Halep’in kapıları nasıl açıldı?

1.5 milyon Suriyelinin sürgün edildiği Halep, artık büyük bir sabırla kendini geliştiren ve Suriye’nin Esed zulmünden kurtarılmasına kendini adayan muhalif unsurların kontrolünde.

1. resim

Suriyeli muhaliflerin büyük bir süratle İdlib’ten sonra Halep ve Hama’ya kadar varan ilerlemesi herkesi şaşırttı. Nasıl olur da Halep gibi İranlı silahlı gruplar ve Esed rejimi tarafından bu kadar sıkı korunan bir şehir, bir anda muhaliflerin eline geçerdi?

O zaman adım adım olanı biteni yazalım.

Aslında bu harekatın İdlip şehir merkezi ve kırsalının Suriye rejimi tarafından Astana süreçlerine aykırı bir şekilde bombalanması sonrası başlaması öngörülmekteydi; lakin Türkiye tarafından HTŞ gruplarına böylesi bir harekata başvurulmaması telkin edilmişti. Fakat bu bombardımanlara muhalif unsurlarca yeterli karşılık verilememesi Esed rejiminde güç zehirlenmesine yol açmış ve bombardımanın dozu daha da arttırılarak yüzlerce masum sivilin katledilmişti.

Bu esnada rejim unsurları tarafından yoğun dron saldırıları yapılmaya devam etti. Kullanılan dronların tamamına yakını İran tarafından imal edilen dronlar olması sahada kimseyi şaşırtmadı.

İdlip’teki muhalif unsurlar rejimin saldırganlığı devam ettiği için Saldırganlığı Cezalandırma Harekâtı başlatma kararı aldılar. Bu kapsamda İdlib merkezli 10 kadar muhalif unsur tek bir çatı altında birleşti.

Aslında bu birleşme yeni de değildi, uzun bir zamandan bu yana muhalif unsurlar sahada birlikte hareket etmekteydiler.

Harekatın ilk safhadaki hedefi uzun zamandan bu yana Halep’in Batı yakasındaki yerleşim yerlerinden öldürücü topçu atışları yapan rejim unsurları ve onların bulunduğu yerleşim yerleriydi.

Asaib El Hamra devrede

Asaib El Hamra (AEH), İdlib’teki muhaliflerin en önemli kuvvet unsurlarından birisi.

Bu özel birim uzun süreden bu yana yoğun eğitim süreçlerinden geçirilmiş ve bu kapsamda da çok özel bir misyon üstlenmişti: Rejim unsurlarının kontrolünde olan Halep şehrine girmek ve muhalif unsurlarının saldırıları Halep’e doğru gelişirse şehrin kapılarını içeriden açmak.

AEH ile ilgili bu bilgi burada dursun, buraya geri döneceğiz.

Kataib Şahin Tugayları

Muhalif unsurların İdlib güneyine ve doğusuna yönelik başlattığı saldırlar, hazırlıksız yakalanan rejim unsurlarını adeta bozguna uğrattı. HTŞ ilk defa kendi imal ettiği bazı dron sistemlerini ve silahları da kullanmaya başlamıştı. Özellikle FPV dronların muhalif unsurlar tarafından başarıyla kullanılması, Esed unsurlarını şaşkına çevirmişti.

Peki bu FPV dronları kim kullanıyordu?

İşte burada karşımıza Kataib Şahin yani Şahin Tugayları çıkıyor.

İdlib’teki muhalif unsurlar hem konvansiyonel eğitim süreçlerinde zamanı iyi değerlendirmişler hem de ulaşılabilir yüksek teknolojiye oldukça önemli yatırımlar yapmışlar. Bu kapsamda oluşturdukları Şahin Tugayları ile günümüz muharebe sahasında seviye atlayan bir konuma kendilerini getirmişler.

Bugün İdlib merkezli muhalif unsurlardan gelen görüntülerden anladığımız, rejimin muhaliflere üstünlük sağladığı en önemli alan olan hava hakimiyeti asimetrik tedbirler ile kısmi de olsa boşa çıkartılmıştır. Evet, hala Rusya destekli rejim unsurlarının hava hakimiyeti muhalif unsurlara büyük bedeller ödetmektedir lakin muhaliflerin sahip olduğu dron gücü de rejim unsurlarına çok büyük kayıplar verdirmektedir.

Bu dronlar nasıl kullanıldı?

Harekatın ilk safhasında dronlar bir taraftan saldırı maksatlı kullanılırken diğer taraftan keşif ve gözetleme unsuru olarak kullanıldılar. Karadan saldırıya geçen muhalif unsurlara karşı direniş gösteren tüm rejim unsurları ve İranlı çeteler bu dron sistemleri ile etkisiz hale getirildi. Artık gökyüzü Esed unsurları için çok tekin değildi ve dronlar sahada çok şeyi değiştirmişti.

Karadaki saldırılar yukarıda zikredilen parametreler doğrultusunda çok hızlı gelişti ve muhalifler bir anda kendilerini Halep’in önlerinde buldular.

Dönelim tekrar Asaip El Hamra birliklerine

İşte bu noktada da günler önce Halep içine sızan Asaip el Hamra (AEH) devreye alındı.

Muhaliflerin Halep önlerine kadar gelen saldırıları sonrası acil güvenlik toplantısı için bir araya gelen Suriye rejimine ve İran Devrim Muhafızları unsurlarına AEH şok bir saldırıda bulundu. Bu saldırıda general düzeyinde bazı İranlı askerler ile Suriye rejimine ait subaylar etkisiz hale getirildiler.

AEH’nın bu saldırları Halep şehrinde büyük bir şok yaratmıştı.

Bu nasıl olabilirdi?

12 saat gibi oldukça kısa süren bir çatışma sonrası muhalifler Halep’i hem içeriden hem de dışarıdan kuşatmışlar ve Halep’in Batı savunma hattını tamamen çökertmişlerdi. Şimdi Halep’in içine ilerlemek istiyorlardı.

Ve muhalifler bu safhada yeni bir kartı daha saha sürdüler: Saraya El Harari

Saraya El Harari

İdlib merkezli muhaliflerin son yıllarda üzerinde önemle durdukları bir diğer birim ise Saraya El Harari (SEH) idi. Gece şartlarında göğüs göğüse muharebe alanında özel yetiştirilmiş personelden müteşekkil SEH birlikleri, muhalif unsurların özel kuvvetleri konumundaydı. Saldırı silahları, keskin nişancı ekipmanı ve gece görüş dürbünleri ile teçhiz edilen SEH birlikleri 29 Kasım 2024 gecesi sabaha kadar Halep’in Batısındaki rejim unsurlarına geceyi dar etmişti.

Ve 30 Kasım 2024

30 Kasım 2024 sabahının ilk ışıkları ile birlikte Halep şehir merkezi artık muhaliflerin eline geçmişti. Yaklaşık 1.5 milyon Suriyelinin sürgün edildiği Halep, büyük bir sabır ile kendini geliştiren ve Suriye’nin Esed zulmünden kurtarılmasına kendini adayan muhalif unsurların kontrolüne alınmıştı.

Halep’in ele geçirilmesinde Asaip El Hamra, Kataib Şahin ve Saraya El Harari üçlüsü muazzam bir rol almış ve Esed rejim unsurlarını bozguna uğratmışlardı.

Zaman, Mekân ve Kuvvet

Stratejinin bu üç unsuru muhalifler tarafından çok iyi kullanılmış ve bu üç unsuru kendi lehine kullanan her aktör gibi karşı tarafa iradesini kabul ettirmişti.

Tartışma