German Marshall Fund: Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliğine yeşil ışık yakmasının üç nedeni

Bir strateji ustası olan Erdoğan'ın İsveç'e yeşil ışık yakmasının sebepleri ne? Türkiye, İsveç'in NATO üyeliğini Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde onaylayacak mı?

1. resim

Almanya merkezli Düşünce Kuruluşu German Marshall Fund, Türkiye'nin Vilnius Zirvesi'ndeki hamlelerinin ve son dönemdeki dış politika stratejinin değerlendirildiği bir analiz yayınladı.

Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliğine dair vetosunu kaldırmasında üç önemli sebep olduğu iddia edilen analizde; Cumhurbaşkanı Erdoğan “bir strateji ustası” olarak tanımlanarak, izlediği politikanın sebepleri irdelendi.

Ayırca Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin de değerlendirildiği analizde; hem Avrupa hem de Amerika Birleşik Devletleri'nin, Türkiye ile ilişkilerini daha da geliştirmek için bu gelişmelerden yararlanabileceği tespitine yer verildi.

İşte German Marshall Fund'da yayınlanan analiz:

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aylarca süren zorlu bir mücadelenin ardından ve Vilnius zirvesinin arifesinde, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptığı görüşmede İsveç'in NATO üyeliğine yeşil ışık yaktı.

Benzer durumlarda Erdoğan'ın dış politika yaklaşımının üç yönü, vetosunu neden kaldırdığını açıklayabilir.

Birincisi, Erdoğan dış politika alanında neredeyse her zaman uluslararası ve yerel düzeyde olmak üzere iki seviyeli bir strateji ortaya koymaktadır. Ancak şimdi Türkiye'deki seçimlerin sona ermesiyle birlikte iç politika daha az önemli hale geldi.

İkincisi, Erdoğan uzun zamandır dış politikada işlemsel bir yaklaşım sergiliyor. Stockholm Erdoğan'ın beklentilerini istediği ölçüde karşılamamış olsa da, deneyimli bir siyasetçi olarak İsveç hükümetinin sunabileceklerinin siyasi sınırına ulaştığını fark etti.

Daha da önemlisi, Biden yönetiminin Kongre'nin Türkiye'ye yeni bir F-16 filosu satma konusundaki muhalefetini aşmak için bir kaldıraca ihtiyacı vardı ve öyle görünüyor ki Erdoğan'ın İsveç'in NATO üyeliğine yeşil ışık yakması bu amaca hizmet etti.

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Kongre'ye gönderdiği bir yazıda açıklandığı üzere, Biden Yönetimi Türkiye'ye F16 satışına ABD'nin güvenlik çıkarları ve NATO birliği açısından yaklaşmıştı. Ancak hem Senato hem de Temsilciler Meclisi'ndeki muhalefet, Biden Yönetimi'nin Kongre'yi satış konusunda resmen bilgilendirmesini engelledi.

Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Robert Menendez, Yunanistan ile yaşadığı gerilim, Suriye'ye yönelik askeri saldırıları ve insan hakları konusundaki kötü sicili nedeniyle Türkiye'ye F16 satışını engelleme sözü verdi. Ancak Vilnius zirvesinden hemen önce Menendez gazetecilere yaptığı açıklamada Türkiye'ye F-16 satışı konusunda Biden Yönetimi ile görüştüğünü açıkladı. NATO zirvesinin ardından ABD Başkanı Joe Biden, "Türkiye'nin, İsveç'in NATO'ya girmesini desteklemeye devam edeceğinden eminim ve F-16 satabileceğimizden de eminim" diyerek iki konu arasında bir bağlantı olduğunu ima etti.

Üçüncüsü, bir strateji ustası olarak Erdoğan, NATO genişlemesini uzatmanın yaratacağı risklerin savunulamaz noktaya geldiğini fark etmiş olmalı. NATO müttefikleri Vilnius zirvesine kadar Ankara'ya açıkça baskı yapmadılar çünkü Türkiye'deki seçim kampanyalarına dahil olmak istemiyorlardı. Ancak seçimlerin sona ermesiyle birlikte İsveç'in NATO üyeliği konusunda müttefiklerin baskısı arttı.

Erdoğan'ın İsveç'in NATO üyeliğini veto etmekten vazgeçmesinin şaşırtıcı unsurlarından biri de AB-Türkiye ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik dile getirdiği arzusu oldu.

Her ne kadar İsveç'in NATO üyeliği ile Türkiye'nin AB üyeliği arasında bir bağlantı kurmuş ve İsveç'in Türkiye'nin AB'ye başvurusunu canlandırmaya yardımcı olma sözü vermiş olsa da, Erdoğan şüphesiz Türkiye'nin NATO'ya katılım hedefinin şu anda ulaşılamaz olduğunun farkında.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki onay süreci ise henüz beklemede. Meclis Ekim ayına kadar tatilde ancak cumhurbaşkanı ya da meclis başkanı gerek görürse meclisi tekrar toplantıya çağırabilir. Erdoğan, İsveç'in NATO üyeliğini onaylamak için mecliste gereken çoğunluğa sahip.

Erdoğan'ın ittifakındaki bazı milletvekilleri ret oyu verse bile, muhalefet partilerinden gelecek olumlu oylar bu eksikliği fazlasıyla telafi edecektir.

Peki Türk Parlamentosu'nda İsveç'in NATO konusunda onaylanma ihtimali yüksekken, Cumhurbaşkanı Erdoğan zirve sonrasında neden belirsizlik sergiledi?

Muhtemelen Erdoğan, elindeki en büyük kozu bırakmadan önce Türkiye'ye verilen bazı somut taahhütlerin yerine getirildiğinden emin olmak istedi.

TBMM'deki onay oylamasının zamanlaması muhtemelen Beyaz Saray'ın Türkiye'ye F-16 satışıyla ilgili olarak ABD Kongresi'ne resmi bildirimde bulunmasına bağlı olacaktır. Türk parlamentosunun İsveç'in NATO üyeliğinin onaylanması da bu eşiğin aşılmasının ardından gelecektir.

Bu gelişmeler önemli ve hem Avrupa hem de Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye'nin transatlantik müttefikleriyle ilişkilerini daha da geliştirmek için bu gelişmelerden yararlanabilir.

Türkiye-ABD ilişkilerinde bir sonraki hedef, Türkiye'nin F-35 programına geri dönüşünün önünü açacak şekilde S-400 anlaşmazlığına karşılıklı olarak kabul edilebilir bir çözüm bulmak olmalıdır.

AB-Türkiye ilişkileri bağlamında, dış politika angajmanı tarafların hızlıca ele alabileceği bir konu iken, vize serbestisi ve gümrük birliğinin modernizasyonu gibi önemli çabalar daha fazla zaman gerektirecektir.

İlginç bir soru da Türkiye'nin Avrupa ve ABD ile gelişen bağlarının Rusya ile ilişkilerini nasıl etkileyeceğidir.

Rekabetçi işbirliğinin bir örneği olan Türkiye-Rusya ilişkisi, iki ülkenin Batı ile olan bağlarından büyük ölçüde etkilenmektedir. Her iki ülke de kendilerini Batı tarafından hedef alınmış ya da dışlanmış olarak algıladıklarında birbirlerine yaklaşma eğilimi göstermektedirler. Ancak, her ikisi de Batı ile güçlü bir ilişkiye sahip olduğunda, rekabet işbirliğine üstün gelerek birbirlerinden uzaklaşıyorlar.

2016'daki başarısız darbe girişimi Türkiye'de transatlantik toplumdan dışlanma hissinin hakim olmasına yol açmış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Batılı güçlerin kendisini şahsen hedef aldığı yönündeki algısıyla daha da güçlenmiştir. Bu durum Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Rusya ile yakınlaşma arayışına girmesine yol açtı ve nihayetinde Ankara ve Moskova yakınlaştı.

Ancak koşullar değişir ve Türkiye'nin Batı ile ilişkileri iyileşirse, Rusya'ya olan bağımlılığı kısa sürede azalacaktır. Erdoğan'ın Wagner isyanına verdiği ölçülü tepki, Ankara'nın Ukrayna'nın NATO üyeliğine verdiği desteği yeniden teyit etmesi ve daha önceki bir Rusya-Ukrayna esir takasının parçası olarak Türkiye'de tutulan Azov Taburu komutanlarını iade etme kararı, böyle bir değişimin erken göstergeleri olabilir.

Tartışma