Arab News: Gazze'nin geleceği için vazgeçilmez aktör Türkiye
İsrail, Gazze barışı için vazgeçilmez bir aktör olan Türkiye'ye karşı çıkmaya devam ediyor. Peki Netanyahu-Trump zirvesi Gazze Barış sürecinin geleceğini nasıl etkileyecek?
Son Güncelleme: 29.12.2025 - 01:33
Suudi Arabistan merkezli yayın organlarından Arab News'de, Gazze'deki ateşkesin geleceğinin ve sürecin başarı ile tamamlanması için Türkiye'nin vazgeçilmez rolunün değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Türkiye, ABD, Mısır ve Katar'ın garantörlüğünde gerçekleşen Gazze barış anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmemesi için, Netanyahu yönetiminin süreci sabote edici bir strateji izlemeye devam ettiği belirtilen analizde, Türkiye'nin ise vazgeçilmez rolüne dair değerlendirmelerde bulunuldu.
Analizde ayrıca; Gazze'de oluşturulacak olan askeri güçten Hamas'ın silahsızlandırılması adımlarına kadar çok sayıda başlıkta değerlendirmelere ve Washington'da gerçekleşecek Netanyahu-Trump zirvesine dair öngörülere yer verildi.
İşte Arab News'de yayınlanan analiz:
İsrail'in Gazze'ye karşı iki yılı aşkın süren ve binlerce Filistinlinin ölümüne neden olan savaşının ardından, Ekim ayında Mısır'ın Şarm El-Şeyh kentinde ABD öncülüğünde imzalanan Gazze ateşkes anlaşmasıyla bir dönüm noktası yaşandı.
Ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından, bölgede bir Uluslararası İstikrar Gücü'nün kurulması ve ardından anlaşmanın bir sonraki aşamasına geçme zamanı geldi.
Türkiye, ABD, Mısır ve Katar ile birlikte anlaşmayı imzalayan dört ülkeden biriydi. Bu anlaşma tek bir tarafın başarısı değil, Gazze'nin geleceği için yapılan ortak bir çabaydı. Bu nedenle, her bir imzacı taraf anlaşmanın uygulanmasında önemli bir sorumluluk taşıyor.
Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın diğer garantör devletlerin liderleriyle yürüttüğü kişisel diplomasi ve Dışişleri Bakanlığı ve istihbarat servisleri dahil olmak üzere Türk kurumlarının bölgesel muhataplarıyla sürdürdüğü yapıcı diyalog, sürecin bu aşamaya gelmesine katkıda bulundu.
Ancak İsrail, süreci bozmak için sabote edici bir strateji izlemeye devam ediyor. Bu stratejinin ana bahanelerinden birisi ise Türkiye'nin anlaşmaya dahil edilmesi olarak görülüyor.
Şu anda ABD ve İsrail arasında Türkiye'nin rolü konusunda giderek artan görüş ayrılıkları bulunuyor.
Washington'un tutumu açık.
Washington, Türkiye'nin rolünü çok önemli görmektedir ve Gazze sonrası çerçeveye dahil edilmesini desteklemektedir. Bölge ülkeleri de bu görüşü paylaşmakta ve tüm kilit aktörleri dahil ederek Gazze için bölgesel işbirliğini genişletmeye çalışmaktadır.
Türkiye, dört garantör devletin tümüyle yakın ilişkiler sürdürmektedir. Katar, Hamas'ı müzakere masasına oturtmak ve grubu silahsızlanmaya teşvik etmek için Ankara ile yakın işbirliği içinde olan önemli bir müttefiktir. Mısır, özellikle Ankara ile ilişkilerin normalleşmesinden sonra Türkiye ile güvenlik işbirliğini güçlendirmiştir.
Gazze savaşı, Türkiye ile Mısır ilişkilerini daha da sağlamlaştırmıştır. Zira Kahire, Türkiye'nin dış politikasının bazı yönlerine ilişkin anlaşmazlıklara rağmen, Türkiye'yi bölgede güvenilir bir güvenlik aktörü olarak görmektedir.
Washington için ise; özellikle Hamas'ın konumu açısından, Türkiye'yi savaş sonrası düzenlemelere dahil etmek çok önemlidir.
Geçtiğimiz Çarşamba günü, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze ateşkesini ve anlaşmanın ikinci aşamasına geçilmesini görüşmek üzere Ankara'da Hamas siyasi büro yetkilileriyle bir araya geldi.
ABD'nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack ise, İsrail'in Türkiye ile ilgili endişelerini gidermek amacıyla İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile bir araya geldi.
Ancak, gerçek bir ilerleme, Florida'da yapılması planlanan Netanyahu ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki görüşmeye bağlı olacak gibi görünüyor.
Bu, ateşkesin ardından Gazze'de yeni bir yönetim düzenlemesi, barış gücü konuşlandırılması ve Hamas'ın silahsızlandırılması hedefleyen Gazze planını yeniden canlandırmak için yapılan son girişim olacak.
Bu toplantıda, Trump İsrail'in Türkiye'ye yönelik vetosuna isteksizce de olsa katılıyor gibi görünse de, Mısır ve Katar gibi arabulucular Türkiye'yi kendi taraflarına çekmek için baskı yapmaya devam edeceklerdir.
Trump'ın ise, İsrail'i Türkiye'nin katılımı konusunda ikna edemezse, en azından başlangıçta Türkiye'nin rolünün “sembolik” veya sınırlı olması yönünde baskı yapması beklenmektedir.
Ankara için bu bir sorun olmayacaktır. Zira Türkiye, savaş sonrası düzenlemelerde lider bir rol üstlenmekte ısrarcı değil. Aksine, Mısır, Katar ve diğer bölgesel aktörlerin oynadığı rolleri tamamlayıcı bir rol üstlenmeyi amaçlamaktadır.
Ancak, sınırlı bir Türk rolü bile, Gazze'deki herhangi bir Türk askerini “kırmızı çizgiyi” aşmak olarak gören İsrail için endişe kaynağı olmaya devam etmektedir.
Dahası, uzun süreli operasyonlar nedeniyle güçleri tükenmiş ve deniz kuvvetleri bulunmayan İsrail, Türkiye'nin bölgedeki askeri ve istihbarat kapasitesinden özellikle endişe duymaktadır. İsrail, Ankara'nın terör örgütü değil, kurtuluş hareketi olarak gördüğü Hamas ile Türkiye'nin ilişkilerinin sorun olduğunu savunmaktadır. Ancak Hamas'ın silahsızlandırılması, Türkiye'nin garantörlüğünde yeni bir Filistin yönetim yapısının kurulmasına ve uluslararası barış gücü askerlerinin varlığına bağlıdır.
Gerçekte, Türkiye'nin katılımı olmadan Hamas'ın silahsızlandırılması gerçekleştirilemeyebilir. Türkiye, rehinelerin geri dönüşünü sağlamak için yapılan çabalar da dahil olmak üzere, Gazze anlaşmasının ilk aşamasında zaten önemli bir rol oynamıştır.
Nitekim Trump da bunu kabul etmekte ve Hamas'ı barış planını kabul etmeye teşvik etmek için nüfuzunu kullanan Ankara'ya kamuoyu önünde teşekkür etmiştir.
Türkiye, Hamas ile aktif iletişim kanalları, insani yardım operasyonlarındaki deneyimi ve önemli askeri ve yeniden inşa kapasitesi nedeniyle vazgeçilmez bir aktör ve garantördür.
Türkiye, dünya çapında çatışma sonrası bölgelerde onlarca yıllık deneyime sahiptir ve şimdi mümkün olan her yolla dünyanın en zorlu çatışma sonrası bölgelerinden birine katkıda bulunmaya hazırdır.
Raporlara göre Türkiye, barış gücü görevine katılmak üzere kara kuvvetleri, lojistik ve patlayıcı madde imha uzmanları dahil olmak üzere yaklaşık 2.000 personel göndermeyi planlamıştır.
Trump'ın Erdoğan ile iyi ilişkileri göz önüne alındığında da, Türkiye'ye bir rol atamak için seçenekler sunulması muhtemeldir.
Bu rol; ilk aşamada Türk askerlerinin Gazze'de devriye gezmesini içermeyebilir. Ancak politika oluşturma ve bölgenin yeniden inşasında kritik bir rol oynayabilir.
Netanyahu Türkiye'nin katılımını reddetmeye devam ederse, Washington'un İsrail lideriyle yapacağı görüşmede anlaşmanın ikinci aşaması için somut bir plan hazırlamasının zamanı gelmiştir.
Netanyahu'nun Türkiye'nin varlığını varoluşsal bir tehdit olarak gördüğü göz önüne alındığında, onu tamamen ikna etmeye çalışmak yerine, sürecin ilerlemesine izin verirken anlaşmazlık konusunda uzlaşmaya varmak hedeflenmelidir.
Kaynak:
Arab NewsİLGİLİ HABERLER

The Guardian: İsrail'in oluşturduğu 'ölüm bölgeleri' ve itiraflar!
The Hill: Asya'daki “güç oyunu” nasıl şekillenecek?
The Economist: Liberal uluslararası düzen parçalanıyor mu?
Somali Cumhurbaşkanı'ndan Somalilandlılara çağrı: Ülkemize yabancıları sokmayın
İsrail Meclisi’ne ezanı yasaklama tasarısı sunuldu
19FortyFive: ABD'nin 2026'da yapabileceği 5 kritik askeri hata
DİĞER HABERLER
19FortyFive: ABD'nin 2026'da yapabileceği 5 kritik askeri hata
Foreign Affairs: Trump'ın otoriter stratejisi 2026'da dünya için neler getirecek?
The Washington Post: İsrail'in Dürziler ve SDG üzerinden Suriye planı
Sky News Arabia: 2026'da Suriye'nin geleceği nasıl şekillenecek?
The New York Times: Epstein belgelerindeki Trump ve 'Lolita Ekspres 8 uçağı'
Strategic Studies War Institute: 2026 yılı Netanyahu'nun kabus yılı mı olacak?
Eurasia Review: 2025 yılının en önemli jeopolitik olayları
Geopolitical Futures: ABD'nin Venezuela ablukasının jeopolitik arka planı ne?
The Hill: Suriye'nin kırılgan istikrarı ve Türkiye'nin rolü
Responsible Statecraft: Birleşmiş Milletler yapısı küresel işlevini tamamen yitirdi mi?


