Geopolitical Monitor: Ortadoğu jeopolitiği değişirken, ABD'nin bölgedeki etkisi hızla zayıflıyor
Ortadoğu jeopolitiği değişirken, ABD'nin bölgedeki etkisi de hızla zayıflıyor. İran'ın Azerbaycan'a saldırganlığının sınırlı düzeyde kalması, Türkiye ve Rusya ile bağlarını koruma ihtiyacı ile dizginleniyor.
Son yıllarda Azerbaycan ile İsrail arasındaki ilişkiler siyasi, ekonomik ve askeri işbirliği açısından gelişmektedir. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) son raporuna göre Azerbaycan, 2018-2022 yılları arasında İsrail'in en büyük ikinci silah ihracatı destinasyonuydu.
Bu arada Azerbaycan, Ukrayna savaşından sonra İsrail'in enerji talebinin %40'ını oluşturacak şekilde enerji arzını artırdı. Tüm bu pragmatik nedenlerin yanı sıra, iki ülke arasındaki yakın ilişkinin tarihi ve kültürel temelleri de var. Azerbaycan, Kafkasya'da Krasnaya Sloboda olarak bilinen son Yahudi cemaatinin evidir. Avrupalı Yahudilerin % 19'u da 19. yüzyılın sonlarından bu yana Azerbaycan'da yaşıyor.
Bu ikili arasındaki işbirliği, diğer ülkelerin dış politikalarını da etkileme potansiyeline sahiptir ve son İsrail-Türkiye yakınlaşması bu potansiyelin en bariz örneği olmuştur.
2010 yılında Filistin'e insani yardım taşıyan bir Türk gemisinin İsrail donanması tarafından hedef alınması, diğer bir ifade ile Mavi Marmara olayının ardından, ülkeler arasındaki ilişkilerde derin bir kırılma yaşandı.
2016 yılında Türkiye ve İsrail, İsrail'in olayda hayatını kaybeden aktivistlerin ailelerine yaklaşık 20 milyon dolar ödemesi şartıyla uzlaştı. Ancak bu anlaşma kısa sürdü ve Türkiye, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasının ardından 2018 yılında İsrail ile ilişkisini sonlandırdı. Bölge siyaseti için bir diğer önemli dönüm noktası ise Ağustos 2020'de Washington'un desteğiyle varılan İbrahim Anlaşmaları oldu.
Türkiye ilk başta sürece olumsuz tepki verdi. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri'ni bağları koparmakla tehdit etti. Ancak Dağlık Karabağ savaşı patlak verdiğinde, Türkiye ve İsrail, Azerbaycan'ın yanında aynı safta yer aldı ve bu, her iki ulusa birlikte neler başarabileceklerini hatırlattı.
Azerbaycan, iki ülke arasındaki normalleşme sürecinde potansiyel bir köprü rolü oynamak için iyi bir konumdaydı ve Aralık 2020'de Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov, Bakü'nün Tel Aviv ile Ankara arasında arabuluculuk yapabileceğini açıkladı. Daha sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Hacıyev, Bakü'nün üçlü bir müzakereye ev sahipliği yapabileceğini açıkladı.
İkili ilişkilerdeki bu çözülme, 10 yılı aşkın gerilimin ardından geldi. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un Mart 2022'de Türkiye'ye yaptığı ziyaret ve ardından her iki dışişleri bakanının karşılıklı ziyaretleri ilişkilerin ısınmasına yardımcı oldu. Geçen yıl Haziran ayında Türkiye ve İsrail, İran'ın İsraillileri kaçırma ve onlara saldırma planlarını bozmak için birlikte çalıştı ve iki hükümet diplomatik ilişkileri tamamen eski haline getirdiklerini açıkladı.
Daha sonra Ekim 2022'de, Türkiye ve İsrail Savunma Bakanları arasındaki görüşmeler normalleşme sürecinin güçlenmesine yardımcı oldu ve Gantz'ın Ankara ziyareti, on yılı aşkın bir süredir bir İsrail Savunma Bakanı tarafından yapılan ilk ziyaret olması nedeniyle dikkate değerdi.
Azerbaycan ise bu süreçte, Türkiye-İsrail normalleşmesini ana dış politika hedeflerinden biri haline getirdi. İran'dan gelen tehdit artmaya devam ederken, Bakü en yakın müttefikleri arasındaki bağları güçlendirmekten başka bir şey isteyemezdi.
İran, Azerbaycan ve İsrail arasında artan gerilim, Azerbaycan ve İsrail arasındaki stratejik ortaklığı güçlendirdi. Bu eğilim, Azerbaycan ile İran arasındaki gerilimin Azerbaycan-İsrail ilişkilerinde yeni bir patikanın ortaya çıkmasına katkıda bulunduğu 2022 sonbaharında da gözlemlendi.
Eylül ayında Ermenistan-Azerbaycan sınırında yaşanan çatışmalardan iki hafta sonra, İsrail eski Savunma Bakanı Benny Gantz Türkiye'yi ziyaret etti. Ardından İran, Ekim ayında Azerbaycan sınırında “Hayber Fatihleri” adı altında geniş çaplı askeri tatbikatlar düzenledi.
Hayber Savaşı Müslümanlarla Yahudiler arasında geçtiği için bu başlık açıkça İsrail'i ima ediyordu. Tatbikatlar arasında Araz Nehri üzerinde bir köprü inşası ve stratejik mevzilerin ele geçirilmesi yer aldı.
İran'ın sınırda yaptığı tatbikatların ardından Azerbaycan ordusu da 2 Kasım'da İran sınırında tatbikatlara başladı. Tatbikatlara hava kuvvetleri, füze ve topçu birlikleri katıldı.
Cumhurbaşkanı Aliyev, 8 Kasım'da Karabağ Zaferi'nin 2. yıl dönümü dolayısıyla Şuşa'da düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada;
"Ermenistan'a destek için sınırımızda askeri eğitim yapanlar bilsin ki bizi kimse korkutamaz.”
ifadelerini kullanarak İsrail'e mesaj gönderdi.
İran tatbikatlarından iki ay sonra, Azerbaycan ve Türk kuvvetleri de aynı sınır yakınında ortak askeri tatbikatlar düzenleyerek bölgeye Türk F16 savaş uçaklarını konuşlandırdı.
“İbrahim Anlaşmaları”, Türkiye-İsrail yakınlaşması ve Azerbaycan ile İran arasındaki gergin ilişkiler, Azerbaycan-İsrail ortaklığına yeni bir boyut kazandırdı.
Kasım 2022'de Azerbaycan parlamentosu Tel Aviv'de büyükelçilik açılmasına ilişkin yasa tasarısını onayladı. Yakın zamana kadar Azerbaycan, İsrail'in Ağustos 1993'te Bakü'de bir büyükelçilik açmasına rağmen, İsrail'de kalıcı bir büyükelçi gönderme talebini reddediyordu.
Azerbaycan'ın bu kararı verme konusundaki başlangıçtaki isteksizliğinin nedeni, Bakü ile Tahran arasındaki ilişkilerin bozulmasından İsrail'i sorumlu tutan İran'ın diğer Müslüman ülkeleri üzeceği ve kışkırtacağı endişesiydi. Görünen o ki, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de aynı şeyi yapma zamanının geldiğini hissetti.
Kısa ömürlü Bennett-Lapid hükümeti döneminde Azerbaycan-İsrail ortaklığı yeni bir stratejik düzeye yükseltildi. Lapid yaptığı açıklamada Azerbaycan'ı İsrail'in önemli bir ortağı olarak nitelendirdi. O dönemki Savunma Bakanı Benny Gantz'ın Azerbaycan ziyareti bu bağlamda çok önemliydi.
2022'nin sonunda İsrail'de meydana gelen hükümet değişikliğinin Azerbaycan-İsrail stratejik ortaklığı üzerinde görünür bir etkisi olmadı. İsrail'in Benjamin Netanyahu liderliğindeki yeni aşırı sağcı hükümeti, Azerbaycan ile yakın işbirliğini sürdürüyor.
Tel Aviv-Washington ilişkilerinin bu dönemde gerginleşmesi de dikkat çekicidir.
27 Ocak'ta Tahran'daki Azerbaycan büyükelçiliği silahlı bir kişi tarafından saldırıya uğradı. Bu saldırı sonucunda bir Azerbaycan güvenlik görevlisi şehit olurken, iki büyükelçilik güvenlik görevlisi de yaralandı. Terör saldırısının ardından Azerbaycan diplomatlarını Tahran'dan tahliye etti ve büyükelçiliğin faaliyetlerini tamamen askıya aldı.
İran polisi ve savcılığı, iki ülke arasında diplomatik kargaşaya yol açan ve İran'ın imajını zedeleyen olayın kapsamlı bir şekilde soruşturulacağına dair ilk baştaki inanışın aksine, olayı bir terörist saldırıdan çok kişisel şikayetlerden kaynaklanan basit bir cinayet olarak göstermeye çalıştı.
Tahran'daki büyükelçiliğe yönelik saldırı, iki ülke arasındaki gerilimi daha da artırdı. İkinci Dağlık Karabağ Savaşı'ndan bu yana İran'ın Azerbaycan karşıtı propagandası daha çok Azerbaycan-İsrail stratejik ortaklığından besleniyor. İranlı yetkililere göre Bakü, ilişkilerde İsrail'e öncelik verirken, Tahran'ı Dağlık Karabağ'ın yeniden inşa sürecinden bilerek izole etti.
Bu gelişmelerin hemen ardından ise Çin'in arabuluculuğunda Suudi Arabistan-İran yakınlaşması haberi geldi. Bu gelişme hem Azerbaycan'da hem de İsrail'de tehdit olarak algılandı.
Sonuç olarak Ortadoğu'daki bölgesel dengeler İsrail'in aleyhine dönebilirken İran, Azerbaycan'a yönelik baskısını artırma fırsatı yakalayabilir.
Tüm bu olaylar yaşanırken ABD hükümeti ise somut adımlar atmamayı tercih etti. Washington, Tahran'daki Azerbaycan büyükelçiliğine düzenlenen terör saldırısını kınadı. Ancak İsrail'in bölgesel gelişmelere ilişkin endişelerini ele alma açısından ABD'nin tepkisi sınırlı kaldı.
Beyaz Saray'ın bu duruşu, Çin ile süregelen rekabet ve Rusya-Ukrayna savaşı ortamında Ortadoğu'da dengeyi sağlama arayışındaki çıkarları ile açıklanabilir. Ancak Washington'un bölgesel süreçlerdeki pasif duruşunun Tahran'ı cesaretlendirdiğini ve onu Azerbaycan ve İsrail'e karşı daha saldırgan hale getirdiğini vurgulamak gerekir.
Son gerilimler ışığında Azerbaycan ile İran arasında bir çatışma olasılığı söz konusu olduğunda ve iki ülkenin çelişen çıkarları ve pozisyonları göz önüne alındığında, sorunun daha da büyümesi olası görünüyor.
Tahran'ın Bakü'den açıkça daha büyük ve güçlü bir aktör olmasına rağmen saldırganlığını belli bir düzeyde tutması, özellikle Türkiye ve Rusya ile bağlarını koruma ihtiyacı ve ekonomik açıdan Azerbaycan'a bağımlılığını göz ardı edememesinden kaynaklanmaktadır.
Bu nedenle, iki ülke arasında herhangi bir silahlı çatışma olasılığı sadece iki ülkenin inisiyatifinde görünmüyor.