Gazze’deki soykırım Holokost’u geride bıraktı
Holokost'un mağdurlarının siyasi mirasına sahip çıktığını iddia eden İsrail, Gazze'de büyük bir soykırım gerçekleştirirken; İkinci Dünya Savaşı’nda Holokost’a engel olamayan uluslararası toplum, Gazze'deki soykırımı canlı yayında izliyor.
Friedel Lichtenstein ismiyle Polonya'nın Piotrkow Tribunalski kentinde 1935 yılında dünyaya gelen ve annesi ile abilerinin infazına tanıklık eden Rena Quint, Anadolu Ajansı’na Holokost hakkındaki görüşlerini şu sözlerle anlatmıştı:
Benim açımdan savaş hep kötü şeyleri anımsatıyor. Birileriyle savaş neden yapılır ki? Ne istiyorsunuz, toprak mı, herkese yetecek kadar var. Yemek mi, herkese yetecek kadar yemek var. Tamam belki birilerinin daha fazla var ama paylaşabiliriz. Suyu paylaşabiliriz... Savaş herkes için berbat.
Quint’in haklı olduğu açık. Ancak o günün mağdurlarının siyasi mirasçıları, bugün yeni bir savaşı sürdürüyor. Sayısız savaş suçu işleyip çocuk ve kadın ayrımı gözetmeden sivil yerleşim yerlerini bombalıyorlar. Üstelik Gazze halkı, açlığa ve susuzluğa mahkum edilmiş durumda. Bombalardan kurtulacak kadar şansı olanlar, açlıktan ölüyor.
Yine bir Holokost mağduru olan Hy Abrahams ise Holokost’un 70. yıldönümünde verdiği röportajda hala duman gördüğünde “Bu gördüklerin, annen ve abilerin” diye kendisine söylediğini dile getirmişti.
Kuşkusuz Auschwitz Toplama Kampı, Nazilerin Yahudilere yönelik soykırımının en vahşi anlarının yaşandığı yerdi. Almanlar, İkinci Dünya Savaşı’nda 6 milyon Yahudiyi öldürmüştü. Bunlardan 1.1 milyonu, 1.3 milyon Yahudinin gönderildiği Auschwitz Toplama Kampı’nda öldürülmüştü.
Nazilerin yenilmesi ile kampa giren Sovyetler Birliği komutanı Anatoly Shapairo, kampta karşılaştığı manzarayı şu sözlerle anlatmıştı:
Korkunç görünüyorlardı. Sadece kemik, sadece iskelet. Onlara Sovyet Ordusu’nun onları özgürlüklerine kavuşturduğunu söylediğimizde, tepki dahi veremediler. Çünkü kafalarını çevirip konuşacak durumda değillerdi. Son barakada sadece iki çocuk hayattaydı ve bizi görünce korkudan ‘Biz Yahudi değiliz, biz Yahudi değiliz’ diye bağırmaya başladılar.
Evet, aradan on yıllar geçti. İkinci Dünya Savaşı’nın mağdurlarının mirasına sahip çıktığını iddia eden İsrail, Üçüncü Dünya Savaşı’nın ayak seslerinin hissedildiği bir dönemde tüm dünyanın gözleri önünde soykırım suçu işliyor. Nasıl mı?
Gelin bu soykırımı Yahudi siyaset bilimci Norman Finkelstein’in sözlerinden anlayalım. Zira ailesinin Almanlardan nefret ettiğini anlatan Finkelstein, Gazzelilerin de Yahudilerden nefret etme haklarının olduğunu vurguluyor.
ABD'li Yahudi siyaset bilimci Norman G. Finkelstein, ailesinin Holokost'ta yaşadıklarını örnek göstererek Gazzelilerin nasıl hissettiğini anlattı.
— gdh (@gundemedairhs) November 25, 2023
"Ailem, Almanlardan nefret ediyordu. Onların hayatlarını mahvetmiş insanlardan nefret etme hakkının olduğunu kabul etmiştim. Gazze… pic.twitter.com/mTGosmu1Th
İsrail, 1948’den bu yana uluslararası hukuka aykırı şekilde topraklarını genişletiyor. İşgal genişlerken, Gazzeliler için hayat her geçen daha dayanılmaz hale geliyor. Binlerce Filistinli esir, İsrail zindanlarında tutulurken, ölen Filistinlilerin cesetleri bile iade edilmiyor, bilakis organları çalınıyor. Böylesi bir ortamda işgal altındaki Doğu Kudüs’te radikal Yahudilerin Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıları devam ediyor.
İşgal altındaki Doğu Kudüs'te Mescid-i Aksa'nın Silsile, Kattanin, Gavanime ve Esbat kapılarında toplanan radikal Yahudiler, Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi.
— gdh (@gundemedairhs) February 24, 2024
Radikal Yahudier, Mescid-i Aksa'nın içine girerek dini ritüellerini gerçekleştirdi. pic.twitter.com/xnxGNnteXy
Esasen El Kassam Tugayları’nın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği El Aksa Tufanı Operasyonu da bu uzun sürecin bir neticesiydi. El Kassam Tugayları, düzenlediği operasyon ile çok sayıda esir almış ve böylece Filistinli esirleri kurtaracak takas sürecine kapı aralamıştı.
Ayrıca El Aksa Tufanı Operasyonu ile İsrail’in zaten Gazze’ye saldıracağı yönündeki istihbarat değerlendirilerek ön alıcı bir müdahale yapılmıştı. Fakat operasyondan sonra İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları hiç gecikmeden başladı.
Bugün gelinen nokta itibarıyla İsrail, Gazze’de kilise, cami, hastane, sivil yerleşim yerleri ve hatta ambulansları vurarak ayrım gözetmeksizin büyük bir katliam gerçekleştiriyor.
İsrail, 143 günde çoğu kadın ve çocuk 29 binden fazla sivili katletti. Gazze Şeridi ise Auschwitz Toplama Kampı gibi.
Gelinen nokta itibarıyla İsrail, Gazze’de büyük bir soykırım gerçekleştiriyor. Bu soykırım Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) da davaya dönüşmüş durumda. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nda Holokost’a engel olamayan uluslararası toplum, şimdi de soykırımı canlı yayında izliyor.
UAD’ın bağlayıcı olmayan tedbir kararları İsrail’i durdurmaya yetmezken, ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki (BMGK) veto gücünü kullanarak uluslararası toplumun vicdanını rehin alması, soykırımın durdurulmasına engel oluyor.
Sonuç olarak İsrail, Nazilerden öğrendiklerini Gazze’de uyguluyor. Soykırımı durdurmaya yönelik çabalar ise son derece yetersiz. Bu da tarih kitaplarına Holokost’u da geçen yeni bir soykırımın miras bırakılacağını gösteriyor.