Filistin güvenlik güçlerinden İsrail’e karşı saldırılar: Abbas yönetimi mahcup

Filistinli güvenlik güçlerinin, resmi görevlerinin ötesine geçerek silahlı direniş eylemlerine katılması son dönemde Batı Şeria’da artan bir olguya dönüştü. Arabi Post'un kapsamlı analizine göre, bu bireysel eylemler İsrail’i olduğu kadar Filistin yönetimini de İsrail’e karşı mahcup ediyor.

Batı Şeria’da son dönemde İsrail askerlerini hedef alan silahlı saldırılarda, Filistin güvenlik birimlerinde görevli kişilerin sayısında belirgin bir artış yaşanıyor.

Son olarak Filistin yönetimine bağlı iki güvenlik mensubunun Gush Etzion’daki bir İsrail askeri noktasına düzenlediği saldırı, bir askerin ölümüne neden oldu.

Saldırıyı gerçekleştiren kişilerin resmi görevi ve kimliği, olayı sıradan bir bireysel eylem olmaktan çıkararak bölgesel güvenlik dengelerine etki edecek düzeye taşıdı.

İsrail: Ortak çalıştığımız kişiler bize saldırıyor

İsrail basınında ve siyasi çevrelerinde bu saldırılar büyük yankı uyandırdı. Tel Aviv’in uzun yıllardır güvenlik koordinasyonu yürüttüğü Ramallah yönetimi, kendi personelinin gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle ciddi baskı altında.

Eski Şin Bet Başkanı ve şu anki İç Güvenlik Bakanı Avi Dichter, “Filistin yönetimi İsrail’e muhtaç olduğu için ayakta durabiliyor ama bu durumu suistimal ediyor” dedi. Yerleşimcileri temsil eden bazı yetkililer ise Filistinli güvenlik güçlerini “gündüz polis, gece direnişçi” olarak tanımlıyor.

Abbas yönetimi sıkıştı

Filistin Yönetimi bu saldırılardan her seferinde rahatsız oluyor. "Bireysel eylemler", "kontrol dışı hareketler" gibi açıklamalarla İsrail tarafını yatıştırmaya çalışıyor. Ancak gerçek şu ki, bu eylemleri gerçekleştirenlerin çoğu Ramallah yönetiminin kadroları. Üstelik halk nezdinde de kahraman olarak görülüyorlar.

O yüzden Abbas yönetimi her defasında sessizliğe sarılıyor. Ne resmi sahiplenme var, ne de ciddi bir soruşturma. Sadece "biz değiliz" mesajı. Bu durum hem halkla olan bağlarını zayıflatıyor hem de İsrail nezdinde güven kaybı yaratıyor.

İsrail şaşkın

İsrail ise bu gelişmeleri "bireysel" olarak tanımlasa da tehlikenin farkında. Bir kez silahı eline alanın, bir sonraki hamlede hangi kararı vereceğini kestirmek zor. Üstelik bu kişiler resmi olarak silahlı, eğitimli ve İsrail’in sistemine entegre edilmiş güvenlik aparatının içindeler.

İsrail’in iç istihbaratı bu kişileri "çift yaşam süren militanlar" olarak tanımlıyor. Gün içinde Ramallah yönetiminin emirlerini uyguluyorlar, gece ise silahlarını halk için kaldırıyorlar.

Gazze’nin etkisi

7 Ekim sonrası başlayan Gazze soykırımı, Batı Şeria’yı sadece duygusal olarak değil, eylemsel olarak da etkiledi. İsrail bombardımanları, enkaz altındaki çocuklar, ölen sağlık çalışanları, parçalanan hayatlar…

Tüm bunların özellikle de genç Filistinli güvenlik personelleri üzerinde büyük bir etkisi oldu.

“Silah halkın değil işgalin güvenliğini koruyor”

Filistinli direniş yanlısı çevreler, güvenlik güçlerinin işlevini sorguluyor. İsrail ile koordineli çalışan bu yapıların, halkı korumak yerine işgalin güvenliğini sağladığı yönünde sert eleştiriler var. Direnişe katılan eski güvenlik görevlileri ise, bu yapının içinden gelen isimlerin direnişi güçlendirdiğini ve halkla arasındaki uçurumu kapattığını savunuyor.

Sembolik etkisi büyük

Sayıca az da olsa, Filistin güvenlik güçlerinden gelen bu eylemler, sahadaki direnişe moral ve sembolik güç katıyor. Ramallah’ın içinden gelen bu çatlak sesler, hem Abbas yönetiminin iç meşruiyetini hem de İsrail’in güvenlik stratejilerini doğrudan etkiliyor.

Gelecekte bu eğilimin artması, Batı Şeria’daki denklemleri daha da karmaşık hale getirebilir.