanan bir analiz yayınladı. Mira Milosevich-Juaristi’nin kaleme aldığı analizde “Rusya'nın bıraktığı güç boşluğu hiçbir Batılı aktör tarafından doldurulmazken, Türkiye önüne çıkan jeopolitik fırsatları değerlendiriyor.” tespiti yer alıyor.

İşte Fundacion Real Instituto Elcano’da yayınlanan o analiz:

Karabağ'daki üçüncü savaş, Ermenistan'ın teslimiyeti ve Rusya, Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) hareketsizliği ile 48 saatten kısa bir sürede sona erdi. Bu, uzun süreli bir yerel çatışma olmasına rağmen 2020'den beri bölgede yaşanan Türkiye-Rusya rekabetini gözler önüne serdi. Zira Ukrayna'daki savaş ve Rusya ile Batı arasındaki rekabet, Moskova’nın post-Sovyet coğrafyadaki nüfuzunu kırdı.

Karabağ Sorunu’nun kökenleri, 1980'lerin sonlarına doğru Ermenilerin Karabağ'ın Ermenistan'a devredilmesini talep etmesine uzansa da Moskova, bu isteği hiçbir zaman kabul etmemişti. Sovyetler Birliği'nin zayıflaması ve dağılması ise 1988-1994 yılları arasındaki Birinci Karabağ Savaşı'nın yaşanmasına sebebiyet verdi ve bu savaşı Ermenistan kazandı.

İkinci savaş 2020'de patlak verdiğinde ise Azerbaycan güçleri, Karabağ ve çevresinde daha önce işgal edilen topraklarını geri aldı. İlk savaşta, Rusya'nın hem askeri hem de ateşkes görüşmelerindeki belirleyici desteği kilit bir rol oynamıştı ama ikinci savaş, Rusya'nın çatışmanın hem körükleyeni hem de söndüreni olarak rolünü ortaya koysa da savaşın neticesinde Türkiye'nin Azerbaycan'a verdiği destek belirleyici oldu.

2020'de Bakü ve Erivan, gayrisafi yurtiçi hasılalarının sırasıyla %5,4'ünü ve %4,9'unu silah alımlarına harcadılar. Bu konuda küresel ortalama %2,4. Rusya, her iki taraf için de ana silah tedarikçisi. ABD’de öyle. Türkiye ise sadece Azerbaycan’a silah tedarik ediyor. Rusya, bölgedeki barışı koruma güçlerinin de başlıca tedarikçisi. Rusya’nın Ermenistan'da bir askeri üssü var. Zaten bu ülke, Rusya'nın liderliğindeki Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) bir üyesi ama Azerbaycan da Rus silah ihracatının önemli bir pazarı.

Üçüncü Karabağ Savaşı denilebilecek son olaylarda ise Azerbaycan’ın zaferi, Türkiye'nin desteği sayesinde gerçekleşti. Türkiye, 1980'lerin başından bu yana yakın etnik, kültürel ve ekonomik bağları paylaştığı Azerbaycan'a destek verdi. Türk liderleri, Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ilişkiyi "bir millet, iki devlet" olarak tanımlıyorlar.

2019'dan 2020'ye kadar Türkiye, Azerbaycan'a insansız hava araçları, füzeler ve elektronik harp ekipmanları dahil geniş bir silah yelpazesi sundu. Bunlar arasında özellikle Bayraktar-TB2 insansız hava araçları dikkat çekti. Ayrıca Türkiye, Azerbaycan'a güçlü bir politik destek de sağladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin "dost ve kardeş Azerbaycan'ın yanında duracağını" açıkladı ve Ermenistan'ın "işgal ettiği toprakları hemen geri vermesini" talep etti.

Kuşkusuz özellikle 2020'de belirgin hale gelen ama 1990'ların başına kadar uzanan Türk desteği, Bakü'nün kararlı bir politika izlemesine ve AB ve ABD'nin korunmasını talep eden çağrılarına direnmesine neden oldu. Bu da büyük ölçüde son operasyonun nedeniydi. Bakü yönetiminin yasadışı Ermeni silahlı grupları etkisiz hale getirmeyi amaçlayan terörle mücadele operasyonu başlatıldı. Bu askeri operasyon, Laçin Koridoru'nu kapatılmasından 10 ay sonra gerçekleşti.

Türkiye, özellikle de Rusya'nın Ukrayna'ya yoğunlaştığı bu dönemde, Moskova’nın eski Sovyet alanındaki etkisini daha açık bir şekilde sorguladı ve durumu bir fırsat gördü. Aslında Türkiye ve Rusya arasındaki rekabet, 17. yüzyıla kadar uzanıyor. Ancak Karabağ’da farklı dinamikler de var. Bu çatışma, bölgede istikrarsızlığa yol açabilecek kadar büyük potansiyele sahip.

Özellikle de İran'da 15 ila 19 milyon arasında Azerbaycanlı yaşarken, Azerbaycan'da 10 milyon Azerbaycanlı bulunuyor. Tahran, İran içindeki otonomi taleplerini veya Azerbaycan ile birleşme isteğini besleyebilecek bir sızıntıyı önlemek istiyor. Ayrıca Bakü'nün Ermenistan ile Azerbaycan'ın ana kara parçasını Nahçıvan'a bağlayan bir kara koridoru inşa etme hedefi de İran'ın Ermenistan’a erişmini kesme potansiyeline sahip. Bu nedenle resmi olarak İran tarafsız bir pozisyona sahip olmasına rağmen Ermenistan’ı destekliyor. İran'ın Ermenistan'a desteği, İsrail'in Azerbaycan ile olan münasebetleriyle de açıklanabilir.

Son yaşananlar, uluslararası toplumun ve özellikle de Batı'nın başarısız olduğunu ortaya koyuyor. Hem Türkiye hem de Rusya, 1990'ların başında "Karabağ sorununa barışçıl bir çözüm bulma amacıyla" kurulan Minsk Grubu'nu devre dışı bırakmayı başardı.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesiyle birlikte, Moskova'nın eski Sovyet alanındaki itibarı zayıfladı. Liberal demokrasiler, Rusya'yı askeri, ekonomik ve politik olarak kontrol altına almak için çaba sarf ediyor. Rusya'nın bıraktığı güç boşluğu hiçbir Batılı aktör tarafından doldurulmazken, Türkiye önüne çıkan jeopolitik fırsatları değerlendiriyor.

Tartışma