gdh'de ara...

Gizli bir el Özgür Özel’e balans ayarı yaptı

CHP’li Tuncay Özkan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan açıklamasını “O baş başa görüşmeden kaos kararı mı çıktı?” diye yorumlamıştık. Gelişmeler gdh’ın bu erken analizini haklı çıkarıyor. 

1. resim

Gizli bir el Özgür Özel’e balans ayarı yaptı

CHP’li Tuncay Özkan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan açıklamasını “O baş başa görüşmeden kaos kararı mı çıktı?” diye yorumlamıştık. Gelişmeler gdh’ın bu erken analizini haklı çıkarıyor.

CHP lideri Özgür Özel’in “ağzı bozuk” bir kişiyi “özgürlük kahramanı” ilan edip başköşede ağırlaması, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” tartışması bu iklimin ürünü. Gizli bir el Özgür Özel’e balans ayarı yaptı. Nasıl mı? Anlatalım.

Parametrelerimizi kronolojik sırayla aktaralım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023’te yapılan seçimlerle yeniden Cumhurbaşkanı olduktan sonra bazı bakanlarla beraber politik tercihlerini de değiştirdi. Erdoğan’ın yeni perspektifi şuydu: Ekonomi ve siyasetin normalleşmesi, üçüncü dünya savaşı tartışmaları ışığında bölgesel ve jeopolitik gerilimler yükselirken Türkiye’nin iç bütünlüğünün sağlanması. Bunun da bir sonucu olarak Türkiye’ye yeni bir anayasa hediye etmek. Bunun sağlanması için muhalefetin de sürece katılması gerekiyordu.

Yerel seçim atmosferinde dahi Erdoğan’ın ekonomi ve siyasetin normalleşmesi konusunda keskin bir tutum aldığı gelişmeleri yakından izleyenler açısından kabul edilecektir.

Bu meselenin AK Parti boyutu. Bu süreçte CHP’de de önemli değişiklikler oldu. CHP’de Kılıçdaroğlu yönetimi İmamloğlu-Özgür Özel işbirliğiyle sonlandırıldı. Parti içi dengelerin grift yapısı nedeniyle CHP liderliğini perçinlemek isteyen Özel, birinci olarak çıktığı yerel seçimlerin ardından, sürpriz hamleler yaparak siyaseti domine etme arayışına girdi.

İlk sürpriz çıkışı diyalogdu. MHP lideri Bahçeli’ye tebrik telefonu açması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la “diyalog” kapsamında yaptığı görüşmeler, siyasete yeni bir soluk getirdi. Diyalog görüşmelerinin meyvesi muhtemelen yeni anayasa olacaktı. En azından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beklentisinin bu olduğunu analiz edebiliriz.

Bu tablonun Özgür Özel’i aktörleştirdiğini söylemeye gerek yok. Aynı zamanda bu, muhafazakar tabanla aradaki buzları eriterek, oy potansiyelini genişletmeye yönelik de stratejik bir hamleydi.

Ancak işler istediği gibi gitmedi. Kılıçdaroğlu, “Sarayla müzakere edilemez, mücadele edilir” çıkışını yaptı. Özel’in siyasi aktör haline gelmesi İBB Başkanı İmamoğlu’nun da kaşlarının çatılmasına yol açmıştı. Bu iki isim Özgür Özel’e balans ayarı yapma konusunda anlaştılar. Geçtiğimiz haftalarda yapılan ve “Kaos kararı mı çıktı” sorusunu sorduran o buluşmadan bahsediyorum.

Tablo aşağı yukarı bu.

Bu gelişmelerin ardından Türk ekonomisine ve siyasetine yön vermeyi amaçlayan, organize olduğu izlenimi uyandıran, tuhaf gelişmeler yaşanıyor.

Hatırlayalım.

Erol Mütercimler, Mehmet Şimşek’in istifa ettiğini iddia etti. Bu ekonomiye dönük bir maniplasyon girişimiydi. Bu iddia yalanlanmış olsa da Demokrat Partili, tartışmalı isim, Cemal Enginyurt, bu dezenformasyonu sürdürerek ateşe benzin dökmeyi sürdürdü. Türkiye’nin ekonomisi ve siyaseti dinamitlenmeye çalışıldı.

Bunun siyasi alanda devamını Kılıçdaroğlu’na yakın isim olan Tuncay Özkan getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hakaretamiz ifadelerle hedef aldı. Bu planlı çıkışlara bazı AK Partililerin “küfürle” karşılık vermesi, Türk siyasetindeki normalleşmeyi ve ekonomiyi dinamitlemeye çalışanların ekmeğine yağ sürdü.

Tam da bu konjonktürde Harp Okulları mezuniyet töreninde atılan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı ve ilgili tartışmalar manidardır.

Bu gelişmelerin çok boyutu var ancak CHP’yi ilgilendiren kısmı Özgür Özel’e yapılan balans ayarıdır.

Özgür Özel, bu balans ayarı karşısında çaresiz kalmış ve diz çökmüştür.

Bunu nereden çıkarıyoruz?

Öncelikle, “Cumhurbaşkanı adayı olmayacağım” diyerek parti içindeki rakiplerine “Beni hedef almayın” mesajı vermiştir.

Daha sonra tercih ettiği politik kodların dışına çıkmış, muhafazakar tabana açıkça hakaret eden, toplumun bir kesimini, üstelik çok çirkin bir dille hedef alan Dilruba isimli kişiyi, CHP protokolüne sokmuştur. Yani Türkiye’nin ekonomi ve siyasetinin gerilmesini isteyenlere boyun eğmiştir.

Bu Türkiye için iyi değildir. Jeopolitik tansiyon artmaktadır.

Türkiye’nin içeriyi tahkim etmesi gerekmektedir.

Geçmişi karanlık bazı aktörlerin, hem parti hem koltuk hesapları için bu süreci zehirlediği görülmektedir. Böylece yeni anayasa tartışmalarının olası sonuçlarının da önüne geçiyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tabloyu görmüştür. Son açıklamaları bunu anlatıyor. Ama aynı şeyi sosyal medyada faaliyet gösteren bazı AK Partililer ya da ismi AK Parti’yle beraber anılanlar için söylemek mümkün değil.

Yapılan her provokasyona kontrolsüz tepki göstermek, Türkiye’nin kurucu değerleriyle sorun yaşanıyormuş izlenimi vermek sadece Erdoğan’a değil, yeni sosyolojide Türkiye’ye de kaybettirir.

Tartışma