Hakan Fidan’ın ABD ziyareti: Türk - Amerikan ilişkilerinde hesap vakti
Washington, yoluna ya NATO müttefiki Türkiye ile devam edecek ve insanlığın vicdanına uygun şekilde Gazze’de ateşkes için çabalayacak ya da soykırım gerçekleştiren katillerle ve Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden teröristlerle çalışmayı sürdürecek.
Türk - Amerikan ilişkileri, çeşitli sınamalarla yüzleşmekte. Bu sınamaların temelinde Türkiye’nin eski Türkiye olmamasının etkisi büyük. Uluslararası siyasetin politik zemininin çok kutupluluğa evrildiği günümüzde ABD, tek küresel süper güç olma vasfını yitirmeye başlamasıyla birlikte stratejik özerklik arayışlarını belirginleştiren aktörler ile ciddi sorunlar yaşıyor. Elbette o devletlerden biri de Türkiye.
Ankara, bilhassa 15 Temmuz darbe girişiminden sonra güç merkezleri arasındaki dengeleri gözeten, krizler karşısındaki ön alıcı ve yapıcı diplomasi anlayışıyla arabuluculuk merkezine dönüşen proaktif bir diplomasi yürütüyor. Bunu yaparken de gerek Doğu Akdeniz’de gerekse de terör örgütü PKK - YPG’ye karşı ulusal çıkarlarını kararlılıkla koruyor. Tüm bu süreçler, Türkiye’nin çok kutupluluğa evrilen dünyada bir güç merkezi, yani kutup olacağının göstergesi.
Dünyanın çok kutupluluğa evrilmesi ise ABD açısından hazmedilmesi zor bir durum. Dolayısıyla NATO’daki müttefiklerinin çatlak sesler çıkarmaya başlaması, Washington’da hayal kırıklığı yaratıyor. Bu da ilişkilerde sorunlar yaşanması demek. Nitekim Türk - Amerikan ilişkileri de yapısal mahiyette olmasa da son yıllarda ciddi konjonktürel sorunlara ev sahipliği yapıyor.
ABD terör örgütü PKK - YPG’den vazgeçebilir mi?
Türk - Amerikan ilişkilerindeki sorunlara bakıldığında bazı temel meselelerden bahsetmek mümkün. Bunlardan ilki, ABD’nin Suriye ve Irak’ta terör örgütü PKK’ya verdiği destek. Beyaz Saray yönetiminin terör örgütü PKK’yı vekalet savaşlarının popülerleştiği çağımızda vekil unsur olarak kullandığı bir gerçek. Ancak ABD’nin desteklediği terör örgütünün Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit ettiği de aşikar.
ABD, son yıllarda uyguladığı politikalarla PKK terör örgütünü devletleştirmeye çalışmış ve Türkiye’nin bunu kabullenmesi için Ankara’ya baskı yapmış bir aktör. Ancak Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarıyla ve terörle mücadeledeki başarısıyla ABD’ye gereken yanıtı verdiği de ortada.
Tam da bu noktada Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Antalya Diplomasi Forumu’nun kapanış konuşmasında söylediği sözler önem kazanıyor.
🚨🚨🚨
— gdh (@gundemedairhs) March 3, 2024
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan:
ABD Dışişleri Bakanı Blinken'in daveti ile ABD'ye gideceğiz. ABD ile aramızdaki ilişkilinin muhasebesini yapacağız.
Anlaşılacağı üzere Fidan, başta terör örgütü PKK - YPG meselesi olmak üzere birçok konuda Türkiye’nin duruşunu ABD’ye net bir şekilde iletecek. Öyleyse şu tespiti yapmak mümkün: ABD, bir seçmek yapmak zorunda. Ya NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip Türkiye ile müttefik olacak ya da son yıllarda olduğu gibi Türkiye’yi karşısına alıp terör örgütleri ile işbirliği yapacak. Washignton tercih yapmak zorunda.
FETÖ hala ABD’nin koruması altında
Türkiye’nin ABD ile ilişkilerindeki bir başka sorun da Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ). Örgüt elebaşının ABD’nin Pensilvanya eyaletinde hayatına sorunsuz bir şekilde devam ettiği ve Washington yönetiminin Türkiye’nin iade talebini görmezden geldiği biliniyor.
Örgüt liderinin elinde 15 Temmuz şehitlerinin kanı dururken, ABD’nin FETÖ liderini korumayı sürdürmesi, Türk - Amerikan ilişkilerindeki güven duygusunu zedeliyor. Üstelik ABD’nin FETÖ konusunda kayda değer bir adım atacağına dair herhangi emare de yok.
ABD Doğu Akdeniz politikasıyla Türkiye’yi güneyden kuşatıyor
Doğu Akdeniz de de ABD, Türkiye karşıtı cephenin mimarı durumunda. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) egemenlik haklarını gasp etmeye dönük adımları, bölgesel gerilimi artırırken ABD bir yandan Yunanistan’ı silahlandırıyor, diğer taraftan da Dedeağaç’a yaptığı yığınak vesilesiyle Türkiye’ye karşı Yunanistan’ı koruyacağı mesajını vermekten geri durmuyor.
Daha da önemlisi, ABD’nin Yunanistan’ı silahlandırırken, Suriye’de terör örgütü PKK - YPG’ye verdiği destek birlikte ele alındığında Washington yönetiminin NATO müttefikini güneyden kuşatmak istediği tespiti yapılabilir.
Siyonist Biden Gazze için ateşkes isteyebilir mi?
Küresel meselelerde de Türkiye ile ABD’nin sık sık karşı karşıya geldiği herkesin malumu. Bunun son örneği Gazze. İsrail, 7 Ekim’den bu yana 30 binden fazla sivili katletti. İsrail’in bombardımanından kurtulanlar ise açlıktan ölüyor. Nitekim Gazze’de son bir haftada 18 çocuk açlıktan öldü. İsrail’in Gazze’deki soykırımı ABD’den aldığı cesaret ve destekle yaptığını ise söylemeye bile gerek yok. Zaten ABD Başkanı Joe Biden da siyonist olduğunu açıkça ifade ediyor.
ABD Başkanı Joe Biden, bir kez daha "Ben siyonistim." dedi.
— gdh (@gundemedairhs) February 27, 2024
🗣️ Biden:
Siyonist olmak için Yahudi olmanıza gerek yok. Ben bir siyonistim. İsrail'in olmadığı bir dünyada, güvende olacak bir Yahudi yoktur. pic.twitter.com/pTKgst2A7v
Türkiye ise en başından beri Gazze’deki katliama karşı mazlum Filistin halkının haklarını dünya gündemine getirmekte ve İsrail’in durdurulmasını istemekte. Bu anlamda Türkiye’nin uluslararası toplumun vicdanı olan duruşunun ABD açısından rahatsız edici olduğu ifade edilebilir. Dolayısıyla Fidan, Blinken ile yapacağı görüşmede ABD’nin İsrail’e baskı yapmasını isteyeceği aşikar.
ABD, İsrail’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) kınanmasını engelliyor. Bu da elbette Bakan Fidan tarafından dile getirilecek. Bununla birlikte ABD’nin BMGK’daki tutumu, Türkiye’nin “Dünya beşten büyüktür ve daha adil bir dünya mükündür.” söylemiyle ortaya koyduğu tezlerinin önemini de teyit ediyor. Elbette bu tez, bir noktada çok kutuplu dünya arayışı demek. Bu da ABD’nin küresel sistem üzerindeki tahakkümüne meydan okunması demek.
Sonuç olarak Fidan’ın ABD ziyaretini ilişkilerin muhasebesinin yapılacağı bir ziyaret olarak nitelendirilmesi çok yerinde ve anlamlı çünkü ABD için hesap vakti. Washington, yoluna ya NATO müttefiki ile devam edecek ve insanlığın vicdanına uygun bir şekilde Gazze’de kalıcı ateşkes için samimi çabalara yönelecek ya da Gazze’de soykırım gerçekleştiren katillerle ve Türkiye, Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünü tehdit eden teröristlerle çalışmayı sürdürecek. ABD’nin yapacağı tercih, konjonktürel krizlerin aşılarak Ukrayna’da ateşkesin sağlanması dahil birçok konuda işbirliği yapan müttefiklik ilişkilerine kapı aralayabileceği gibi, konjonktürel sorunların yapısallaşmasıyla da neticelenebilir.