gdh'de ara...

Hazar merkezli projelerin artan önemi

💢 Batı, enerji tedarikçilerini çeşitlendirme ihtiyacını iliklerine kadar hissediyor.

💢 Hazar merkezli işbirliği süreçleri, Türk Dünyası'na nasıl yansır?

1. resim

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) eski Türkmenistan Büyükelçisi Allan Hardal, 14 Ağustos’ta verdiği demeçte Türkmenistan’ın Trans-Hazar Doğalgaz Boru Hattı’nı tamamlayabilecek kapasitede olduğunu dile getirdi. Hazar merkezli enerji kaynaklarının Avrupa’ya ihracatı açısından bu proje büyük önem arz ediyor.

Üstelik projenin öneminin Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından daha da arttığı aşikar. Zira Moskova yönetimi, kendisine uygulanan yaptırımlara karşı enerjiyi bir baskı unsuruna dönüştürmüş durumda. Bu yüzden de Batı, enerjide Rus gazına olan bağımlılığını ortadan kaldırma ihtiyacını iliklerine kadar hissediyor. Nitekim Batılı aktörlerin enerji tedarikçilerini çeşitlendirme amacı doğrultusunda muhtelif devletlerle müzakereler yürüttüğü ve bazı anlaşmalar imzaladığı bilinmekte.

Bahse konu olan anlaşmalardan en bilineni ve Hazar merkezli enerji kaynaklarına ulaşım imkanını gündeme getireni, Temmuz 2022’de Azerbaycan ile AB arasında imzalanan ve birliğe üye devletlerin Azerbaycan’dan aldığı doğalgazı iki kat arttırmayı öngören anlaşma. Bununla birlikte yalnızca Azerbaycan gazının tedarik edilmesi yoluyla Avrupa’nın ihtiyacının karşılanması mümkün değil. Ancak burada başka bir formül gündeme gelebilir.

Söz konusu formül, Türkmenistan ve Kazakistan’ın doğalgaz kaynaklarının Hazar Denizi üzerinden Azerbaycan’a ulaştırılması ve sırasıyla Trans-Hazar Boru Hattı, Trans-Anadolu Boru Hattı ve Trans-Adriyatik Boru Hattı; yani Güney Gaz Koridoru kullanılarak Avrupa’ya ihraç edilmesi. Bu sürece Kazakistan üzerinden Özbekistan’ın da eklemlenmesi şaşırtıcı olmaz.

Dahası konuyu sadece doğalgazla sınırlandırmak da eksik bir yaklaşım. Nitekim Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın ve Bakü-Supsa Petrol Boru Hattı’nın da Hazar Denizi’ne kıyıdaş ülkelerin dahil edilmesi yoluyla çok daha etkin hale getirilmesi mümkün. Burada mevcut boru hatlarının kullanılması ve bu hatların kapasitelerinin arttırılmasına dönük çalışmalar yapılması ya da yeni boru hatlarının inşa edilmesi gibi adımların atılması gibi öneriler değerlendirmeye alınabilir.

Açıkçası Hazar Denizi’ndeki statü sorununun çözülmüş olması ve bölge devletlerinin kendi aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakmayı öğrenmeleri büyük bir şans. Nitekim bölge devletlerinin kendi aralarında yürüttükleri süreçler, bu fırsatın değerlendirilmesi yönünde güçlü bir iradenin varlığına işaret ediyor. Bu anlamda Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın Azerbaycan ile yürüttüğü süreçler oldukça mühim.

Kazakistan örneğine bakıldığında, 18 Ağustos 2022’de KasMunayGas Başkanı Magzum Mirzagaliyev ile SOCAR Başkanı Rovshan Najaf’ın bir araya gelerek Hazar merkezli işbirliği çalışmalarını ele aldıkları hatırlanıyor. Devam eden süreçte de 24 Ağustos 2022’de Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım-Cömert Tokayev’in Bakü ziyareti gerçekleşmiş ve Azerbaycanlı mevkidaşı İlham Aliyev’le gerçekleştirdiği toplantıda Tokayev, Kazakistan’ın Khorgos Limanı ile Bakü Limanı arasındaki bağlantının kuvvetlendirilmesi önerisinde bulunmuştu.

Türkmenistan boyutunda ise en önemli gelişme Ocak 2021’de Serdar ve Kepez olarak adlandırılan ve Bakü ile Aşkabat’ı sık sık karşı karşıya getiren petrol sahasının işletilmesi sorununun aşılarak müşterek işletim modelinde anlaşılması ve söz konusu sahaya da dostluk adının verilmesi. Dostluk Anlaşması olarak da bilinen bu anlaşma, Azerbaycan ile Türkmenistan’ın birlikte çalışabileceğini net bir şekilde gözle önüne sermiştir.

Özbekistan da 19 Mayıs 2023’te basına yansıyan haberlere göre, Bakü Limanı’na ultramodern bir kargo limanı inşa etmeye hazırlanıyor. Bu da yalnızca enerji anlamında değil lojistik boyutta da işbirliği fırsatlarının bulunduğunu gösteriyor. Zira Çin’den Avrupa’ya ulaşan en kısa, en güvenli ve en düşük maliyetli rota olan Orta Koridor, Orta Asya-Hazar Denizi-Türkiye-Avrupa güzergahını içeriyor. Özellikle de Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından Kuzey Koridoru’nun tıkanması, Orta Koridor’a olan ihtiyacı arttırmıştır.

Şüphesiz Hazar merkezli işbirlikleri, bu güzergahtaki devletlerin jeopolitik ve jeoekonomik kazanımlarını arttırmasını sağlayacak. Anlaşılacağı üzere, bölge devletlerinin enerji projelerindeki işbirliklerini geliştirmesi lojistik koridorlara da yansıyacak.

Özbekistan özelinde enerji boyutunda atılabilecek en ciddi adım ise Astana-Bakü hattındaki yakınlaşmaya Taşkent’in de dahil edilmesi. Yani Hazar’a kıyıdaş olmayan Özbekistan’ın kaynakları, Kazakistan üzerinden Azerbaycan’a ve oradan da Türkiye aracılığıyla dünyaya ulaştırılabilir.

Görüldüğü gibi Hazar merkezli enerji projeleri, bölge devletlerini işbirliğine yönlendiriyor. Enerji alanındaki işbirliği ise lojistik koridorlar bağlamında da yeni süreçlere kapı aralıyor. Böylelikle devletler, yanlızca ihracat potansiyeliyle değil; transit koridorlar boyutuyla da avantaj elde ediyor. Elbette Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan ve Özbekistan’ın yer aldığı enerji projelerine lojistik boyutunda Çin-Kırgızistan-Özbekistan Demiryolu Projesi’nin tamamlanması da dahil edilirse, Türk Dünyası entegrasyon süreçleri açısından da önemli kazanımlara ulaşılabilir.

Sonuç olarak Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından yaşanan enerji krizi, Hazar merkezli projeleri her zamankinden daha önemli hale getirmiştir. Bu durum, her krizin aynı zamanda bir fırsat barındırdığı realitesini de bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Nitekim Güney Gaz Koridoru ve Orta Koridor üzerinde yer alan devletler, önlerindeki fırsatı işbirliğine dayalı kazan-kazan temelli yapıcı politikalar uygulayarak değerlendirebilirse, sürecin tüm güzergah ülkelerinin jeoekonomik ve jeopolitik önemini arttıracağı aşikar.

Tartışma