Geopolitical Monitor: Dünyada “süper güç” kavramı yeniden şekilleniyor!
Yerli savunma üretimi, nükleer güç, istihbarat, bölgesel ve küresel ittifaklar. Dünya, “süper güç” kavramının yeniden tanımlandığı bir dönemden geçiyor!
ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Geopolitical Monitor'de, çok kutuplu dünyaya geçişin ardından dünyada değişen dinamiklerin ve özellikle de “süper güç” kavramının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ve günümüzde iki kutuplu dünya düzeninin ortadan kalkması ile birlikte “süper güç” tanımının tamamen değiştiği tespiti yapılan analizde, bir ülkenin süper güç olarak adlandırılıp adlandırılamayacağına dair kriterlerin değiştiği tespitinde bulunuldu.
Analizde ayrıca; Çin ve Rusya gibi ülkelerin hamlelerinin yanı sıra, daha “küçük ülkelerin” potansiyellerine dair de tespitlere yer verildi.
İşte Geopolitical Monitor'de yayınlanan analiz:
Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve günümüzde iki kutuplu dünya düzeninin ortadan kalkması, bir süper gücü tam olarak neyin oluşturduğu sorusunu yeniden gündeme getirdi.
Bu soru, bazı insanların ABD'nin küresel etkisinin dünyanın geri kalanına göre zayıfladığına dair algıları göz önüne alındığında, son birkaç yıldır daha da fazla tartışılır hale geldi.
Ne de olsa Çin büyük bir oyuncu olarak ortaya çıktı ve Rusya da Soğuk Savaş sonrası dönemdeki yıkık halinden öteye geçmeyi başardı.
Gerçekten de “süper güç” terimi dünyada genel olarak ABD ve Rusya'yı tanımlamak için kullanılmıştır. Her ikisi de kendi başına bir süper güç olsun ya da olmasın, ikisinin birlikte dünyada belirleyici bir güç olacağına dair bir varsayım bulunmaktadır.
Ancak bu hatalı ya da en azından erken bir varsayımdır ve nedenini anlamak için bir süper gücün doğasını düşünmek gerekmektedir.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bu terim sadece nükleer cephaneliğe sahip ülkelere, yani en güçlü düşmanlara karşı bile kesin bir zafer kazanma imkanına sahip olan ülkelere hasredilmişti. Elbette halk da onları böyle görüyordu.
Ancak ordu hiçbir zaman süper gücün ne olduğuna dair net bir tanıma sahip olmadı. Bunun nedeni büyük ölçüde ordunun, karşılıklı garantili imha kavramının her türlü çatışma denklemine dahil olduğunu ve bu nedenle her iki tarafın da birbirlerine karşı şikayetlerini daha küçük tehditlerle sınırlandırmaya çalıştığını anlamış olmasıdır.
Bu önemsiz bir kavram değildir. Ortaya atılmalarının üzerinden 60 yıldan fazla zaman geçtikten sonra bile bu kelimeler ve ifadeler önemini korumaktadır. Ulusal gücün hayatımızın merkezinde olduğu fikri kavramın pek çok kişinin düşündüğünden çok daha karmaşık olduğunu gösteriyor.
Süper güç nedir?
Sadece anlambilimsel olmaktan öte, hükümet yetkililerinin büyük bir gücü neyin oluşturduğunu düşündükleri, tanım etrafında politika oluştururken ve şekillendirirken jeopolitiği etkileyebilir.
Büyük güç sadece kendini savunma ve başkalarını işgal etme kabiliyetine sahip bir ülke midir? Eğer öyleyse, pek çok ülke haklı olarak büyük güç olarak kabul edilebilir.
Ancak bugün, dünyada sadece birkaç büyük güç olduğundüşünülüyorsa, o zaman bu tanım silah ve asker sayısından daha karmaşık bir hale gelebilir.
Savaşta asıl mücadelenin psikolojik olduğu, gerçeklik algısını şekillendirme becerisinin belki de gücün en önemli belirleyicisi olduğu aşikardır.
Bu noktada kendine özgü nokta, büyük gücün silahlara, savaşçılara, cesarete ve eğitime bağlı olduğu, ancak aynı zamanda ikna etme veya ikna etme gücüne, hatta daha genel olarak işleri halletme yeteneğine de bağlı olduğudur.
Savaş sadece tanklarla yürütülmez; savaş ayrıca tanklara yakıt sevkiyatıyla yürütülür. Yerli savunma üretimi ve nükleer unsurlar gibi caydırıcılık kavramları da artık bu kavrama sahip olmak için vazgeçilmez bir noktaya gelmiştir.
Bu dünyayı sarsacak bir ifade değil. Ancak, örneğin Çin ordusunun geleceğini öngören bir model oluştururken “kelimeler” önemlidir.
Gücün kökeni, bir kuvvetin kendisini temel operasyonel düzeyde muhafaza etme yeteneğidir ve bugün az sayıda ulus her ikisine de sahiptir.
Çin'in kendi içinde ve sınırları boyunca uzanan coğrafyası, topraklarında yürütülecek bir savaşın uzun, karmaşık ve hepsinden önemlisi incelikli olabileceğini göstermektedir.
Çin örneğinde olduğu gibi, bu incelikli durumun nasıl ele alınacağı ve bir ülkenin süper güç olarak adlandırılıp adlandırılamayacağını tüm bu kriterler belirler hale gelmiştir.