Geocase Institute: Güney Kafkasya, Türkiye ile Rusya arasında sessiz bir rekabete sahne oluyor
Güney Kafkasya, Türkiye ile Rusya arasında sessiz bir rekabetin yaşandığı kritik bir arenaya dönüştü. Türkiye ve İran, Rusya'nın zayıflıklarını hissediyor ve Orta Doğu ile Güney Kafkasya'da kendi pozisyonunu güçlendiriyor.
Gürcistan merkezli düşünce kuruluşu Geocase Institute'de Türkiye'nin bölgesel ilişkileri ve Güney Kafkasya'da yaşanan dengelerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Güney Kafkasya bölgesinin, Türkiye ile Rusya arasında sessiz bir rekabetin yaşandığı kritik bir arenaya dönüştüğü belirtilen analizde, Türkiye ve İran'ın, Rusya'nın zayıflıklarını hissederek Orta Doğu ile Güney Kafkasya'da kendi pozisyonunu güçlendirdiği tespitine yer verildi.
İşte Geocase Institute'de yayınlanan analiz:
Ukrayna'daki savaşın başlamasından bu yana Türkiye, Rusya ve Batı arasında önemli bir diplomatik rol oynadı. Hatta Moskova, ilk dönemi göz önünde bulundurarak gelişen jeopolitik koşullar nedeniyle Ankara ve Tahran ile olan uyumunun daha da genişleyebileceğine inanıyordu.
Tahran ve Moskova askeri alanda yakın ilişkiler geliştirdi. İran'ın insansız hava araçları ve potansiyel balistik füzeleri Rusya'ya savaş çabalarını desteklemesi için gönderildi. Özetle; İran ve Rusya, her ikisinin de genişleyen Osmanlı İmparatorluğu'ndan eşit derecede nefret ettiği 16. yüzyılın sonlarından bu yana hiç bu kadar yakın olmamıştı.
Türkiye ise çok daha dengeli bir oyun oynadı, Türkiye kendisini Ukrayna ve Rusya arasında arabulucu olarak konumlandırdı ve sık sık Moskova ile Kiev arasında tahıl anlaşması ya da esir takası gibi çeşitli müzakerelere ev sahipliği yaparak süreci kolaylaştırdı.
Türkiye bu süreçte aynı zamanda Rusya'nın zayıflıklarını kullandı ve turizm ve çeşitli sektörler aracılığıyla ekonomisini güçlendirme yoluna gitti. İki ülke arasındaki ticaret hızla arttı.
Rusya için İran ve bir ölçüde Türkiye, Suriye, Güney Kafkasya, Hazar Denizi ve diğerleri söz konusu olduğunda işbirliği yapılması çok daha kolay aktörler olarak görülüyordu. Moskova'daki anlayış, bu anlaşmanın uzun vadeli olduğu ve kendi çıkarlarını düşünen İran ve Türkiye'nin Rusya ile işbirliğini arttıracağı yönündeydi.
Ancak gelinen noktada; bunun büyük ölçüde yanlış bir inanç olduğu ortaya çıktı.
Son haftalar, Rusya ile iki Orta Doğu gücü arasındaki güvensizliğin devam ettiğini gösterdi. Vilnius'taki son NATO zirvesinde Türkiye, aylarca süren itirazların ardından İsveç'i ittifaka almayı kabul etti. Ankara ayrıca Azov savaşçılarının Ukrayna'ya dönmesine izin vererek Kremlin'in Ankara'yı Mariupol'un düşmesi ve Ukraynalı savaşçıların Rus güçleri tarafından hapsedilmesinin ardından geçen yıl imzalanan anlaşmayı ihlal etmekle suçlamasına yol açtı.
Hata Rusya Devlet Başkanı Putin'in sözcüsü Dmitry Peskov, kararın açıkca "mevcut anlaşmaların şartlarına aykırı olduğunu" belirtti.
Ankara ise bir başka hamle olarak, Rus barış gücü askerlerinin Dağlık Karabağ bölgesini, görev sürelerinin sona ereceği 2025 yılında terk etmelerini talep etti. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu açıklamayı yaptığı yer olan Vilnius NATO zirvesisi ise oldukça manidardır.
Zira; Güney Kafkasya'da uzun süredir devam eden çatışma, Türkiye ile Rusya arasında sessiz bir rekabetin yaşandığı bir arena olarak göze çarpıyor.
Temmuz ayında Moskova ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri, Birleşik Arap Emirlikleri'nin hak iddia ettiği ancak 1970'lerden bu yana Tahran'ın doğrudan kontrolü altında olan Körfez'deki üç küçük ada (Büyük Tunb, Küçük Tunb ve Abu Musa) üzerinde İran'ın hak iddiasını sorgulayan bir bildiri yayınladığında Moskova, İran ile zor bir durumda kaldı.
İran, Rus büyükelçisini çağırarak ve Moskova'yı İran'ın toprak bütünlüğünü baltalamakla suçlayarak sert bir tepki verdi. İran için bu, Rusya'nın İslam Cumhuriyeti yerine başkalarına öncelik vereceğinin açık bir işaretiydi.
Özetle; Rusya için Batı'ya baskı yapma stratejisinin iki temel direği olarak görülen İran ve Türkiye'nin Rusya için o kadar da güvenli olmadığı ortaya çıktı.
Her iki vaka da Rusya'nın, Türkiye ve İran'a olan güveninin sınırlarını gösteriyor. Aynı zamanda Rusya'nın Batı'ya karşı daha geniş Avrasya hamlesindeki çatlakları da gösteriyor.
Ancak bu elbette Moskova'nın Ankara ve Tahran ile işbirliğine devam etmeyeceği anlamına gelmiyor. Tahran özellikle ABD baskısına direnmek için bir araç olarak Rusya'ya ihtiyaç duyuyor. Türkiye de son derece dengeli dış politikasını sürdürecektir.
Dolayısıyla Rusya'nın Asya ekseninin sınırları var. Çatlaklar var ve bunlar gerçek.
Türkiye ve İran, şimdi Rusya'nın zayıflıklarını hissediyor ve Orta Doğu ve Güney Kafkasya'da kendi pozisyonlarını geliştirmeye çalışıyorlar.
Gerilimin yakın zamanda azalması pek olası değil ancak üç güç de pragmatik kalmaya çalışacak. Görünen o ki; bölgesel jeopolitik eğilimler Moskova'yı Ankara ve Tahran ile ilişkilerini istikrara kavuşturmaya itecek.