National Security Journal: Trump Suudi Arabistan'a F-35 satışı ile ne hedefliyor?
ABD ve Suudi Arabistan arasındaki F-35 anlaşması, çok daha büyük bir ortaklığın ilk aşaması. Peki Trump, Suudi Arabistan'a F-35 satışı ile neyi hedefliyor?
Son Güncelleme: 20.11.2025 - 00:44
ABD merkezli düşünce kuruluşlarından National Security Journal'da ABD Başkanı Trump ve Suudi Arabistan veliaht prensi Selman arasında yapılan görüşmenin ve F-35 anlaşmasının sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Trump'ın Suudi Arabistan'a F-35 satış kararının, aslında daha geniş bir stratejik gündemin parçası olduğu belirtilen analizde, anlaşmanın aslında çok daha büyük bir ABD-Suudi ittifakının başlangıcına işaret ettiği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca, ABD-Suudi Arabistan ortaklığının Suriye'den Filistin'e ve Ortadoğu'daki ABD varlığına kadar çok sayıda başlıkta bölgeyi nasıl etkileyeceğine dair değerlendirmelere yer verildi.
İşte National Security Journal'da yayınlanan analiz:
ABD Başkanı Donald Trump'ın ABD'nin Suudi Arabistan'a F-35 satacağına dair verdiği sinyal, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Washington ziyaretinde çok daha geniş bir stratejik gündemin sadece bir parçası.
Riyad, Suriye'nin siyasi yeniden yapılanmasına dahil olduktan sonra, uzun vadeli güvenlik garantileri, daha derin ticaret ve teknoloji bağları ve bölgesel diplomasiye merkezi bir rol istiyor.
F-35'ler ABD'nin taahhüdünü sembolize etmekle birlikte, İsrail'in niteliksel askeri üstünlüğü ve Suudi Arabistan'ın Abraham Anlaşması tarzı bir çerçeveye girme olasılığı hakkında da sorular doğuruyor.
Riyad, bunun Filistin devletinin kurulması için güvenilir bir yol izlenmesi şartına bağlı olduğunu ısrarla vurguluyor.
Ancak anlaşma, çok daha büyük bir ABD-Suudi ittifakının tek bir parçası olacak.
F-35'ler mega anlaşmasının sadece başlangıcı
F-35'ler, Riyad'ın Washington'da peşinde olduğu çok daha büyük bir dizi anlaşma ve görüşmenin sadece bir parçası.
F-35'ler, ABD'nin yakın müttefiki ve ortağı olmanın sembolüdür. Bu nedenle de Riyad'a bu satış, Suudi Arabistan ve ABD arasındaki 80 yıllık ortaklığın zirvesi niteliğinde.
Suudi Arabistan, Soğuk Savaş döneminde ABD'nin önemli bir dostuydu. Orta Doğu'nun diğer birçok bölgesi savaş halindeyken ABD için İslam dünyasında istikrarın kalesi konumundaydı.
Hatta Soğuk Savaş döneminde ABD'nin dostu olmakla kalmadı, Şah'ın devrilmesinden ve İran İslam Devrimi'nin yükselişinden sonra ABD'nin bölgedeki etkisini güçlendirmeye de yardımcı oldu. Silah satışları da bu taahhüdün bir sembolü olarak bununla el ele gitti.
Suudi Arabistan, 1980'lerde Hava Uyarı ve Kontrol Sistemi (AWACS) satın aldı. Ancak, bu silahlar Krallığı daha güçlü düşmanlara karşı korumak için yeterli değildi. Saddam Hüseyin Kuveyt'i işgal ettiğinde, ABD askerlerini Suudi Arabistan'a gönderdi.
Küresel Terörle Savaş'ın son yirmi yılında, Suudi Arabistan'da ve ABD ile ilişkilerinde çok şey değişti. Riyad, petrole dayalı bir ekonomi olmaktan öteye geçti ve teknolojiye ve diğer alternatif enerji kaynaklarına büyük yatırımlar yapıyor.
Suuri Arabistan tüm yumurtalarını Amerikan ilişkisi sepetine koyma konusunda daha temkinli hale geldi.
Obama yönetiminin İran politikası ile zorlu ilişkiler ve Biden yönetiminin Husilere yaklaşımı ile anlaşmazlık, Riyad'ı ABD ile ilişkilerini dengelemeye yöneltti. Bu denge, Riyad'ın Türkiye, Katar, Hindistan ve diğer ülkeleri, ABD ile dost veya müttefik olabilen ancak aynı zamanda bağımsız politikalara sahip olabilen ülkeler olarak örnek aldığını gösteriyor.
Suudi gündemi
Bazı haberlerde F-35'ler gündemde olsa da, Riyad medyası Veliaht Prens'in ziyaretine farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor.
Bölge uzmanlarından Dr. Abdel Aziz Aluwaisheg, Suudi Arabistan'ın Trump ile Suriye'nin yeni Cumhurbaşkanı Ahmed Şaraa arasında Mayıs 2025'te yapılacak bir toplantının düzenlenmesinde nasıl önemli bir rol oynadığını belirtti.
Arab News'in Genel Yayın Yönetmeni Faisal Abbas ise;
“ABD'nin bölgede saygı gören bir ortağa ihtiyacı var. Suudi Arabistan bu role uygun. İster yaptırımların kaldırılması ister barışın sağlanması olsun, Amerikalı politika yapıcılar Riyad'ın garantilerinin ağırlığı olduğunu biliyorlar. On yıllar süren kargaşanın ardından yeni bir Suriye'nin ortaya çıkması, bu etkinin kanıtıdır”
değerlendirmesinde bulundu.
F-35'in sembolik olduğu nokta, bölge, İsrail ve ABD için anlamıdır.
Eylül ayında yayınlanan Lockheed Martin bilgi formuna göre, F-35 programına 20 ülke katılmış durumda. Bunlar arasında ABD, İngiltere, İtalya, Hollanda, Kanada, Avustralya, Danimarka ve Norveç bulunuyor.
Ayrıca, uçak yabancı askeri satışlar yoluyla İsrail, Japonya, Güney Kore, Belçika, Finlandiya, Singapur, İsviçre, Polonya, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan ve Romanya'ya satıldı.
F-35'ler Suudi Arabistan'a satılırsa, İsrail'den sonra bu uçakları kullanan ikinci Orta Doğu ülkesi olacak. Ancak bu zaman alacak.
Yunanistan, programa katılan 19. ülke oldu ve 2024'te bir anlaşma imzaladı. İlk uçakların 2028'de teslim edilmesi bekleniyor. Bu zaman çizelgesi, Suudi Arabistan'ın anlaşmasının, uçakların Krallık'ta uçmaya başlamasının muhtemelen yıllar alacağını gösteriyor.
Suudi Arabistan ile bağları güçlendirmek
Riyad için en önemli şey, ABD'nin Suudi Arabistan'a olan bağlılığıdır ve bu anlamda F-35, uzun vadeli bir taahhüdü temsil ediyor.
İsrail medyası ise, bundan sonra ne olacağı konusunda ihtiyatlı davranıyor. The Times of Israel, 17 Kasım'da yayınladığı bir değerlendirmede;
“İsrail'in, ABD'nin Suudi Arabistan'ın Abraham Anlaşmalarına katılmayı kabul etmesini satışın koşulu olarak belirlemesini umuyoruz”
ifadelerini kullanmıştı.
Önemli bir İsrail gazetesi olan Ynet'de de benzer bir yaklaşım sergilendi ve “satışın önemli bir politika değişikliği anlamına geleceğini, Orta Doğu'daki askeri dengeleri değiştirebileceğini ve Washington'un İsrail'in ‘niteliksel askeri üstünlüğünü’ koruma tanımını sınayacağı” değerlendirilmesi yapıldı.
Suudi Arabistan merkezli Arab News köşe yazarı Abbas ise Suudi Arabistan'ın Washington ziyaretiyle ilgili köşe yazısında;
“Bu ziyaret törensel bir ziyaret değildi. Sonuçları önemli. İsrail, Filistin devletinin kurulması yolunda ciddi bir adım atmaya hazırsa, veliaht prensin ‘yeni Avrupa’ olarak adlandırdığı, entegrasyon, işbirliği ve ortak refahın hakim olduğu bölgeye katılabilir. Riskler yüksek. Fırsat nadir ama vakti geldi.”
değerlendirmesinde bulundu.
Ancak İsrailli yetkililer, bir Filistin devletinin kurulmasına karşı durmaya devam ediyor. İsrail Savunma Bakanı ve Başbakanı, Suudi Veliaht Prensi Washington'a gitmeden önceki günlerde bir devletin kurulmasına karşı olduklarını açıkladı.
Trump yönetimi anlaşmalar ve yatırımlar istiyor. Geçmişte Riyad, Doha ve diğer Körfez ülkelerinden istediğini sık sık elde etti.
Bu nedenle, F-35 potansiyel anlaşması, gelecekteki ittifakı sağlamlaştırmayı amaçlayan ABD-Suudi ilişkilerinin çok daha büyük bir temelinde sadece bir tuğla olacak.
Kaynak:
GDH Haber
İLGİLİ HABERLER
Witkoff tarih verdi: Gazze mutabakatında ikinci aşama haftaya başlıyor
ABD Başkanı Donald Trump'ın AB'ye uyguladığı ek gümrük vergileri 2025'in ana gündemiydi
ABD'nin California eyaletinde olağanüstü hal ilan edildi
İran Dışişleri Bakanı Arakçi yaptırımların etkisiz olduğunu savundu
Strategic Studies War Institute: 2026 yılı Netanyahu'nun kabus yılı mı olacak?
Eurasia Review: 2025 yılının en önemli jeopolitik olayları
DİĞER HABERLER
Strategic Studies War Institute: 2026 yılı Netanyahu'nun kabus yılı mı olacak?
Eurasia Review: 2025 yılının en önemli jeopolitik olayları
Geopolitical Futures: ABD'nin Venezuela ablukasının jeopolitik arka planı ne?
The Hill: Suriye'nin kırılgan istikrarı ve Türkiye'nin rolü
Responsible Statecraft: Birleşmiş Milletler yapısı küresel işlevini tamamen yitirdi mi?
Arab News: Türkiye-Mısır yakınlaşması ve bölgesel dengeler
The Atlantic: Ukrayna'ya önerilen anlaşma uygulanabilir mi?
Foreign Policy: Trump küresel kurumları hedef alarak ne hedefliyor?
The New Arab: Küresel güç mücadelesinde Türk Devletleri Örgütü'nün etkisi artıyor
Cato Institute: Trump'ın Gazze barış planı sadece bir hayal mi?


